NASIL YAŞAMALI? II CİLT -155.BÖLÜM
İnsan Olmak Partiyle Başlar
Ben ise bu kadar farklıyım. Ve hâlâ bu amansız bir savaşımdır. Şu anda savaş çok boyutlanmıştır, ulusal düzeye çıkmıştır. Ben de özenle bu savaşı böyle körüklüyorum. Hem PKK içinde hem ulusal hareket içinde hem de giderek Türkiye'ye taşırarak yaymaya çalışıyorum. Kendilerinin istedikleri gibi bir insan haline getiremediler. Peki, ben kendimi nasıl bir insan haline getireceğim? Benim kendimi insan haline getirmem partiyle başlar, bir toplum olur, bir insanlık olur.
Böyle bir çatışma mücadelesidir. Doğrusu da budur, çünkü başka türlüsü kendini inkâr etmek olur. Benim gelişmiş, özgün, toplumsal koşullarım olsaydı şöyle ulusal düzey gelişkinliği, şu kadar gelişmiş sınıflar, kültür, sanat etkinlikleri, şu kadar mücadeleye katkı sunuyor veya onlar veriyor olsaydı, herhalde bu tarzı veya kendimi böyle oluşturmanın imkânını bulamazdım. Ben kim oluyorum da kendimi çok erkenden böyle biri gibi şekillendiriyorum.
Çünkü gerçeklik bana bu fırsatı yakalamayı sunuyor. Önderlik tahlilini geliştirirken sanırım bu önemli ipuçlarını veriyor. Kendimi değerlendirirken, böyle izah etmenin daha gerçekçi olduğu kanısındayım. Mevcut toplumsal düzeye şüpheyle bakmak, tepkiyle karşılamak doğrudur.
Çünkü büyük oranda düşmana hizmet eden ve kendini yaşamayan, kendine ihanet eden bir düzeydir. Ortaya çıktığımız yıllarda neden büyük tepki duydum? Daha ilk arkadaşımı bulmaya çalışırken, aileyle ve bütün köy toplumuyla çelişkiye girmek zorunda kaldım. Şimdi, yedi yaşında kendimi tanımaya başlar başlamaz bir çocukluk arkadaşını seçmek sanırım en doğal bir istem olur. Bunda hiçbir kötülük olmaması gerek. Onun kendine göre ölçüleri nedir? Koşup fırlıyorum, çocukluk oyunlarını oynuyorum, dağda oynuyorum, çimende oynuyorum. Ailesi kimdir, toplum düzeyi ne kadar gelişmiştir, bunu fazla dikkate almıyorum ve bana ayak uyduran kimse, onu kendime arkadaş yapıyorum. Benimle çocukluğumu en iyi paylaşacak kimse, onunla ilişki arayacağım. Çok doğal olan ve yapılması gerekeni yaptım.
Sonuç; aileyle çelişiyorum. İllegaliteyi seçtim. Yedi yaşında illegal aileden ve köy topluluğundan gizli davranma, bu kadar erken yaşlarda gizlenme gereğini duyma. Hatırlıyorum, ilişkilerimi büyük bir özenle gizleyerek, vazgeçmeden sürdürme durumum vardı. Neden böyle hareket ediliyor? Kişinin özgürlüğü için böyle hareket ediyorum. Çocukluk arkadaşlığını seçme hakkı kullanmak bundan vazgeçmemek. Aslında birey hakkı bir toplumsal hak filan da değil, bu dikkat edilirse önemli bir gelişmedir.
Çünkü yerleşik kurallar bunu kabul etmiyor. Bizim koşullarda ailelerin ne kadar etkili olduğunu biliyoruz. Klan-kabile hükümleri çok geçerli. Birey de çok zayıftır. Çocuğun da aile ilişkisine göre mutlak anlamda alınıp yetiştirilme durumu vardır. Bizim buna cevabımız ayrı olmasa da “bildiğimi okurum” biçiminde karşılık bulması farkı ortaya koyuyor. Tabii bu daha sonra adım adım gelişti. Bütün toplumsal kurallar, inanışlar, giderek ideolojiler, siyasal eğilimler, partiler. Yaşamın bin bir türlü tarzını böyle sorguladım. Bana göre ne kadar uygundur ne kadar değildir? Süzgeçten geçirerek, bir yaşam yürüyüşü haline getirmek bizim oluşum tarzımızdır.
Dikkat ederseniz, bu hâlâ devam ediyor. Sizlerle özgür temellerde ilişkileri inşa etmek istiyoruz. Ama engeller var. En başta sizlerden kaynaklanan, özgürlüğe gelmeyen engeller var. Özgür yaşamla aranızda kimlerin, nasıl ördüğü duvarlar, kurduğu barajlar var ki, enerjinizi yakalayamıyoruz? Büyük enerjimizle size çıkış yaptırılamıyor. “Kimler tutmuş, nasıl tutmuş?” Kendinize sormalısınız. Basit bir arkadaşlığa bile gelemiyorsunuz. Gelseniz de ikinci gün teslim oluyorsunuz. Arkadaşlık da teslimiyet de yok. Ben ikisini görüyorum. Bir gelemem, gelirsem de teslim olurum.
Örneğin Kürdistan'da aile, teslimiyetin imzalandığı, yıllarca beslendiği bir zemin. Her türlü boşa çıkarmanın, kendini bitirmenin okulu, aile okuludur. Bundan dolayı kuşku duyduğum bir ortamdır. Erkenden beğenmemeye, uyarsam yutulurum endişelerini taşımaya başladım. Sosyaliteden çekinmiyorum, aileyi inkâr etmiyorum, ama bu biçimiyle, bu güçsüzlüğüyle, çözümsüzlüğüyle büyük bir tehlike olarak görüyorum. Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, bu da isabetli bir değerlendirme ve yaklaşımdır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER