NASIL YAŞAMALI (31.BÖLÜM)
Basit Bir Duygu Bile Bir Halkın Umudunu Yerle Bir Edebilir;
Bizim bu düzeye ulaştırdığımız çözüme, karşı-devrim cephesinden nasıl bir karşılık verildi? Biliyorsunuz, zindanda Şener provokasyonunda, en çok direnen bir bayan yoldaşımız sahte bir aşk ayağıyla partiye en büyük darbe haline getirilmek istendi. Tabii ki bu da TC'nin PKK'ye dayattığı bir aşk maskeli saldırıydı. Eğer benim yaşadığım tecrübe olmasaydı, bu aşk hikayesi bile PKK'yi yerle bir etmeye yeterdi. Öyle ayarlanmış bir hikâye ki, görünüşte müthiş duygular var. Okudunuz mektupları. “Sen Rosa Lüxemburg'un da çok üstündesin, sen dünya kadınının şöyle temsilcisisin" methiyeleri altında şiirler, akla hayale gelmez tutkular, övgüler, hep imzalı. Baktım yoldaşım kıskıvrak bağlanmıştır. Çok alttan aldım, çok bilimsel yaklaştım, bu T.C. oyununu bozalım diye.
Direkt veya dolaylı sonuçlarının giderilmesi çok önemliydi ve üzerine gittim. Bütün cezaevine, binlerce yoldaşa yansıtılan ilişki tarzıydı. Bizim yoldaşlar ki, bir deri bir kemik parçası kaldılar; büyük ölüm orucunda yemediler-içmediler, büyük kahramanlık gösterdiler, tarihte eşine ender rastlanır bir direniş sergilediler. Diğer taraftan baktık ki, “insan hakları, yeme-içme hakları” deniliyor. Bizden bile fazla bir cezaevi yaşam bolluğu oldu. Yoldaşlar parti onuru için kendini bir deri bir kemik haline getirdiler. Kemal PİR'in cesedini biz gördük. Adeta kuruttular kendilerini. Sen ise biraz daha fazla yemek için, biraz daha fazla sözüm ona insan hakları için bütün partiyi hizmetine koşturmak istiyorsun. Başka bazı provokatörler daha çıktı. Sınırsız bir yaşam özgürlüğünü dayatıyorlardı. Dünyada bu mümkün müdür? Düşman bu hakkı verebilir mi? Verse de aldatmaca değil mi? Zindanda aşk yaşanabilir mi? Esirsin. Belki benim de canım ister ama, bu düşkünlüktür.
Doğrusu ulusun kaderi üzerine, direnişin kaderi üzerine, savaşın kaderi üzerine düşünmek değil midir? Sana bu kadar yapan düşmana senin de bir şeyler yapman değil midir? Tersi bir gelişme oldu mu, bu büyük bir saptırma, hem de aşk adına büyük bir saptırma olur. Tutkulu mektuplar yazmışlar. “Şöyle seni severim, böyle kucaklarım” vb. deniliyor. Tamam sev ve kucakla ama bunun gerçekçi yollarını biraz düşünsene! Bu nasıl mümkündür? Bunu hatırlatmaya çalıştık. Bir baktık ki, bize karşı büyük direnmeler var; hala da bu yüzden yerine oturmalar var. Düzenin içine oturacaklar, Avrupa'ya oturacaklar. Kendilerine göre bir aşkı yaşayacaklar. Başına çarparsın, ulusal düzeyi bitiren bu aşkı, duyguyu... Yani nereye getiriyorum? Görünüşte basit bir kişisel duygu ama altını deşersen bir halkın umudunu yerle bir ediyor. Demek ki ilişki öyle kolay bir mesele değil. Savaştım bu aşk, duygu hikayelerine karşı. Düşmanımız da çoğalıyor ama ülkeyi korumak, partiyi korumak, her şeyden önce gelir. İnsanı da kurtarmak ancak bu temelde mümkün olur.
Ulusal düzeyde benzer çözümlemeler daha da geliştirilebilir. Benim için şunu da diyebilirler: “Evlilik kurumuyla oynuyor.” Zaten bazıları “kadınları yoldan çıkarmış” diyorlar. Bu laflar epey söyleniyor, daha da söylenecek. Bir defa kadınları yoldan çıkarmak nedir? Kadınları soktuğunuz yol kimin yoludur? Bu yol kadınları nereye götürür? Tartışmak zorundayız. Erkeklerin dayattığı yol nereye götürür? Uydu kadının yolu neye yol açar? Doğurduğu çocuklar, büyüttüğü evlatlar, düşmana nasıl hizmet ediyor? Bunları tartışmak zorundayız. Basit aşklar nasıl bir felaketle sonuçlanıyor veya nasıl tıkatmakla kişiyi çok erkenden bitiriyor? Tartışmak zorundayız. Ben diğer konuları da tabu olarak görmüyorum. Cinsellik, tüketilmesi gereken değil, yüceltilmesi gereken bir kavramdır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER