TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (49.BÖLÜM)
Bu arkadaşlar bir direnme tarzıdır tutturmuş gidiyorlar. Ülkede de böyle yaptılar. Direndiler, ama sonunda ağlayan ve duygusallık gösterisinde bulunan kendileri oldu. Ben halkımızın ve partimizin şerefli bir üyesi olarak kaldım. Ama onlar bunu beceremediler. Ben hizmet ettim, herkese gelişme olanağı verdiğimizi ve onların onurunu yücelttiğimizi kanıtladım.
Faşizmin karanlığına karşı, onlar için bir aydınlık öğesi olduk. Kendileri de bunu itiraf ettiler. Bu hala böyledir. Arkadaşlar bunda sıkıntı mı duyuyorlar? Sıkıntı duyuyorlar ve kendilerinin de bildiği bir şeyler olduğunu söylüyorlarsa, benim söylenen her şeyi kabul etmediğimi bilmek zorundadırlar. Böyle konuşanlar, gidip bunu başka yerde uygularlar. Benim etkinlik alanımda ve halkımızın otoritesinin gelişiminin bu evresinde bu tür soytarılıklar yapılmaz. Defalarca uyardım. Ben her gün her saat kendime yüklenerek, kendimi nefes alamaz duruma getirerek, bu otoriteyi tesis etmeye çalışıyorum. Bu otoriteyle oynanamaz. Bu halkta sevgi ve saygı duyulması gereken bir gerçeği ifade etmektedir. Onun otoritesi vardır ve önemlidir. Kimse “Benim şu ya da bu özelliğim vardır” diyerek, ona kendisini dayatamaz. Biz neden böyle yaşıyoruz? Ben salt PKK mensuplarının esenliği için, dost ve düşman çevrelerde saygınlık yaratmak için çaba harcadım ve bunu gerçekten başardım.
Bu konuda büyük bir dirayet gösterildi. Bu baylar, TC’den tutun da Sovyetler Birliği’ne kadar nereye giderlerse gitsinler, saygınlık yaratabilirlerse kendilerine bravo derim. Bizimle yoldaşlık adı altında kendini büyüteceksin, ardından da böylesi densizlikler yapacaksın. Bu olamaz. Bunu kabul etmiyorum. Bir yoldaş olarak saygıda, destek olmada, kendilerinin her türlü ihtiyaçlarını karşılamak için gereken hizmeti yerine getirmede kusurlu davranmışsam, bu arkadaşlar beni açıkça eleştirmelidir. “Yoldaş, sen şu konularda eksiksin; şu konularda bizim için gerekli olan ideolojik, siyasal ve pratik desteği sunmakta yetersiz kaldın. Senden şunları istiyoruz” demelidir. Yerine getiremezsek, o zaman diyeceğimiz bir şey kalmayacaktır.
Bizim örgüt üslubumuz böyledir. Bu tutumlardan vazgeçilmelidir. Hem de öyle içine atarak ve küserek değil, büyük bir özeleştiri ruhuyla vazgeçilmelidir. Vazgeçmeyenler savaşını doğru yürütmelidir. İsteyen savaş yürütebilir, çatışabilir, hatta silaha sarılabilir. Biz bir mücadele örgütüyüz. Bu tür şeyler karşısında hazırlıksız değiliz. Ama kurallar doğru tutturulmalıdır. Benim en çok nefret ettiğim şey düşkünce savaştır, yiğitçe ve mertçe olmayan savaştır. Yoksa her konuda savaşı her biçimiyle kabul ederiz.
Bütün olanakları da eşit paylaşırız. “Karşı çıkar ve bazı görüşlerimi açığa vurursam, bana şöyle davranırlar” denilmemelidir. Hayır, herkes sonuna kadar görüşünü açıklayabilir, kendi tezlerini sunabilir, sonuna kadar yaşam garantisi alabilir. Kurallara bağlı kalındığı müddetçe kesinlikle zor kullanılmayacaktır. Ama garip bir direnme biçimi tutturulamaz. Sistemin gelişmemesi için, sistemin yetersiz gelişmesinin kuralları dayatılamaz. Bu konuda yürütme adına bana gönderilen raporların, yönetim birimi tarafından iyice incelenmesini istiyorum. Parti Önderliği’ne gönderilen bu raporlar bu biçimiyle rapor sistemine uygun mudur, değil midir? Bu raporların hepsini geri yolluyoruz. Genel yönetimin de bu raporların yeterli olup olmadığını tartışmasını istiyoruz.
Özellikle yürütmenin gönderdiği bazı yazıların rapor niteliğinde olup olmadığı ve ne anlama geldiği izah edilmelidir. Bunu şunun için istiyorum: Bana göre, diğer şeylerde olduğu gibi, tek başına ele alınsa bile, bunlar da örgüt içinde kişinin bütün hal ve hareketlerini en iyi bir biçimde dile getiren, onun neyle uğraştığını, neyin inancını ve inançsızlığını yaşadığını ortaya koymaktadır. Kişinin bir otorite, bir halk iradesi ve partileşme sorunu olup olmadığını, bunu kavrayıp kavramadığını gözler önüne sermektedir.
Bu konuda biri diğerine haksızlık yapsın da demiyorum. Herkes kendi payını ve eksikliklerini olduğu gibi görsün. Şimdiye kadar bir kişi bir yazı kaleme almakta, diğerleri okumadan, “Bu bizim kurul raporumuzdur” demektedir. Üzerinde hiçbir tartışma yapılmadan böyle söylemek doğru değildir. Ben her konuyu uzun uzun tartışarak sunuyorum. Aynı şey arkadaşlar için de geçerlidir. Bu beraberinde büyümeyi getirirdi. Sorunlarımızı kapsamlı bir biçimde koymaya ve birbirimize karşı sorumluluğumuzu arttırmaya yol açardı.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER