FAŞİZME KARŞI TOPYEKUN SAVAŞTA ŞEHİR SAVAŞLARI VE GÖREVLERİMİZ-32.BÖLÜM
Bütün bunlar bizim açımızdan büyük önem taşıyor. Faşizme karşı içinde bulunduğumuz süreçte geliştireceğimiz direniş üzerinde etkide bulunuyor. Öyle zayıf sonuçlar vermiş değil, tersine mücadeleyi, anti-faşist direnişi etkileyecek, daha güçlü yeterli, daha sonuç alıcı kılacak özellikleri içinde taşıyor. Bu dönemin mücadelesini yürütürken bunları görmemiz, tespit etmemiz, ne anlama geldiğini bilmemiz gerekiyor. Yoksa sadece dışımızdaki gelişmelere bakarsak doğru, yeterli mücadele yürütemeyiz. Yine sadece düşmanın durumunu değerlendirir, oradaki değişikliklere, gelişmelere bakarsak, kendimize bakmazsak bu tek yanlı bir bakış açısı olur, doğru ve yeterli değerlendirme olmaz. Bu anlamda Cizre’de, Sur’da, ardından onları devam ettirmek üzere geliştirdiğimiz Nusaybin, Şırnak, Gever gibi alanlardaki mücadeleyi yürütmede, yönetmede, sonuçlarını kamuoyuna taşımada önemli eksiklikler yaşadığımızı, yönetim zayıflıklarının ortaya çıktığını belirtmiştik. Kuşkusuz bu şu anlama gelmiyor. Yönetim hiç olmadı, bu süreç yönetilmedi, üzerinde durulmadı, çaba harcanmadı değil; eğer öyle anlaşılırsa bu doğru olmaz. Fakat yürütülen çabalar, yönetim olarak atılan adımlar, toplantılar, kararlar, pratik planlamalar ve uygulamalar yeterli, sonuç alıcı ve zamanında olmamıştır.
Dolayısıyla az etkide bulunmuş çok boşluğa yol açmıştır. Darlık, ertelemecilik, gecikme yaşanmıştır. Bundan dolayı yönlendirici olmak yerine daha çok kendiliğindenliğe bırakan, pratiğin çoğunlukla daha fazla kendi inisiyatifiyle yürüdüğü, yürütüldüğü bir duruma yol açılmıştır. Bundan dolayı parçalılık, erteleme, etkisizlik, tedbirsizlik ortaya çıkmıştır. Bunu, en somut olarak düşmanın kentler etrafında abluka oluşturmasında, böyle bir ablukanın oluşumunu zamanında görüp değerlendirip ona karşı gerekli tedbirleri geliştirmeme de görüyoruz. Abluka denen o kuşatmaya uygun bir hareket tarzını, taktiğini zamanında öngörüp doğru ve yeterli bir biçimde ortaya çıkarmama ve pratiğe geçirememe biçiminde ortaya çıkıyor. Bunun sonucunun, direnişe giren güçlerin kuşatmada kaldığı, hareket edemez duruma düştüğü, geri çekilemediği biçiminde yaşandığı ortadadır.
Aslında bu tür durumları önceden görüp, gelişmeleri değerlendirip tedbir alamamaya yol açıyor. Bunlar geç fark etme, zamanında yeterince üzerinde yoğunlaşamama, öngörülü davranamama, bu temelde de tedbirli olamama sunucunda oluyor. Yoksa öyle kendiliğinden olmuş değildi, önlenemez değiştirilemez durumda da değildi. Her ne kadar düşman tüm gücünü kullanıp bir kuşatma geliştirmeye çalışmış olsa da onu önceden görmek, değerlendirmek, ona karşı tedbir geliştirmek imkansız değildi, hatta zor bile değildi. Rahatlıkla gerçekleştirilebilecek bir durumdu. Peki neden bu yapılamadı? Baştan itibaren yaşanan eksiklikleri, olayları ve gelişmeleri anı anına takip edememe, süreci yönlendirememe, olabilecekleri öngörüp tedbir geliştirememe sonucunda bu durumlar yaşandı. Bunlar da ciddi yönetim eksiklikleri anlamına geliyor. Sürecin, mücadelenin iyi yönetilememiş olduğunu gösteriyor. Bu durumu abluka daraltılıp güçler kuşatmaya alındığı zaman yönetimimiz fark etti. Kuşkusuz o zaman tedbirler geliştirmeye, o kuşatmayı yarmaya çalıştı, ama geç kalmıştı. Önceden öngörüp tedbirler geliştirmemişti, o nedenle de çekilme girişimleri çoğunlukla başarısız oldu. Bazı güçler geri çekilebildiler, bazı güçler ise geri çekilme durumunda düşman pusularına düştüler, fazla şehit verdik. Bunda baştan itibaren planlamadaki yetersizliklerin payı var. Böyle bir direnişe girerken, bu direniş nereye kadar gidecek, sonucu ne olacak? Geri çekilmesi olacak mı, olmayacak mı? Bu hususlar tam netleştirilmemişti. Bazı hedefleri konmuş olsa da, bu hususlarda bir netsizlik var. Dolayısıyla dıştan-içten yönetilen yönetimler de böyle bir netsizliğin etkisinde kalmışlardır.
Diğer yandan eylemi planlama ve yürütmede, saldırı ve geri çekilme diyalektiğini tam uygulamayan bir duruşumuz da vardı. Durum sadece kentlerdeki yaşanan bir durum da değil, o olaylarda da ortaya çıkmış değil, çoğunlukla kırsal alandaki eylemlerde de çıkmış bir durum oluyor. Daha önceki süreçlerde de kırsal alanda gerçekleştirilen büyük eylemlerde birçok kez içine düştüğümüz bir durumu ifade ediyor. Geri çekilmeyi fazla hesaba katmayan, planlamaları tam uygulayamayan, gerekli ciddiyeti, disiplini geri çekilirken gösteremeyen durumları çok yaşıyoruz. Bu konuda ağırdan alma, keyfiyet, daha çok da saldırıda elde edilen başarının yarattığı rehavet bizim üzerimizde etkili oluyor. Bir yerde kendini kaybetme gibi durumlar ortaya çıkıyor. Düşmana vurulan bir anlık darbenin etkisinin sürekli olacağı, düşmanın onu hızla telafi edemeyeceği düşünülüyor. Bu doğru değildir. Dolayısıyla düşman karşı saldırı yaptığında hazırlıksız oluyoruz. Olmamız gereken yerde, zeminde, biçimde olmuyoruz, zayıf konumda bulunuyoruz. Önceden düşmana darbe vurmuşken, onu sürdüremiyoruz. Düşmanın karşı saldırısına darbe vuramadığımız gibi, kendimizi korumakta da zorlanıyoruz. Bu şehir alanlarında da biraz böyle oldu. Benzer bir durum orda da yaşandı. Böyle bir sürece girerken eylemin yürütülüşünde geri çekilme planlamalarda pek yoktu. Öyle önceden çok planlanmıştı da ona göre hazırlanmadı ve uygulanmadı da diyemeyiz. Öncesinde de pek öngörülmemişti, o kadar açık somut planlamış bir eylem durumu da yeterince yoktu.
Diğer yandan gelişmeler o yönlü ilerleyince çatışmalar ilerleyip düşman orduyu harekete geçirip ezme operasyonunun saldırılarına dönüştürünce, bunu değerlendirip buna göre planı tamamlama, somutlaştırma, gerektiğinde geri çekilmeyi gündeme alma, onun gereklerine göre hazırlık yapma da yoktu. Bu durum en son düşmanla göğüs göğse gelindiğinde ancak gündeme alınıyor, geri çekilmek gerektiği sonucuna varılıyor ve geç kalınmış olunuyor. Öyle bir durumda da iş işten geçmiş oluyor. Bu, ciddi bir planlama ve yönetim zafiyetidir.
Bir diğeri ise yaşananların, olayların, mücadelenin kamuoyuna yeterli taşırılıp, taşırılmaması, propaganda edilme durumunda yaşanmıştır. O konuda da yönetim büyük ölçüde boşluk bıraktı. ‘Basın var, propagandayı yapar’ diye çoğunlukla basının inisiyatifine bırakıldı. Basın da işin içerisinde tam olmayınca hazırda kim varsa, bilen kimse onunla çalışan bir tarzı uygulayınca, ortaya bu sonuç çıktı. Bu işi yürütenler, yönetenler, doğru bilenler sonuçlarını kamuoyuna aktarmadıkları gibi, birçok kesim bireyci bir temelde kendi duygularını, düşüncelerini yansıtır bir biçimde basını doldurdu. Basın daha çok legal alanı, demokratik siyaset zeminini esas aldı. Düşman kuşatması içerisinde olanlar da yeterince bilmiyorlardı, doğru bilgiye sahip değillerdi, ama belirsizlik ortamında kamuoyunu bilgilendirmek gerektiği için basın talepte bulununca, birçok çevre boşlukta kendi görüşlerini yansıttı. Az bilgilerini, doğru olmayan bilgilerini, doğrularmış ya da gerçeklermiş gibi ortaya koydu. Bu, çok tehlikeli oldu, psikolojik savaşın oyununa gelindi. Böylece direniş değil, aslında düşman saldırıları öne çıktı.
DURAN KALKAN ( HEVAL ABBAS )
YORUM GÖNDER