SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA (98.BÖLÜM)
6- Kapitalizmin geliştirdiği önemli bir kurum da demokrasidir. Yönetimin tüm vatandaşlarca seçimine dayalı olarak teşkil edilmesine dayanan demokratik sistemin temeli, kabile toplumlarının ayrışmasına kadar gitmektedir. Yönetimin tüm kabilenin onayından geçmesi demokratik bir gelenektir. Sınıflı toplumla birlikte demokrasi daha çok hakim sınıfın önde gelenlerinden oluşan bir temsili meclisle ifade edilmektedir. Gücüne göre yürütmeyi belirlemekten tutalım, danışma organı rolüne kadar bir kurumlaşma her sınıflı toplumda gözlemlenmektedir. Ama kısa sürede artan krallık rolü demokratik geleneği ortadan kaldırabilmektedir. Sümerlerde ilk örneklerine rastlanmakla birlikte, demokrasi asıl gelişmesini Athenna kent devletinde göstermektedir. Köleci hakim sınıfın erkeklerine dayalı Athenna demokrasisi ilk klasik biçimini almaktadır. Geniş tartışmaya dayalı karakteri, hem felsefi düşünceden etkilendiğini, hem de gelişmesi için en uygun koşullara sahip olduğunu kanıtlamaktadır. Bir yerde ne kadar demokrasi varsa, o kadar tartışma ve farklı düşünce gelişmesi de varolmaktadır. Cumhuriyet de seçime dayalı yönetim organlarına sahip olmakla birlikte, tüm yurttaşların katıldığı seçimler olmaması ve önceden belirlenmiş güç sahiplerinin tasdik edilmesine daha açık olması, demokratik karakterini sınırlamaktadır. Her cumhuriyet demokratik olmadığı gibi, her demokrasi de cumhuriyet olmak zorunda değildir.
Demokratik krallıklar bile olabilmektedir. Burada demokrasi için daha çok belirleyici olan, yurttaşların tümünün çıkarlarını gözeten, siyaseti belirlemeye olanak veren, yürütmeye seçtiklerini denetleyen ve düzenli aralıklarla sistemi seçimle test eden karakteri, dinamik bir siyaset tarzıdır. Bu yönüyle şimdiye kadar bilinen en iyi yönetim tarzı olarak değerlendirilmekte, daha iyisi ortaya çıkarılana kadar bu sıfatı taşıyacağa benzemektedir. Tanımı böyle olmakla birlikte, sorunları daha çok uygulamadan kaynaklanmaktadır. Burjuva sınıfı cumhuriyeti göze almasına rağmen, aynı hızla demokrasiyi geliştirmeye özen göstermemiştir. Çünkü demokrasinin sınıf iktidarını ileri düzeyde daraltacağını bilmektedir. Aşırı kar söz konusu olduğunda, demokratik kurumlar tümüyle susturulmaktadır. Ağır bunalım ve çöküşler söz konusu olduğunda ise, tümüyle yıkılmamak için demokratik çözümlere daha çok yaklaşmaktadır. Demokrasisini en çok geliştiren sınıf, kendine güveni olan, bir deneyim ve siyasi ufuk sahibi olmayı bilen özelliklere sahiptir.
Avrupa burjuva sınıfı bu yeteneği göstermekle tarihte en kapsamlı demokrasi proje ve kurumlarına güç verebilmiştir. Daha eski toplumsal kalıntılar karşısında olduğu kadar, yeniyi temsil iddiasında olan çeşitli sosyal kesimler karşısında da uzun süren temsil deneyimiyle, siyaset-güç ilişkisini doğru çözümlemesiyle, çok zengin devrim tecrübeleriyle üstünlüğünü kanıtlamış bulunmaktadır. Demokrasinin en çok geliştiren özellikte bir rejim olduğu Avrupa uygulamalarıyla açığa çıkarken, gittikçe amaç edinilen en çağdaş bir uygarlık kurumu haline gelmektedir. Bu anlamda çağımıza demokratik uygarlık çağı denmesi bir hakikati ifade etmektedir. Demokrasinin esas önemli yanı, yönetim yapısından çok, toplumsal sorunları çözüm tarzından ileri gelmektedir. Şimdiye kadar tüm yöneten rejimler, karşı bir güçle dengeleninceye kadar sorunları ya zorla tasfiye etmeyi, ya da boyun eğmeyle sonuçlandırmayı temel kural bellemişlerdir.
Neredeyse tarihin klasik mantığı hep böyle olmuştur. Halbuki demokratik çözüm tarzı en zayıf olanın da hakkını, yaşam güvencesini, gelişme ve düşünme özgürlüğünü ve kültürel varlığını korumasını ve geliştirmesini mümkün kılan bir çerçevede yeni yaklaşımlar getirerek, birçok tartışmalı ve çatışmalı soruna cevap üretebilmiştir. Avrupa’nın üstünlüğü esas olarak bu çözüm tarzıyla yakından bağlantılıdır. Nereden bakılırsa bakılsın, daha insani, bilimsel ve tüm yurttaşların çıkarını gözeten bir model olduğu için, çözüm üreten en verimli sistem olduğu tartışmasızdır. İnsanlığın mevcut bilim seviyesi ve teknolojik gücü, kanlı devrimlere ihtiyaç duymadan, her soruna demokratik kriterlerle çözüm oluşturulabileceğini göstermektedir. Bir anlamda demokrasinin tam uygulanması için gerekli olan bilim ve teknolojinin gelişim seviyesi ilk defa istenen düzeyi yakalamıştır. Diğer bir deyişle, bilim ve teknolojik seviye doğru ve tam bir demokratik sistemle bütünleştirilirse, her soruna çözüm bulunabilecek maddi koşullar yakalanmıştır. Belki bir dönemler çok tartışılan sosyalist sistem için maddi koşullar şöyle veya böyle değerlendirilebilir.
Ama çağdaş uygarlığın demokrasi için ideal koşulları hazırlamış olduğundan kuşku duyulamaz. Bu gerçeklik, uygarlık dönüşümleri de dahil, her tür değişim için tam uygulanabilir bir demokratik rejim ortamında mümkün olduğunu kanıtlamaktadır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER