SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II (289.BÖLÜM)
2-Toplumsal Sorunların Çözümünde Hukukun Rolü Tarih boyunca tüm önemli sorunlar askeri ve siyasi yollarla çözümlenirdi. Askeri sınıfın çok güçlü olması da bu gerçeğe dayanmaktadır. Hakkı belirleyen askeri güçtür. Siyasete düşen ise, askeri gücüne göre en iyi sonuçları elde etmektir. Toplumda adalet için evrensel bir ilkenin geçerliliği söz konusu değildir. Adalet kılıçla tayin edilmektedir. Çağdaş hukuk bu anlayışa karşı savaşarak gelişti. Askerliği ve siyaseti bazı temel kurallara bağlamak, çağdaş hukuksal gelişmenin en önemli başarısıdır.
BM ve AB başta olmak üzere önemli uluslararası kurumlar, hukukun ulusal sınırları aşıp evrensel boyut kazanmasının parlak örnekleridir. Bunlar daha güvenli ve istikrarlı bir dünya düzenini kolaylaştırmaktadır. Artık hukuk hem ulusal hem uluslararası sistemde sorunların çözümünde siyaset ve askerlikten önce gelmektedir. Sorunlara sonuna kadar hukuk içinde çözüm aramak çağdaş bir yöntem haline gelmektedir. Hemen askeri ve siyasi yollara başvurmak ve hukuk olanaklarını göz ardı etmek, ciddi bir yöntem hatası olarak değerlendirilmektedir. Doğrusu sorun arz eden tüm durumlar, olaylar ve ilişkiler için hukuku sonuna kadar zorlamaktır. Eğer bunun yolu bulunmazsa ve hukuk yolu tümüyle kapalıysa, o zaman siyasi ve askeri yollara başvurmak meşruluk kazanır.
Özellikle yakın çağda büyük dinsel, sosyal ve ulusal savaşlar yaşayan Avrupa ülkeleri, iki dünya savaşından sonra demokratik hukuk sistemi üzerinde yoğun olarak durdular. Çok büyük acılara ve tahribatlara yol açan savaşların ve siyasi düşmanlıkların önünü almak, sorunları kanlı olmayan çözüm mecralarına aktarmak ve en çok ihtiyaç duyulan gelişmiş bir hukukla mümkündür. Çağdaş Avrupa hukukunun en önemli özelliği; sadece hukuk normlarını geliştirmekle yetinmemesi, dinamik bir hukuk anlayışıyla ortaya çıkan her olayın çözümünü pozitif hukukla önceden sağlamak gibi bir üstünlüğe sahip olmasıdır.
Bununla birlikte hukukun esas rolü, devleti vatandaşa karşı korumak ve güçlendirmek değil, tersine vatandaşı devletin gücüne karşı çok güçlü temel haklarla donatarak korumaya almaktır. Korumaya ihtiyacı olan devlet değil, bireydir, yurttaştır. Daha da ilerleyerek eskiden göz ardı eden ve bastırılmasında herhangi bir sorun görmeyen sistem, kültürlerin ve azınlıkların hukukun temel kapsamında korunmaya alınmasında da artık büyük hassasiyet göstermektedir. Azınlık ve kültürel varlıklar sorunu, yasalarda her geçen gün daha çok yer almakta ve çözüm gereği esas olmaktadır.
Böylelikle eskiden isyan ve savaşlara, sosyal zıtlıklara ve düşmanlıklara temel teşkil edebilecek birçok toplumsal konu hukukun kapsamında yer almakta ve gerekli çözüm araçlarına kavuşturulmaktadır. Bu yaklaşıma tüm toplumu kapsadığı ve hukukla genişçe donatıldığı için demokratik hukuk sistemi denmektedir. Avrupa’nın engin tarihi tecrübesiyle ulaştığı bu sonuç tüm dünyaya örnek olmaktadır. Avrupa’da demokratik hukuk sisteminin en somut ifadesi, AİHS ve uygulama kurumu olarak AİHM’dir.
Bir AB anayasasına gitmek de gündemdedir. Bu kısa tarihsel değerlendirme ve çağdaş tanımlanması içinde Kürt sorununa yaklaşmak ve hukuku çözüm yolunda bir olanak olarak değerlendirmek daha kolay olmaktadır.
HALKLAR ÖNDER ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER