NASIL YAŞAMALI (51.BÖLÜM)
Kolay Yaşanılmadığını Avustralya'daki Kürt Çocuğu da Biliyor;
Şimdi ben bunları bu kadar genelleme dahilinde söylerken, bazıları da hala geliyor ve bize yaşam dersi vermeye çalışıyorlar. Böyle ayıbı, karşımda kimsenin yaşamasını kabul etmem ve bu anlamda herkes benim karşımda ezilir. Evet, yani ben onu çok iyi bilirim. Yaşamaya hakkı varmış! Hayır. Önderlik çizgisinde gerçekleşen şahadetlerin dili budur; şahadetin yolu kesindir. İspatlanan bu husus bazı biçimleriyle yaşanılmaz. Bizim tarzımız şahadeti kesinleştiriyor, kaçınılmaz kılıyor. Şahadetin önderliğini yürütmek kolay değil. Siz bunu ne kadar kavramışsınız, bu da ayrı bir olay. Şahadetin önderliğini yürütmek çok büyük bir kişilik ister. Kürdistan gibi bir ülkede insanlar çıkarsız bir damla kan bile dökmezler. Bu kadar büyük fedakârlık için çok büyük bir kişilik önderliği gerekir. Eğer bütün bunlar hakkıyla anlaşılırsa, güçlenmeniz önünde herhangi bir engel kalmaz.
Dedim ya, parti içinde öyle anlaşılmaz sorunlar çıkıyor ki, insan esef ediyor; “askerliğe gelemiyor, örgüte gelemiyor” denilmesine esef ediyorum. Bunlar, nasıl hala böylesi büyük bir parti ve kahramanlık hareketine karşı ileri sürülebilir? Demek ki hiçbir şey vermemişiz; demek ki bizim yardımcılarımız, partililer inanılmaz bir gaflet içinde, sahtekarlık içinde. Yoksa şahadet çizgisi çok somut. Şahadet önderliği yaşam önderliğidir. Yaşarken nasıl olduğunuz ortada. Şimdi bizim karşımızda böyle durmak mümkün mü? Şimdi halkın yanına gidip bakın: Kimse büyük saygı duymadan, büyük heyecan duymadan karşımızda durmaz. Bugün küçük bir mektup okudum, aslında buraya getirmek istiyordum. Mektup bir ailenin çocuğundan geliyor. Kendilerine göre bir hitap tarzı geliştirmişler bana karşı. Ta Avustralya'dan geliyor ve çok anlamlı buldum. Güzel bir saygı ve sevgi anlayışıyla birer paragraf yazmışlar. Eminim ki, yazılanlar onların öz duygularıdır. Onlardaki sadelik, içtenlik ve doğruluk belki en değme partilide yok. Yani belki övgü dolu sözcükler de dizerler, ama bu özde sadelik ve dürüstlük yok. Bu çok önemli.
Çünkü iyi tanınmıştır. On beşine gelmemiş çocuklar için bile yaşam ne anlam ifade ediyor, inanılmaz doğruluk ve çarpıcılıkta değerlendirilmiştir. Dediğim gibi kolay yaşanılmadığını ta Avustralya'nın bir köşesindeki çocuk da kavrayabiliyor. Gerilla komutanı, alan sorumlusu olacaksın da insanları bu kadar kaçırtacaksın, etrafını bu kadar zorlayacaksın. Böyle olmaz ki! Bu sorumsuzluktur, çirkinliktir. Kendilerini hala bu biçimde bize dayatanlar gafil ve alçaktır. Adına ne derseniz deyin. Bizim gerçekliğimiz bu kadar somutken, sen parti içinde çokça ileri sürüldüğü tarzla ne yaşayabilirsin ne de buna müsaade edebilirsin. Dediğim gibi bu da PKK'nin sosyal yaşama nasıl giriş yaptığını gösteriyor. Büyük sevgi, büyük saygı olayına nasıl kapıyı araladığını ortaya çıkarıyor. Neden bunu saptıralım? Neden bunu bozalım? O zaman münafık, saptırıcı olursunuz. Bununla da mücadele ediyoruz.
Çünkü kabul görmez. Bizim zorlandığımız nokta şurada: Böylesi ısrarlı dayatmalar neden? Biz içimizdeki düşmana karşı sert bir tasfiye hareketi sürdürmek istemiyoruz. Tabii bu, “parti içinde istediğim gibi kalabilirim, deşebilirim” anlamına gelmiyor. Tersine örgüt her şeyden önce böyle bir kişiliğin tutumunu kabul etmiyor. Yani olmadığı varsayılır. “Ben böyle de yaşayabiliyorum” diyebiliyorsan, gerçekten de kendine en büyük kötülüğü yapıyorsun. Yani kendine ölümden daha beter bir durumu yakıştırıyorsun. Sen aslında gafillerin anlaması gereken beterin beteri bir ölümü hak ediyorsun. Çok affedilmez bir suç işliyorsun, çok büyük bir namussuzluğu dayatıyorsun. Büyük bir ahlaksızsın, büyük bir aymazsın, gafilsin, büyük bir serserisin sen. Bence kişiler bunu her şeye dayatabilirler, ama bu örgüte dayatamazlar. Senin konumun işte budur. Örgütün vicdanını, kahramanlık hareketinin büyüklüğünü kötü kullanıyorsun. Tabii bunun cezasının ne olacağını da var kendin düşün. İşte bu hastalıklı kişilik durumu, bir türlü örgütün kanunları ve kurallarına gelememe ve bilinen başa gelenler... Bu bir anlamda akla bile gelmemesi gereken tutum, davranış ve anlayışlardan ileri geliyor.
Bütün bunlar bir bütün olarak PKK hareketinin tüm gerçekliği ile sosyal yaşama (buna sanatı, kültürün çeşitli biçimlerini ve hukuku da ekleyebiliriz) nasıl yaklaştığı konusunda bence sizi oldukça netleştiriyor. Yine manevi dünyanıza, ahlak ve duygu durumunuza nasıl yansıması gerektiğini de ortaya çıkarıyor. Yoldaşlar arasındaki ilişkiye nasıl yaklaşılacağını da gösteriyor. Büyük bir düzen ilişkisi, büyük bir saygı ilişkisi, büyük bir yürek ilişkisi... Çok açıktır, başka bir sonuç çıkarılamaz. Amaca ne kadar bağlı? Hangi düşmana yönelineceği ve hangi gerekçeye dayanarak yol alınacağı bu kadar açıkken, yoldaşlar arası çekişme, didişme, boşa çıkarma, ezme ve kaçırtma sözcük olarak bile akla gelemez. Bu büyük bir suçtur. Yine bunun da ötesinde devrimci yaşama ve taktiğe gelememeyi yok varsayın. Böyle biri aldatılmıştır, bunun bir sonucu olabilir veya düzenin ajanlaştırıcı etkisinden henüz kurtulamamıştır denilebilir. Bunları bir an önce giderin. “Bunları incelterek sürdürürüm, dayatırım” dersen, o zaman ya çok iyi bir ajansın ya da çok serserisin. Başka da mümkün değil.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER