NASIL YAŞAMALI (18.BÖLÜM)
Cinselliğe Yanlış Yaklaşım Ve Muazzam Sosyal Çıkmaz;
Dünya genelinde baktığımız zaman emperyalizmin bu sorunu kendine göre daha olumlu ve ileri yönde çözümlediğini, fakat bağımlı ülkelerde, köle halklarda ise cinselliğin önemli bir toplumsal düşürülüş olgusuna dönüştürüldüğünü düşünüyoruz. Bizim gibi daha da geri toplumların çok ilkel bir cinsel anlayışla, onun çok düşürülmüş biçimini iç içe yaşadıklarını görmemek mümkün değil. Bunun sömürgecilikle bağlantıları var. Öyle bir baskı ve yoksullaşma durumunu yaratmış ki, açlık güdüsü ve cinsel güdüden başka bir sosyalleşmeye, hele hele siyasallaşmaya, ideolojikleşmeye fırsat tanımamıştır.
Aslında namus anlayışı bir ideolojik anlayıştır. Ama bizde bundan ne anlaşılır? Adamın bir karısı, kızı, bilmem nişanlısı var. Kendisince onlara göz koyanlar namussuzdur; onları çok iyi korumadı mı bu kez kendisi namussuzdur. Bunun dışında bir içeriğinin olduğunu sanmıyorum. Bunun ne kadar yetersiz olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz. Aslında bu anlayışın kadını da kızı da nişanlıyı da kurtaramayacağı çok açıktır. Bir yerde kendi içinde en namussuz anlayıştır.
Şimdi cinselliğin böyle tabulaştırılması kişiyi nereye götürür? Sosyalleşmeden, ekonomik imkanlardan, siyasi güçlenmeden uzak bir kişilik konumuna düşürür. Böyle bir kişiliğin elinde güdülerini konuşturmaktan başka bir şey kalmaz. Bu çok somuttur. Tabii açlık ve cinsellik güdüleri çok dar bir sınırın altındaysa, bu ikisi birbirini müthiş besler. Açlık güdüsü gelişti mi, cinsellik çok gelişir; cinsellik güdüsü gelişti mi diğerini geliştirir, dolayısıyla ikisi birbirini derinleştirir. Ve bu, muazzam bir sosyal çıkmazdır.
Daha da ötesi bir anlayış durumuna getiriliyor. Bu bizde ilkel aile anlayışı, “karım kocam” anlayışı, çocuğa müthiş tapınmacı anlayıştır. Çocuğu felç olmuştur ama o, çocuğunu dünyanın en değerli varlığı olarak görür. Halbuki çocuğu başına en büyük kötülüğü getirmiştir. Ama ona göre bu mümkün değil. Ben halen şaşarım; kendi yaşam deneyimimde de bunu açıkladım. Çocuk için hiçbir şey yok ama, bunların bu kadar çocuğa düşkün olmalarını nasıl izah edeceksin?
Madem bu kadar sevgin doğruysa, çocuğu neden acılarla, ızdıraplarla karşı karşıya bırakıyor? Bu çelişki içinde hepsi boğuluyor. Aile satıyor kendisini, piyasaya sunuyor, en kötü bir tarzda insan ticaretine yol açıyor; çocuğunu da satıyor, hatta kızını da satıyor. Ve ona göre bir anlayış. Muazzam bir çelişki altında boğuluyor. Daha da belirtilecekler var. Bütün yaşamı birkaç güdüyü tatmine göre ayarlıyor: Açlık güdüsü ve cinsel güdü tatmini. Neden başka tatmin yollarını aramıyor? İşte onun için size soruyorum: Neden örgütsel tatmin zayıf, siyasal tatmin zayıf, askeri tatmin zayıf? Bana göre kaba açlık ve cinsellik sınırında çakılıp kalmışsınız da ondan. Bunun da etkisi düşünülebilir.
Buradaki tutuculuk, örgütsel-siyasal düzeyde bir tutuculuk olabilir. Yaşamı çok kaba bir cinsel açlığı tatmin biçiminde değerlendirirseniz, siyasal tatmini, örgütsel tatmini düşünmeyebilirsiniz. Kafanız sürekli bu olgulara takıldı mı, birçok şeyi kaybedersiniz. Herhalde birçok kadromuzda bu var. Aşktan anladıkları da büyük ihtimalle muazzam cinsel tutkudur. Kızın erkeğe, erkeğin kıza bu bakışı aşılmak zorundadır. Aşmayanı sen öldürsen de örgütsel, siyasal hatta çekemezsin. Nitekim aniden kaçabiliyor. Bu konu onlarca-yüzlerce deneyimi ortaya çıkarttı. Cinsellik olayını yüceltmek nedir? Kadın cinsini, erkek cinsini biraz sosyalleşmesine, giderek siyasallaşmasına bağlı olarak ele almak gerekir. Böyle bağlı olarak ele almak, ideolojik-politik yetkinleşmeyi ve pratik yeterliliği gerektirir. Bunun gösterilmesi için, o kaba yaşam alışkanlığının atılması, aşılması lazım. Nasıl aşılacak? Köleliği geliştiren bir evliliğin çözüm olmadığını biliyoruz. Kaba bir evlilik, aslında insanın enerjisini bitiriyor, örgüt dışı bırakıyor. Gerilla ve örgüt hattına ulaştırması çok zor.
15 yaşında yapılan evliliklerin sonucu yıkımdır; bunu iyi biliyoruz. Bu sürecin tersine girmesi, yücelmeyi yaşaması gerekir. Biz sevgiyi geliştirmek istiyoruz. Ama bunun zemini, bunun gücü ve bunun anlayışı nerede? 15 yaş altı evlilikler, dediğim gibi tüketiyor. Bunun üstüne çıkış ise kaba biçimi kabul etmiyor. Yüce biçimi deneyeceksin. Bunun yakalanması köklü bazı sorunların halledilmesine bağlı. Tarafların siyasi, aydın ve sosyal olmaları gerekiyor. Aksi halde kadın erkeğe, erkek kadına nasıl bakacak; çok kaba bir cinsel varlık gibi. Bir kadınla bir araya gelirken, bir konuşma gücü biçiminde yaklaşmazsa, bir arkadaş gibi görmeye yanaşmazsa, bu tuhaf bir ilişki olur.
Bu, iki insanın bir araya gelişi olmaz. İnsan olmanın sınırlarını aşar. Ya karşısındakinin farklı bir cins olduğunu hiç görmez, ya da sadece bir karşı cins olarak görür. Çok ilkel sınırlar altında yaşanan bir durumdur. Tabii insan bu değil; sosyal varlıktır, siyasal varlıktır, düşünen varlıktır. Bunun gereklerini yerine getirdiğin zaman yücelme başlar. Onun için ne yapacaksın? Sosyalleşmekle, arkadaş olmakla başlayacaksın. Derin bir arkadaş olacaksın. Arkadaş olmak, bizim örgüt ölçülerimizde yoldaşlıktır. Yoldaşlığın siyasal boyutu, örgütsel boyutu var. Bu yaklaşım ile eski geleneksel namus veya cinsel yaklaşım çatışıyor. Bu çatışmayı nasıl halledeceksin? Ya devrimle halledeceksin ya da karşı-devrimle.
Karşı-devrimin 15 yaş altını kaba cinsel uygulamalarıyla kendisine dayanak yapmak istediğini iyi biliyoruz. Bizim ise, tam tersine bu kaba cinsel yaklaşıma dayalı evlilikleri işlemez duruma getirerek bozmak istediğimizi herkes biliyor.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER