KÜRT AŞKI-5.BÖLÜM
Yükselişler...
Bir halkın dramatik gerçeği... Ulusal kurtuluş ve nerede duracağı belli olmayan büyük hız. Bireyin müthiş yoksulluk ortamından, -babamın hakkı için gelmiyorlar- en zayıf noktalarından onları çıkışa doğru götürüyorum, bırakmaları imkânsız. Amerika imparatorluğu gelse bu topluluğu, bütün dolarlarını akıtsa bir gün bile tutamaz. Ancak benim tarzım, benim eylemim tutabilir. İşte, seçkin insan dediğimiz, seçkin topluluk dediğimiz olay bu ve bu çok gerekli. Bu bir kimliği yakalamak için, doğal kabul edilebilir insan kimliğidir. Elbette bunun için siyaset, savaş gerekiyor. Neden çok sade, doğal insan peşindeyim? Mevcut yabancılaşma, uygarlaşma düzeyi beni yok etmiş de ondan. Bu çok basit bir tespit, fakat aynı zamanda çok kapsamlı bir tespit. Bu kadar doğal insanın peşinden koşmam beni ezen bütün uygarlık tarihi boyunca sistemlerle bağlantılıdır. İnceledim; başlarken köleci dönemin sömürgeciliği dedim, feodal dönemin sömürgeciliği, kapitalist-emperyalist dönemin sömürgeciliği sınırsız uygulanıyor ve yutmuş beni. Bu ne anlama gelir? Doğal insandan başka türlü insan olamam.
Çünkü bütün sömürücü sistemler beni ortadan kaldırıyor. Her birisinin vurduğu darbe inanılmaz boyutlarda. Buradan giderek alternatif insan, muazzam karşı koyan insana ulaşıyorum. Bunlar olmazsa biz olamayız. Seni yutandan sen kendini kurtarmak istiyorsan alternatif olacaksın. Onlar gibi oldun mu kendin olamazsın. Onların ayarladığı sistem, ayarladığı kişilik onlarındır. Şeklen de Kürt’e benzersin, ama sen onlarınsın. Onların oldun mu ne kadar yetenekli olsan ne kadar onlardan da olsan hâkim ulusun, sınıfın sahipleri tarafından kesinlikle hor görülürsün. Bunun sınırı bütünleşmenin en iğrenç noktası durumundadır. Elbette, bu beni alternatif ve güçlü olmaya ve seçkinciliğe kadar götürüyor. Bütün bu sistemlere karşı bu insanı yaratmam, müthiş bir seçkinciliktir. Ve öyle olmak zorunda. Şimdi burada eylemimin üstün ırkla alakası yok. Nasyonal bir sosyalist veya reel bir sosyalist bile olamayacağımı göstermiş bulunuyorum.
Dolayısıyla filozofların kitaplarındaki kavramlarla da fazla bir ilgim yok, buna İslam kitapları da dahildir. Fazla bir alim olduğumu söyleyemem. Kitaplara göre de kendimi yetiştirdiğimi de söyleyemem. Kitabi değil, doğalım. Oluşum tarzım gerçekten farklı. İlkçağ filozofları doğayı iyi gözlemleyerek, bir ilerleme sağlıyorlar. Elbette ki, durum hiç kitaba dayanmadan da düşünülemez. Mevcut uygarlık düzeyine dayanmadan da olmaz. Ama bütün bunların anlamı değişik. Mesela, hepiniz fazlasıyla kendini kitaba göre eritir, ama Hakkâri’deki çoban da kendini çok doğal yasalara göre eritir. İkisi de bana göre büyük kaybediştir. Benim yaptığım ikisini de aşmak. Şu anda bu PKK’de nasıl gerçekleşiyor? Botanlı savaşçı ile İstanbul’dan gelen savaşçı arasındaki çelişkiyi çözmek ciddi bir problem. İkisi de kopmuş. Biri çağdan kopmuş, diğeri ülkeden kopmuş. Yarattığı sorunlar on düşmanın yarattığı sorundan daha ağır. Benim bulduğum karşılık ise çok pratik. Bu anlamda durumum oldukça farklı. Kendimi alıştırmam çok ilginçtir. En değme filozoftan daha fazla filozofik yanla, dağdaki, Hakkari’deki çobandan daha doğallığı birleştiririm, kestirmeden kendi kişiliğimde iyi kurguladığım için mükemmel bir tipe doğru gidiyorum. Benim için filozofiyi çözmemek diye bir şey olmaz. Şu anda en son filozofinin de gereklerini karşılayan biriyim. Çöldeki bir adamın, dağın bir köşesinde unutulmuş adamın da en yakınıyım. Böyle en uç iki noktayı kendimde kesinlikle birleştirmişim. Bu benim... Malumdur bizim toplumun kara sevdasıyla onun vahim sonuçları meşhurdur. Karasevda sınırında kendini yitirmeyen adam yoktur.
Ben de dahil... Kürt olayındaki kadın-erkek, Kürt cinsellik boyutu ve ona dayalı toplumsallıkla birlikte, kadınlık-erkeklik benim için tam bir ıstırap kaynağı. Belki de bu büyük devrimci yükselişe, bu ıstıraptan kurtulmak için giriştim. İlginç duygularım var... Daha köydeyken herkes oğluna kız arar veya oğlan kız arardı. Benim durumum neydi, biliyor musunuz? Bu erkeklerin hepsi yanlış evleniyor. Bunların erkeklikleri sağlam değil ve bu kızların da böyle evlenmemesi gerekir. Büyük bir toplumsal meşruiyeti daha o yaşlarda inkâr ediyorum. Meşruiyetinizi inkâr ediyorum, bunu hiç basite almayın. İşte, bizim köyün sarışın kızıyla o pis ve biraz da parası, tarlası olduğu için evlenen erkeğin yarattığı durum, tam bir karabasan çocuk üzerinde. Birisi evimizin sağında, birisi solunda. Adamın, kızın silueti gözüküyor ve bu durumu makul göremedim. Elbette benim o zaman cins çözümlemesi yapacak gücüm de yok.
Fakat duygularım bu işin çok fena olduğunu söyledi bana. Her gün işte bir olay şurada çıkmış, bizim diğer kapı komşusu hakkında işte söylentiler yayılıyor. Köyde dedikodular çoktur. Bu da büyük bir kara basan. Hepinizin o zamanki çıkışı şu; ailenizin kurallarına göre her şey size göre uygundur. Bir-iki nazlanırsınız, kız kızlığının gerekliğini, delikanlı delikanlılığının gerekliğini yapacak. Çok tipiktir halen ve zaman zaman anama da söyleyişlerde başvururum. Kadını bayağı cahil diye değerlendirmemle birlikte bazı noktalarda akıllı olduğu ortaya çıkıyor. “Bu oğlan artık kız bulamaz veya kendisi artık mevcut delikanlılara göre değil” diyordu. Farkı gördü, bu normal değil demek istiyordu. Bu benim için çok önemli ve bu tuzağa düşmüş olsaydım, şu an ortada Başkan adam değil, böyle süklüm püklüm çoktan suyu bitmiş bir köy kamburu ortaya çıkardı. Sırf meşruiyet kurallarına göre bir ilişkilenme düzeyi yaşansa, bitiyor işte. Tuzağa düşmemem, şu andaki Kürt toplumunun büyük çözülüşünün özünü ifade ediyor ve şimdi sarsıcı bir gelişme söz konusu. Öyle toplumun geleneklerine göre, normal ahlaki esaslara göre tercih yapmam. Büyük siyasal, örgütsel olayın içinde erimeyecek bir sevgi başa bela, benim de başıma bela. Bela oldu, ama benim işte bilinen refleks düzeyim biraz kendini satmadı, işin altından çıktım. Bütün yaptığım kendimi iyi anlatım gücüne ulaştırabilmiş olmamdır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER