TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (174.BÖLÜM)
Düşmanın PKK’yi kendi ilişki ve yaşam tarzından koparmak için çaba harcamasının bir nedeni de, bizdeki ilgisizlerin, ilişkili ve ilişkilere egemen olamayanların amatörlüğü, duygusallığı ve akrabalığı hesaba katarak ilişkilere yaklaşanların bu tutumudur. Yıkım hareketi bunun üzerinde kendisini daha da pekiştirebilmektedir. Şimdi kendilerini bana dayatanlar da vardır. Bir kez daha bakalım. Bu son örnek aslında neyi gözetliyor? Bir devrimci kendisini gözden geçirmeli ve yedi yaşından itibaren nasıl büyütüldüğüne anlam verebilmelidir. Size kendi örneğimi açmak istedim.
Çünkü bizde yedi yaşından itibaren ihanet kulaklardan beyinlere ve oradan yüreklere damlatılır. Herkes böyle büyütülür. Dolayısıyla kendinizi gözden geçirme işini ev edebiyatından başlatmanız gerekir. Bu kaçınılmazdır. Sizin kişiliğiniz tesadüfen oluşmamıştır. Yedi yaşınızdan itibaren kulaklarınıza okunan ninniler sizi uyuşturmuştur. Ebeveynlerin oğullarına veya kızlarına sözde öğütleri onları köleleştirmiştir. Bu tür şeyler bireyleri basit çıkarlar karşılığında, kendilerini rahatlıkla satabilecek kişilikler haline getirmiştir. Ben bunu kanıtlamaya çalıştım. Kendi savaşçılığımı da bu temelde geliştirdiğimi anlattım. Bunun anlamı vardır. Kürdistan’da bir devrimci nasıl yetişmelidir? Bir önder nasıl yetişmeli, kendisini nasıl yeniden yoğurup yaratmalıdır? Biz bu soruya açıklık getiriyoruz. Bunu yapamazsanız, PKK’nin yaşamını tutturamazsınız.
PKK’nin yaşamını tutturamadığınız için de başka bir yaşam sizi silip, süpürebilir. Zaten eskiden durumunuz buydu. Eğer yine eskiyi yaşamak isterseniz, PKK içinde çalışmanız, nesnel olarak düşmanın truva atı işlevini görmeniz anlamına gelecektir. Kendilerini dayatanlardan bazıları da, daha somut olarak özeleştirilerinde kendi durumlarını açtılar. Çocukluklarından itibaren nasıl yetiştirildiklerini ortaya koydular. Bunlar Kürdistan ölçülerine göre ancak bir hainin yaşayabileceği bir ortamda büyümüşlerdi. İnsanın böyle büyüyemeyeceğini söylemiyorum, büyüyebilir. Kaldı ki bir çocuk suç işleyecek değildir. Onun için daha sonrası önemlidir. Başlangıçta şeker şerbetle büyütülmüş, daha sonra paşa edebiyatıyla yetiştirilmiştir. Ardından okullara gönderilmiş; hep başkaları arasında en iyisi olarak değerlendirilmiştir. Aslında bizler dünyanın en talihsiz çocuklarıydık. Böyle doğduk. Bize söylenen şeyler yüzdeyüz yalandı. Kişiliğimiz böyle şekillendi.
Şimdi bunun PKK’ye yansımamazlık edeceği düşünülebilir mi? Bizde kendilerini en erkenden eleverenler konumlarını buraya dayandırdıkları zaman doğruyu söylüyorlardı. Aslında bunun tersi de geçerlidir. Kişi çok yoksul yetişmiş, gözü açılmamıştır. Konumu biraz da burada ifadesini bulmaktadır. Belki de PKK’de bir tas çorbaya kendisini peşkeş çekebilir. Bu tipler PKK saflarına geldiklerinde, gözükara bir biçimde PKK’nin değerlerini zaptetmeye girişirler. Adam bir maaşa talim yapıyor, gözü bir şeye takıldığında kendisini yitiriyor. Bir ziyafet çekin, kendisini satın alırsınız. Bunlar PKK gibi kendileri için olanak, mevki ve başka şeyler vaat eden güvenilir bir yer bulduklarında, bunun üzerinde kıyameti koparmaktan geri dururlar mı? Belli ki durmayacaklardır. Bir çapulcu ve eşkıya gibi basit bir şeye saldıran biri hesabı büyük yapmayacak mı? Yapacaktır. Hırsız karakterli birinin parti içindeki politikası hırsız politikacılığıdır.
PKK içindeki hırsız tip kimdir? Bu konuda değerlendirmeler yaptık. Siz bu değerlendirmeleri ne kadar kavrayabildiniz? Bunu bilmiyorum, ama bizde hırsız tipler vardır. Köle tipler de vardır. Bunlar hamal gibi çalışır, ama çalışmasının ürününü alamaz. Kimin ne yaptığını sormayan tip, köle ve hamal tiptir. Bu tip çalışmasının ürünlerinden, yani yürüttüğü savaşımın sonuçlarından habersizdir. Yürüttüğü savaşımın düşmana mı, yoksa partiye mi hizmet ettiğini göremez. Bu hesabı yapmayan devrimci hamal devrimcidir. Bunlar daha çok emeğinin sonuçlarıyla ilgilenmeyen kaba hamallardır. Devrimde kendi savaşımının sonuçlarıyla ilgilenmeyenler, gerçekten de savaş hamallarıdır. Bu da çok tehlikelidir. Düşman 1978-80 yılları arasında ülke dışına çıkmayacağımı sanıyor, diğer bütün sol grupların liderleri gibi büyük bir olasılıkla ülkeden ayrılmayacağıma inanıyordu. İkincisi, geleneksel bir deneyimi vardı. Baskı altına almakla birlikte, ortam açma yoluna da gidiyordu. Teslim alma ve ortam açmanın her ikisini de gündeme getirmiştir. Benim yanımda bir provokatör vardı. Bir gün, dört beş katlı bir binada bulunuyorduk. “Kendimi buradan aşağı atayım” diyordu. Atabilirdi. Bazı eylemlere girişmek ve güven yaratmak istiyordu. Ölümüne tehlikelere atılıyordu. Az eylemci olan, içimizde güçlü bir eylemliliği konuşturmayanı düşman sanmayın. Düşmanın taktiğinde bunlar da vardır.
Bu 1976-77’de ortaya çıktı. Daha çok eylemci yönüyle hareket ediyordu. Öbür yönüyle yaşantımı düzenlemeye çalışıyordu. Bundan sonra nasıl yaşayacağımı soruyordu. İşte o zaman evlilik senaryosu üzerinde duruldu. Ankara’da yaşanacaktı; bunun için altın gerekliydi, buzdolabı gerekliydi. Bu da bir senaryoydu. O bu senaryonun içinde çok iyi oynamaya çalışıyordu. Ev bulma işine bayağı inandı. Sezgimiz vardı, ona bu izlenimi verdim. Şimdi TC bunu kavramıştır, ama iş işten geçti. Bazıları Ankara’da kalıp grupçuluk yapmamızı, bir yayınevi kurmamızı ve 1979 yılını böyle geçirmemizi istiyorlardı. Bizde bunlar gidip, düşmana çıkar. Evi Ankara’da tutacak, yayın yeri Ankara’da kurulacaktı. 1979 planlaması böyleydi. Bundan kuşkusu yoktu. Çünkü benden başka kimse bilmiyordu. Bu nedenle MİT’in bilmesi de olanaksızdı. Benim ayrılmayacağımı sanıyordu. Bana birkaç aylık fırsat tanımıştı. Hem de önemli bir dönemde bunu yapıyordu.
1978’in sonlarında partimizin kuruluşunu ilan etme olanağımız vardı. Birkaç eylemle partinin kurulduğunu kamuoyuna ilan edebilirdik. Bundan sonrası tufan olacaktı. Bu adımı attırmak ve sonrasını kurtarmak da bir başarıydı. Sanırım durum farkedilmişti. Beni arıyorlardı, deli olmuşlardı. O zaman birkaç arkadaşın genel bilgisi dahilinde parti tarihimizde önemli bir aşamaya yol açan yurt dışına çıkışı gerçekleştirdik. Bunun, sonuçta nelere yol açtığını biliyorsunuz.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER