SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II (167.BÖLÜM)
Dikkatli bir gözlemci, Dicle-Fırat havzasında, özellikle Urfa, Diyarbakır, Mardin ve komşu yörelerinde yüzlerce topraktan tümseği otomobille geçerken bile sayabilir. Tüm bu tümsekler en azından on beş bin yıllık bir tarihi gizleyen gerçek hazinelerdir. Bunlar ilk neolitik yerleşimler olup, tüm çağlar boyunca kültürlerin üst üste yığıldıkları arkeolojik alanlardır. Gerçek tarih bu tümsekler açıldığında ve çözümlendiğinde yazılabilecektir. Ne yazık ki, bir nevi kültür ve tarih katliamı olan barajlar politikasıyla bu kültür hazineleri su altında bırakılıp yok edilmektedir. İnsanlığın binlerce yıllık emeği kısa süreli maddi çıkarlar uğruna tahrip edilmektedir. İnsanlık tarihine beşiklik eden bu kültür ve tarihi inkar edip, tarihi İslamiyet, Hıristiyanlık ve Yahudilikle, yine hakim hanedanlıklar ve günümüzde de milliyetçi organizasyonlarla başlatmak ve izah etmek, gerçek tarihe karşı hakaret, inkar ve çarpıtma anlamına gelmektedir. Halkların ve emeğin tarihi ancak bu tarih anlayışları yıkılır ve aşılırsa yazılabilecektir.
b- Köleci çağ ve Kürtler
Tarihin yazılı olarak başladığı bu dönemde, tarih sahnesinde başta gelen bir rolü Kürt asıllı toplulukların oynadığı, Sümer yazılı belgelerinde güçlü bir biçimde anlatılmaktadır. Bu belgelerin genel bir tarih bilinciyle incelenmesi bile, Sümerlerin en çok adlandırdıkları komşuları olan Kürt asıllı gruplardan bahsettiklerini anlamaya yetecektir. Sümerler bu gruplara Horrit, Guti, Kassit gibi adlar takmışlardır. Etimolojik olarak incelendiğinde, bugünkü Kürtlerin atalarından bahsedildiği çok açıktır. Horrit ‘yüksek memleketliler’, ‘dağlılar’ 50 Sümer Rahip Devletinden anlamına gelirken, Gutiler (Gud=öküz olup halen Kürtçe’de bu anlamda kullanılmaktadır) ‘sığırlı halk topluluğu’ anlamına gelmektedir. Kassitler, Sümer kentlerine yerleşmiş aynı grupların yoksul emekçilerini ifade etmekte; kentlerde ucuz işgücü, memurluk ve zanaatkarlık yapan kesimine verilen ad olmaktadır. Sümer tarihinin bu gruplarla ne kadar iç içe olduğu iyi bilinmektedir. Özellikle Semitik kökenli Akad ve Babillilere karşı temel müttefik olarak dağlı Horritler, Gutiler ve Kassitleri esas almışlardır. Birlikte Akadlı Sargon Hanedanlığı ’nı yıktıkları gibi, Guti ve Kassitlerden hanedanlar uzun süren Sümer kentlerini yönetmişlerdir.
Sümer dil ve kültür yapısına bakıldığında, bütün teknik donanımını Yukarı Dicle, Zap ve Fırat havzasındaki neolitik çağın yaratıcı Horritlerinden aldıkları rahatlıkla görülecektir. Temel bilgi ve mitolojik kavramları da daha fazla bu kültürden almışlardır. Sümer dil yapısındaki birçok ön ek ve dişil öğe de bu kültürden alınmadır. Birçok Sümer destan ve şiiri, içerik ve biçim olarak, bugün bile Kürt aşiret kültüründe varlığını sürdürmektedir. Bir Dervişê Avdê destan uyarlaması, kaynağını M.Ö 2000’lerde yazılan Sümer tabletlerinde bulmaktadır. Aynı şiir Sincar bölgesinde, meçhul bir kız tarafından ‘Gıro’ olarak adlandırılan anonim bir halk kahramanı adına seslendirilmektedir. M.Ö 2000’lerde yazılan Gıro şiiriyle, bugünkü Dervişê Avdê destanı, söz ve biçim olarak çarpıcı bir benzerlik arz etmektedir. Buna benzer çok sayıda belgeye rastlanmaktadır. İnanna, İştar tanrıça kültünün Sterk’le bağı tanımlanmaya çalışıldı. Gılgameş ve Nuh Tufanı Destanları benzer özellikler taşımaktadır. Aslında daha derinliğine bakıldığında, bugünkü Irak’ın konumundan da anlaşılacağı gibi, Sümer tarihi yüksek dağlı Aryen Horritlerle Semitik Amo - ritlerin (Batı’dan gelenler anlamındadır) çeşitli ittifak ve çatışmalarıyla vücut bulmaktadır. Her ne kadar ilk Sümer toplulukları kendilerine göre farklı bir dil yapısını geliştirmiş olsalar da, bu dilin en büyük kaynağı Aryen ve Semitik kökenli kelimelerle doludur. Zaten daha sonra tasfiye olması, etrafında Amorit ve Horrit kökenli uygarlıkların yükselmesi yüzündendir.
Daha doğrusu Sümerler, varlığını borçlu oldukları bu iki kültürel grubun sınıflı topluma dayalı uygarlık sürecine girmeleriyle ayrışmakta; bu toplulukların hakim hanedanlıklarına dönüşerek varlıklarını sürdürmektedirler. Yok olmuyorlar; genç ve farklı kültür yapılı hanedanlıklar altında varlıklarını sür dürmek durumunda kalıyorlar. Bu kısa tanımlama bile, Sümer tarihinin önemli oranda, komşuları olan ve Kürtlerle bağı güçlü bir biçimde kanıtlanan Horritlerle iç içe olduğunu göstermektedir. Ortak bir tarih söz konusudur. Böylelikle Kürt tarihinin en önemli bir kaynağı, yazılı tarihi başlatan Sümer tarihiyle de bu temel de iç içe olmaktadır. Bu tarihin dağla ilgili, dağdan gelen tüm kültürel öğeleri, somut ilişki ve çatışmaları, etkileme ve etkilenmeleri aynı zamanda Kürt asıllıların da tarihidir. Sümer tarihiyle bağlantılı gelişmeler M.Ö 2000’lerde daha da gelişme sağlar. Sümerlerin dışa açılma ve koloniler geliştirme dönemi bu tarihlerde hızlanır. Zengin maden ve orman kaynakları, buralarda erkenden koloni oluşturma ve seferler yapma gereğini ortaya koyar.
En önemli Sümer kolonileri Dicle ve Fırat kıyılarında, ticaret yollarında, maden ve kerestenin bol olduğu alanlarda kurulur. Urfa, Har - ran, Kargamış, Samsat, Kaniş, Urkiş, Nuzi başta olmak üzere, kurulan koloni şehirleri giderek bölgenin uygarlığa açılmasını beraberinde getirir. Şehirleşme yeni bir dönem başlatır. Tarım toplumunun bağrında sınıflaşmayla birlikte, kentleşme ve devletleşme at başı gider. Uygarlığın Aşağı Mezopotamya’dan sonra tüm Mezopotamya’ya yayılması öncelik taşır. M.Ö 2000’lerden sonra yerel uygarlıklar dönemi başlar. Koloni kentlerinin kendileri birer kent devletçiliği haline gelirler. Sümerlerden sonra tarihte en çok bilinen topluluk olarak Hurriler, Sümer modelinde uygarlığı içselleştirirler. Geniş aşiret konfederasyonlarıyla birlikte, yavaş yavaş kent merkezlerine dayalı merkezi devlet kuruluşuna geçerler. Nuzi ve Urkiş ilk merkezleri oluşturmaktadır. Urfa yine önemli bir merkez olarak tarih sahnesine çıkar. Urkiş, bugünkü Suriye-Türkiye hududundaki Amude kenti olmaktadır. Hurrilerin ilk başkentleri bu kentler olmaktadır.
M.Ö 2000-1500 arasında önemli bir siyasi güç haline geldikleri, komşuları olan Sümer ve Hitit belgelerinden rahatlıkla anlaşılmaktadır. Gerek Sümerler ve Babillilerin, gerek Hititlerin buralara yaptıkları saldırılar güçlü direnişlerle karşılanmakta ve püskürtülmektedir. Siyasi ve askeri güç olmadan, bu durumları sağlamak zor görünmektedir. Son dönemlerde Hurrice yazılmış birçok belgeye de rastlanmıştır. Nuzi, Urkiş ve Hitit şehirlerinde bulunan belgeler, Hurriler hakkında geniş bilgiler vermektedir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER