TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (52.BÖLÜM)
Türk solunun tarihi bol demagoji ile yüklü derin bir örgütsüzlük, eylemsizlik ve tasfiyecilik tarihidir.
Altmış yılı aşkın, küçümsenemeyecek bir tarihi geçmişe sahip olan Türkiye sol hareketinin günümüzde içinde bulunduğu içleracısı durumu izah edebilmek, bunca yıldır neden bir arpa boyu kadar yol alamadığına açıklık getirebilmek ancak ve ancak bu hareketin bazı tipik özelliklerini ortaya koymakla mümkün olacaktır. Eğer benzeri aranırsa, Türkiye solu kadar örgütsüz ve eylemsiz bir sol hareket tarihine rastlamak mümkün değildir. Tarihinin hangi aşamasına bakılırsa bakılsın bu sol, bol laf kalabalığı yapmış ama hiçbir zaman örgütlenememiş ve kitleleri de örgütlememiştir.
Bunun da ötesinde her dönemde, burjuvazinin kendi üzerine biraz yürümesi durumunda mevcut konumunu bile korumakta her zaman aciz kalmış, boyun eğmiş, uzlaşmış ve tasfiye olmuştur. En belirgin özellikleri demagoji, örgütsüzlük, eylemsizlik ve tasfiyecilik olan bu solun durumuna TKP, Dev-Yol ve en son olarak da Sol Birlik pratikleri en somut örnekleri oluşturmaktadır. Bunlar ve bir yığın grubun durumundan da anlaşılıyor ki, bu “sol” aslında, Türk burjuvazisinin yükseliş ve daha sonra iktidara hakim olma ve bugün de tekelci-işbirlikçi iktidarının çürüme aşamasında, önemli bir rol oynamıştır ve oynamaktadır.
Bu rol, kendi emekçi halkını veya adına konuştuğunu iddia ettiği proletaryayı, en kritik anlarda, özellikle de direnmenin ve eylemin en amansızca geliştirilmesi anında bırakıp kaçmak ve burjuvazi ile en tehlikeli ve kirli tasfiyeci ittifaklara girmektir.Konu biraz daha açılacak olursa, ortam sınırlı bazı demokratik hakların kullanılmasına müsait bir ortam olduğunda bunların ne yapması gerekirdi? Belli ki yapılması gereken, doğru bir devrimci anlayış, program, taktik tespit etmek ve bu ortamı kitlelerin örgütlenmesi ve demokratik gösteriler için kullanmaktı.
Elbette sürekli bir barış ortamı olmadığına veya devrim, barışçıl bir mücadele temelinde gelişmeyeceğine göre, yine faşizm de, Türk burjuva devletinin, kuruluşunun daha ilk aşamasında bünyesinde gizli ve zaman zaman da açığa çıkan bir özelliği olduğuna göre, hazırlıkları buna göre yapmak şarttır. Diğer bir deyişle, faşist teröre karşı devrimi geliştirmek ve örgütlemek, devrimin şiddetini ortaya çıkararak örgütlenmeyi bu konuda derinleştirmek gerekmektedir. Bu temelde, faşizm daha açık ve her yönüyle topluma hakim olmaya başladığında, sonuna kadar devrimci örgütlenme, eylem ve direnmeyi esas almak bir devrim görevidir. Gerçek böyle olmasına rağmen, Türkiye solu ne yapmıştır? Bu sol, sınırlı bir demokratizm veya bazı icazetli adımlar atma olanağı ortaya atıldığında tümü ile gevşemiş, burjuvazinin çağrılarına cevap vermiş ve koşar adımlarla onunla dostluk kurmaya çalışmıştır.
İşte bir M. Suphi’ler olayı: Kemalist burjuvaziden medet uman ve çağrılarına koşarak geldiler ve katledildiler. İşte 12 Mart gerçeği; 12 Mart öncesinde 27 Mayıs Anayasa’sı vardır. Bu anayasa sınırlı bazı haklar tanır, bunlar esas alınarak devrimcilik yürütülür ve sonunda yine katliama uğranılır. 12 Eylül öncesi ve sonrası durum ise daha yakından bilinmektedir. Bütün bu olaylarla ortaya çıkan nedir? Birincisi, devrimin kurbanları; ikincisi ise, geriye kalanların tasfiyeciliğidir. Kısacası bu sol çok kuru gürültü çıkarır, demagoji yapar, ama asıl olan bir şeyi asla yapmaz, bu da devrimci örgütlenme ve eylemi geliştirmedir. O, vebadan kaçar gibi devrimin bu canalıcı sorunundan kaçar, bunun pratik çalışması içine girmez.
Bu sol, iş devrimci örgütlenme ve eyleme geldiğinde durur. Burjuvazinin saldırı hamlesinde, o, örgütlenme ve eylemden daha da uzak durur. Bunun yerine işin lafzına dalar; geçmişi inkar eder, sağ bir şekilde yorumlar ve geçmişin devrimci özelliklerini suçlar. Bu konuda özellikle 12 Eylül sonrası pratikler daha da belirgindir. Bunlar devrimci olana “maceracı” derler; her türlü demagoji ve sağ yorumla direnme kaba ve ince biçimler altında inkar edilir. Bunların yerine olumsuzluk, tasfiyecilik ve burjuvazi ile uzlaşma yanları öne çıkarılır.
Bu konuda işte TKP tarihi, 12 Mart sonrası devrimci gençlik hareketi ve özellikle Dev-Yol pratiği...
Ve işte bugün de aynı hareketlerin daha da karikatürünün karikatürü olmuş türlerinin yaşadığı gerçekler...
Kısacası kemalizm bu solun elinden politika ve örgütlenmeyi almış ama ağzına kocaman bir dil takarak, ona bol bol demagojik tahribatlar yaptırmış ve yaptırmaktadır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER