SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II (168.BÖLÜM)
Hurrilerin M.Ö 6000’lerde neolitiği kurumlaştıran ve Tel Khalaf Kültürü’nü şekillendiren toplulukların devamı oldukları gözlemlenmektedir. Hurrilerin ilk defa M.Ö 3000’lerde Sümerler tarafından ‘dağlılar’ anlamında Horrit olarak adlandırıldıklarını belirtmiştik. Daha sonra adlandırılan Gutiler, Sabariler ve Kassitlerin değişik dönemler ve mekanlarda benzer topluluklar olarak ortak bir dil ve kültürü paylaştıkları tahmin edilmekte ve bu giderek kanıtlanmaktadır. Bugün de birçok aşiret birliğine değişik adlar verilmesi, aynı halk grubundan olmadıkları anlamına gelmez. Yüzlerce değişik adlandırma verilmesi, bu toplulukların ortak karakterlerini değiştirmemektedir. Hurri dil yapısı Aryen’dir. Bu kökenden birçok kelimenin Sümerce’ye aktarıldığı kanıtlanmaktadır.
Özellikle tahıl ve hayvan adları Hurrilerden Sümerlere geçmiştir. Bunun yanında çöl gemisi olan deve adları Semitik kökenlidir. Birçok tarım tekniği ad ve varlık olarak Hurrilerden Sümerlere aktarılmıştır. İdeolojik olarak da Hurrilerin Sümerleri etkilediği, ilk mitolojik kavramların bu alanda Sümerlere geçtiği rahatlıkla ileri sürülebilir. Göğe dayalı mitoloji ve din anlayışı kaynağını Hurri kültüründen almakta; fakat toplumsal olarak henüz sınıflaşmayı tanımadığından, eşitlikçi ve özgür bir ifadeyi yansıtmaktadır. Ana tanrıça özelliği hakimdir. Sümer rahimleri ‘ur’ denilen tepe kentçiklerinde bu maddi ve manevi malzemeyi birleştirip sentezleyerek, sınıflı toplum yapısının temeli haline getirmeyi başarmışlardır. Denilebilir ki, Sümer rahiplerinin ‘ur’ tapınakları, ilk sınıflı toplum ve devletin doğduğu ana rahim görevini görmüşlerdir. Tapınaklar devletin yaratıldığı gerçek imalathanedir. Onun için devletler hiçbir zaman tamamen laikleşmezler.
Çünkü mayalarında, genlerinde din vardır. Dini ayırıp bir yana bırakırsanız, ortada devlet diye bir şey kalmaz. Tabii din denilince, tüm dogmatik ve idealist ütopyaları birlikte düşünmek gerekir. Devletleşme Sümerlere büyük üstünlük sağlar ve Hurri bölgelerinin kolonileşme dönemi başlar. Demek ki, klasik sömürgecilik anlamında kolonicilik, yaklaşık M.Ö 2000’lerden günümüze kadar gelen bir lanetli tarihe sahip olmaktadır. Baskı, yabancılaşma ve sömürü iç içe kolonilerde yaşanmaktadır.
Sümerlerden sonra başa geçen Amorit kökenli Babil hanedanlık dönemlerinde, Hurri memleketlerinde ve özellikle Urfa yöresinde kolonileştirme hız kazanır. Buna tepki olarak, tarihte peygamberlik adı altında bir muhalefet gelişir. Bu bir nevi günümüzün emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı aydınların yaptıkları mücadeleye benzemektedir. Urfa bu yönüyle tarihte ilk defa peygamberler önderliğinde, özellikle Hz. İbrahim’de sembolleşen gelenek doğrultusunda kolonyalizme karşı bir merkez rolünü oynamaktadır. Bu dönemin koloni temsilcisine Nemrut adı verilmektedir. İbrahim’in Nemrut’a karış mücadelesi, özünde yerel halk gruplarının köleci emperyalist Sümer ve Babil temsilcilerine karşı direniş ve özgürlük mücadeleleri anlamına gelmektedir. Bu mücadeleleri henüz uygarlaşmamış Aryen ve Semitik kökenli Hurri ve Amori kabileleri bazen birleşerek, bazen ayrı ayrı vermektedirler. İbrahim geleneğinde iki grubun kültürlerinin etkisi iç içe gözlemlenmektedir.
Tarihin bu döneminde M.Ö 2000-1250 yıllarına kadar Urfa ve yöresinin hem Sümer ve Babil, hem de Mısır ve Hititlerden eşit uzaklıkta bulunması, özgürlük mücadelesi için elverişli bir ortam sağlamaktadır. Peygamberlik aslında bu elverişli coğrafi ve iktisadi konumun direniş temelindeki ideolojik yansıması olmaktadır. İlk putların kırılması hareketi, kölelik dinine ilk darbenin vurulması anlamına gelmektedir ki, tarihi rolü büyüktür. İbrahim geleneğinin bu kadar ünlenmesi, bu ilki gerçekleştirmesinden ileri gelmektedir. Tarih daha sonra bu geleneği izleyerek, Hz. Muhammed’e kadar bir peygamberler zinciri halinde farklı bir çizgiye de sahip olacaktır. Urfa bu tarihin ilk kutsal merkezi durumundadır.
Daha sonraları sırasıyla Kudüs ve Mekke bu rolü oynayacaktır. Sümerlerin sınıflı toplumun alt ve üst yapısını sağlamlaştırdıktan sonra, bu yönlü etkilemeleri ve hakim olmaları, mitolojik yapılardan da iyi izlenmektedir. Hurriler Sümer mitolojisini ilk ve en yakından yerel leştiren halk ve kültür konumundadır. En büyük Sümer tanrıları olarak kimlik kazanan Gök tanrısı E n, yer tanrısı Enki ve tanrıça İnanna , Hurrilerde Anu, Kumarbi, Teşup ve Hepat adları altında dönüştürülmüşlerdir. Bu seriyi Hititler olduğu gibi Hurrilerden devralmışlardır.
Bunlar Greklerde Zeus, Apollon ve Afrodit biçiminde bir yerelleştirmeye dönüştürülürken, Romalılar Jüpiter ve Venüs adları başta olma üzere kendi koşullarına uyarlamışlardır. Özcesi, tarih bir zincirin halkaları gibi mitolojik alanda da dönüşerek devam etmektedir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER