NASIL YAŞAMALI? II CİLT -150.BÖLÜM
“Askeri olmak yetmez, bir de sosyal militan olacaksınız.”
Sosyal Militan Yaşam Kaynağıdır Yaşam Aydınlığıdır Yaşam Silahıdır
Savaşın ideolojik, siyasi, askeri doğrultusu ve uygulama düzeyinde yaşanan gelişmeler oldukça yoğundur. Özellikle halk için ihtiyaç duyulan bilinçlenme ve örgütlülük, etkisini daha da derinleştirerek sürdürecektir. Özel savaşın bunu engellemesi artık mümkün değildir. Zaten bizim de savaşan halk gerçeğiyle kastettiğimiz budur.
Ancak savaşan bir halk gerçeğine ulaştığımızda, halkın gerek ideolojik gelişimi gerek siyasi-askeri gelişimi ve birçok yönüyle kendini güce kavuşturması mümkündür ve olan da budur. Ulusal hareketin kendisi, sömürgesel ve hatta ondan da öteye parçalanmış, eritilmiş, kendisi olmaktan çıkarılmış bir toplumu veya bir halkın yaşadığı toplumsal gerçekliği hem çözmeye hem onu yaşanılabilir bir sosyal düzey olarak yeniden oluşturmaya yöneliktir. Esas amaç budur.
Bütün ideolojik, askeri, siyasi faaliyet, son tahlilde, yaşanılabilir bir sosyaliteyi yaratmak içindir. Halkın toplumsal düzeyi o kadar yaşanılamaz duruma getirilmiş ki, her türlü parçalanmışlık, aile, kabile, aşiret dağınıklığı kadar, ulusal düzeyin çok geriliği, yine üretim ilişkileri, kültür düzeyi, sanat, moral gibi bütün bu hususlarla, herhangi bir sınıfsal, sosyal baskının da çok ötesinde, erimekle yüz yüze gelme, kendisi olmaktan çıkma, canına okuyan düşmana benzeşme tehlikesinin çok ileri boyutlardaki bir gerçekliği ifade ettiğini biliyoruz.
Kavgamız, bütün mücadele silahlarımız, bunu engellemeye, durdurmaya ve özgür gelişme yoluna sokmaya yöneliktir. Ne kadar başardık? Mevcut durumdaki öncülük düzeyimiz, en yoğun çarpışma ifadesi olarak askeri düzey, bunu ne kadar tersine çevirebilir, baş aşağı gidişi ne kadar durdurabilir, kısacası gelişmenin neresindeyiz? Bütün bunlar her gün sorgulanıyor.
Zaten savaşın topyekûn ifadesi hem düşman cephesinde hem de bizim cephemizde bu anlamdadır ve kesinlikle sonuna kadar doğru anlamalıyız. Bunu yeterince kavramayanların dar ufku, çok bahsettiğimiz, yaşadığımız yüzeysellik, kendini bile çözmekten uzak durum aşılamaz. Ne iddiada ne pratik düzeyde devrimci bir hamle sahibi olmak şurada kalsın, kişi kendisini engel olmaktan çıkaramaz. Bunlar önemli hususlardır. Bu işlere anlamadan öyle sallana sallana girilemez.
Büyük öfke, dağılmakla yüz yüze olan bu halkın toplumsal değerlerini amaçlamazsa, onun uğruna büyük bir savaşım gereği bilince, ruha kazılmazsa, devrimci eylemi geliştirmeniz şurada kalsın, onunla oynayan, çarçur eden bir konumdan kurtulamazsınız. Bunları çok işledik ve kesinlikle anlayacağız. Başka türlü bu savaşın hattı anlaşılamaz, içine girilip yürünemez, savaşılamaz. Sosyal gerçeklik esastır.
Sosyal realiteyi, sosyaliteyi kavramadan ve kendi toplumsal gerçekliğimizi, kendi sosyalitemizi, cemaatimizi, aşiret, kabile ulusal düzeyimizi bütün yönleriyle çözmeden, sağlıklı bir ideolojik, siyasi, askeri formasyona ulaşmak mümkün değildir. Aslında biraz ideolojik, siyasi ve silahlı düzeyiyle aşırı uğraştım. Bununla uğraşırken sosyaliteyi sıkı sıkıya göz önüne getirmek gerekiyordu. Bu konuda bir darlık olabilir.
Savaşımın sosyal cephesini doğru anlamanın, ne kadar önemli olduğunu sorgulamak, öncü düzeyinin sağlamlılığını ölçmek ertelenemez olduğu kadar, vazgeçilemez bir ders veya gelişme özelliğidir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER