TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (136.BÖLÜM)
Bu bir gerçeği ifade etmektedir ve daha sonra bu yönlü çabalar hiç de az olmamıştır. Bugün düşman da toplumsal yapının geri olduğunu söylüyor. Biraz maddi teşvikte bulunursa halkı yanına çekebileceğini ve pişmanlık yasasıyla bazılarının üzerine yürürse, düşürebileceğini düşünüyor. Düşman böylesi birçok yöntem geliştirerek, bu geri özelliklere hitap etmek ve onları partinin başına bela yapmak istedi, istiyor. Bu en dehşetli biçimiyle zindanda yaşandı. Zindanlardaki provokasyonun özünde bu yatıyor. Eğer büyük bir direniş gösterilmese ve partiye sahip çıkarak buna karşılık verilmeseydi, zindanlarda egemenliğini kuracak ve orada her şeyi bitirecekti. Yurt dışında büyük bir mücadele verilmeseydi -şimdi hala etkileri yargılanıyor- parti şiddetli bir savaşım içinde sonuna dek direnmeseydi, kendilerine göre belki orada de partiyi bitireceklerdi. Bu sanki ülke zeminindeki mücadelede daha az mı ortaya çıktı? Orada da partiyi oldukça işlemez duruma getirmek isteyen tutum ve davranışlar çokça görüldü.
Bütün bunlardan çıkarılacak dersler şunlardır: Belli ölçüde egemen ulus bünyesinde, yani Türkiye ortamında şekillenen ulusal kişilikle, bizde daha çok sömürgeci kapitalizmin etkisi altında oluşan küçük-burjuva ve yarı-feodal kişilik, militan gelişme üzerinde sanıldığından daha fazla etkili olmakta ve gelişmemizi frenlemektedir. Hemen belirtelim ki, bunlar art niyetli de değildir; yüzde doksandokuzu iyi niyetlidir; ama bu bir gerçektir. Bizdeki toplumsal zemin herhangi bir ülkede olduğundan çok daha fazla nesnel olarak ajanlaştırılmıştır. PKK’nin ortaya çıkışında kullandığı ilk sloganlardan biri de; “Ajan kurumlara ve kişilere karşı mücadele” idi. Bu yerinde bir slogandı. Biz daha sonra bunun açılımını da yaptık. Toplumun, kendisinin teslim alındığını ve hatta çoğumuzun mensup olduğu ailelerin bile yarı yarıya düşmanlaştığını gördük. Düşman, ailelerimizi bile zorla ve özendirici bazı önlemlerle önemli oranda işgal etmiştir. Bu bir gerçektir. Kürt toplumunun önemli bir gerçeğini oluşturan bu durumun 400 ancak mücadeleyle aşılacağı çok açıktır. Herbirinizin sosyal ve ailesel durumunuzu değerlendirdiğimizde, iki büyük kuvvetin üzerinizde etkili olduğunu göreceğiz. Bunlardan biri partinin çekim kuvveti, öbürü ailenin ve çevrenin çekim kuvvetidir.
Bunlardan hangisinin kazanacağı tamamen çözümlenmiş değildir; ama mücadeleyle bunu kazanacak taraf biz olacağız. Şimdiye kadar bu mücadeleyi köklü bir biçimde geliştirememişseniz, bundan böyle geliştirmelisiniz. Kürdistan’da aile içindeki savaşımı kazanamazsak, toplumun içinde kazanamayız. Savaşı halkın içinde kazanamazsak, düşmana karşı savaşı hiç kazanamayız. Demek ki bizde önderlik savaşımının en önemli yönü, içinden gelmiş olduğumuz toplumsal zeminin çok etkili olan özelliklerini durdurabilmek, frenleyebilmek ve giderebilmektir. Bunlar bizde, kendisini partinin örgütsel yapısına ve eylem biçimine tam bir tutucu ve geriye çekici kuvvet biçiminde yansıtmaktadır. Bu konuda özellikle örgütlendirmeme, örgütlendirse bile kendi tıkayıcı kişiliği içinde potansiyel bir hizip haline getirme, bir eyleme girişmek istiyorsa, eylemi ya intiharvari bir tükeniş ya da hedefe teğet geçme biçiminde geliştirme yaygınca yaşanmaktadır. Eylem anında eylemsizliği geliştirme, olmayacak yerde ve zamanda eylem koyma işleri geliştirmemektedir. Bu tipler, partinin önderliksel gelişimini özellikle taktikte engellemektedirler. Özellikle 1986’dan sonraki çözümlemelerde buna büyük ağırlık verdik. Ama etkileri henüz tam olarak ortaya çıkmış değildir. 1986, 1987 ve 1988’deki çözümlemelerin etkileri örgütsel ve eylemsel hattımıza yeterince yansımamıştır.
1989’da kısmen yansıtabildik. Ama yine de bu yönlü yansıma çok sınırlıdır. Önümüzdeki dönemde PKK’nin ideolojik, politik ve askeri çizgisini ve bunun pratik olanaklarını daha güçlü yansıtma göreviyle karşı karşıyayız. Büyük gelişmeler sağlamak bu görevlerin başarılmasına bağlıdır. PKK’yi örgütsel ve eylemsel alanda gerçek kişiliğine kavuşturmak gerekir. Bu, birçok bölgede var olan tıkayıcı öğeleri görevden almak veya köklü bir özeleştiriyle düzeltmek biçiminde olabilir. Özellikle kolektif örgütlenmeyi dayatarak denetim altında tutmak bir önlem yöntemi olarak düşünülebilir. Ama mutlaka doğru örgütlenme ve eylemliliği götürecek bir kurumlaşmayı sağlamak -bu komite, temsilcilik, hatta grup olabilir- bunları sağlıklı bir biçimde geliştirmesini bilmek büyük önem taşımaktadır. 1990 eylemliliğine yönelirken, kesinlikle başarılması gereken görev budur. Eyaletlere, bölgelere ve hatta mıntıkalara kadar örgütsel kurumlaşmaya gitmek; doğru çalışma, eylem ve vuruş tarzıyla buna ulaşmayı olanaklı kılmak zorunludur. Bunu, mutlaka başarılması gereken bir görev olarak göz önünde bulundurmak, bu görevin başarılması için elden gelen fedakarlığı göstermek bize büyük gelişmeler yaşatacaktır. Bu konudaki görevler başarılamazsa, yani örgütsel kurumlaşma ve bunun da doğru eylemliliği planlanıp bir görev olarak götürülemezse, şimdiye kadar olduğu gibi bütün çabalar heba olup gidebilir. Çoğunuzun büyük emeklerle yaşadığınız mücadele, hiç ummadığınız bir biçimde karşınıza dikilebilir. Bunun içindir ki, örgütsel görevlerinize doğru yaklaşmalısınız diyoruz. Bireycilik kesinlikle sonuç veremez.
Bütün gelişmeler, bu yönlü görevlerimize ne denli egemen olursak, o denli çizgimize başarı şansı kazandıracağımızı göstermektedir. Bu yönlü görevlerimizi yerine getirmedeki ihmalkarlığımız oranında, kayıplarımızın da artacağı ortaya çıkmaktadır. Özellikle parti ortamına yeni gelen yoldaşlar, belki yeterince inceleme olanağına kavuşmamışlardır. Ama onlar olanakları iyi değerlendirerek PKK’lileşmeye özen göstereceklerdir. PKK’deki gelişim sadece ideolojik ve politik gelişim değildir. Bugün en çok yaşanan gelişme, örgütsel hat’ta tam oturup oturamamak, onun eylemini, en azından ilkede yaşanıldığı ölçüde yaşayıp yaşayamamaktır. Gerçekten de ilke esastır, ama onun pratiği de çok gereklidir. Bugün en önemli sorun, ilkelerde, yani teorik olarak oldukça gelişim gösterilmesine rağmen pratikte doğruyu yaşayamamaktır. Hepiniz anlayışta iyi gelişiyorsunuz, ama sıra pratikle bütünleşmeye gelince ortaya ucubeler çıkıyor. Bunu gidermenin temel yöntemi örgüt olayı üzerinde yoğunlaşmaktır; pratikte işlerin nasıl adım adım geliştirileceğini büyük bir disiplinle ortaya koymaktır. Bunu yaparsanız, teori ile pratik arasındaki çelişkiyi olumlu yönden çözersiniz. Bu çelişkiyi çözemezseniz, tuhaf hatalar sergilemekten kurtulamazsınız. Bununla kendinizi bile tasfiye olmaktan kurtaramadığınız gibi, partiye de büyük zararlar vereceksiniz. Dediğim gibi bu anlamda hep iyi niyetlisiniz, ama iyi niyetle hiçbir şey kurtarılamaz.
Tarihe baktığımızda, ilkelerin inşa edildiği dönemin, geniş propaganda yapılan bir dönem olduğunu görürüz. Bu dönemin böyle kazanılması da olanaklıdır. Ama daha sonraki pratik, yani savaşçılık dönemi, bir anlamda insanları eğitip savaştırma görevini dayatan bir dönemdir. Bu görevi yerine getirmeyen birçok güç tasfiye olmakla karşı karşıya gelmiştir. İlkede ve propagandada büyümeyi sağlayıp da savaşı geliştirememek, daha sonraki başarısızlıkların ve büyük kayıpların nedeni olmaktadır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER