SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (117.BÖLÜM)
c- Sosyalist çağın siyaset ve devlet kurumları özgünlüklerini ortaya koyamamışlardır. Sovyetik biçimlenme bir yaşam tarzından çok, devletin propaganda aleti olmaktan öteye bir rol oynayamamıştır. Aslında devletin üstünde bir ağırlığa sahip olması gereken bu araç, totaliter devlete geçiş aracı olmakla en önemli yozlaşma aracı olmuştur. Tek partili siyaset yapısı, toplumun çok karmaşık yapısını ancak faşist uygulamalarda görülebilecek bir ak ve kara ikilemine dönüştürme aracı olmuştur. Bu araca bağlı birçok yan ve kol aynı konuma düşmüştür. Sonuçta toplumun büyük demokratik taleplerini devlete taşırma araçlarından ziyade, devletin toplumu tümüyle kuşatma araçlarına dönüşmüşlerdir.
Devletin kendisi bir genel koordinasyon aracı olması gerekirken, ilahi kaynaklı devlet anlayışının üstünde bir otoriteye kavuşmuş ve totaliter bir yönetim anlayışını sıkı bir tarzda uygulayan bir araç olmuştur. Cumhuriyet ve demokratik kavramlarla ilgisini tümüyle yitirmekten kurtulamamıştır. Halbuki reel sosyalizmin kapitalist sistemden farkını en çok bu alanda geliştirmesi gerekirdi. Tersine, kapitalist ülkelerde demokratik ölçütler öne çıkarken, reel sosyalist ülkelerde katılaşma, otoriter ve totaliter devlete doğru bir gidiş yaşanmıştır. Halkın olduğunu iddia eden bir parti ve devlet sistemi, bunu ancak kapitalist bir sistemdeki uygulamaları aşan çoğulcu demokratik sisteme katkılarıyla kanıtlayabilirdi.
Bu yönlü gelişme yerine tersi uygulamaların hakim olması, sistemin çözülüşünün diğer önemli bir nedenidir. Proletarya diktatörlüğü ve “halkın devleti” adı altında yapılan teorik çalışmalar bilimsel olmaktan uzak kalmış, daha çok propaganda amaçlı olmaktan öteye gidememiştir. Bu yönüyle Marks ve Engels’in bile çok gerisinde kalınmıştır. Devlet dar bir bürokratik kapitalist gücün kendini savunma, vurgun yapma ve yaşatma aracına dönüşmekten kurtulamamıştır.
Siyaset ve devlet kurumlaşmasında kapitalist sisteme üstünlük sağlamak bir yana, onun çok gerisinde kalmaktan, bir Sümer ve Mısır rahip-kral tarzına benzemekten kendilerini alıkoyamamışlardır. Bu anlayışın 20. yüzyıl toplumuyla bağını koruması ve çözülmemesi mümkün değildir. Tarihsel reel sosyalizm, siyaset ve devlet teorisinin uygulamasında en geri kölelik biçimlerine benzemeyi nasıl başardığını henüz çözememiştir. Bu pratik ancak siyaset ve devletin merkezi rol oynadığı uygarlık çözümlenmelerinin derinliğine, tüm tarihsel ve toplumsal süreci kapsayacak biçimde bilimsel olarak ve başarıyla yerine getirilmesi halinde aşılabilecektir.
Ancak bu aşmayla birlikte yeni uygarlaşmanın teorik ve uygulama biçimleri gelişebilecek, yeni ideolojik kimlik ve siyasal kurumlaşmalar anlam kazanabilecektir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER