SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (115.BÖLÜM)
a- İdeolojik kimlik olarak bilimsel sosyalizm, tarihsel, sosyal ve teknik seviye anlamında ciddi yetersizlikler içermektedir. Kurucuları uygarlığın genel bir çözümlemesini yapacak bilgi birikimine sahip değildi. Gereken bilgiler için araştırmalar sınırlıydı. Sümerlere ilişkin tek bir bilgi kırıntısı henüz gün yüzüne çıkmamıştı. Antik çağ bile doğru değerlendirilmekten uzaktı. Neolitik topluma ilişkin de ne ciddi bir arkeolojik çalışma ne de teorik değerlendirme mevcuttu. Morgan ’ın “Eski Toplum”u önemsenmekle birlikte çok yetersizdi. Değerlendirilen kapitalist toplum olgunluk çağındaydı. Daha çok üretim yapısı çözümlenmekteydi. Devlet ve ideolojik kimlik çözümlemeleri çok sınırlıydı ve önemli yanlışlıklar içermekteydi.
Bu iki önemli olguya kaba materyalist felsefeyle yaklaşmaktan kurtulunamamış, ekonominin basit yansımaları olarak değerlendirilmişti. Reel sosyalizmin inşası ve çözümlenmesinde bu felsefi yaklaşımın etkisi belirleyicidir. Uygarlık tarihi bir bütün olarak çözümlenmeden, onun küçük bir zaman dilimine sığdırılmış parçası olarak kapitalist uygarlığın sınırlı bir döneminin ekonomik ağırlıklı çözümlenmesi, ancak alfabeyi çözmek kadar bir değer ifade edecektir. Bununla tüm toplumun aydınlatılamayacağı, hele hele bunun devrimci dönüşüm için gerekli program ve eylem hattı için yeterli olamayacağı açıktır. Daha sonra ortaya çıkan gelişmeler, bu yönlü yetersizliklerin yol açtığı yanlışların başarısızlıktaki payını göstermiştir. Salt işçi sınıfına dayalı programlar daha başlangıçta kendini tecrit etmeye götürür.
Ayrıca toplum ve sınıf gerçekliği arasındaki ilişki derinliğine çözümlenmekten uzaktır. Burjuva sınıfı bile toplumsal gerçekliğin küçük bir dalı konumundadır. Sanki soyut iki sınıf olarak işçiler ve burjuvalar dünyanın tek gerçekliğiymiş gibi bir anlayış hakim olmuştur. Halbuki toplum olgusu yüz binlerce yıllık tarihsel bir gelişme olarak şekillenmektedir. Sınıflaşma olgusu bunun sınırlı ve kısmi bir dönemini ve parçasını teşkil etmektedir. Bunlar bir nevi vücudun yenilenmiş ve güç kazanmış iki eski organı durumundadır. Bu iki organı ne tümüyle değiştirmek ne de yok etmek, toplumun bir bütün olarak varlığını ve dönüşümünü kendi başına sağlamaktan uzaktır. İster dar burjuva sınıf yaklaşımlı, ister dar işçi sınıfı yaklaşımlı olsun, devrim ve karşı-devrimlerle inşa süreçlerinin faşizm ve reel sosyalizm olarak çözülmekten kurtulamamaları; dıştan kaynaklı zor nedeniyle değil, temel toplumsal gerçekliklere ters düşmelerinden ötürüdür. Toplumsallığın tarihsel gücü bu tip mühendislik uygulamalarını anlamsız bulmuş ve kendi özgücüyle çözmüştür.
Toplumsal gerçekliğin çok derinliğine ve oldukça kapsamlı olması gereken çözümlemesine dayanmayan tüm mühendislik çalışmaları, kısa ömürlü binalar olmaktan öteye bir değer ifade edemeyeceklerdir. Kapitalizmin faşist restorasyonuyla sosyalizmin reel sosyalist toplum inşaatçılığının beklenmedik biçimlerde çözülmeleri, bu değerlendirmeyi doğrulayan çarpıcı örneklerdir. Kaldı ki, tarihte de bu tip inşaatlara benzeyen çoğu tarikat nitelikli kuruluşlar, marjinal yapılar olmaktan kurtulamamışlardır. En uzun süreli yaşayan toplumsal dönüşümler, her zaman toplumun teknik seviyesine ve onunla koşullanmış ideolojik ve politik kurumlaşmasına sahip olanlar olmuştur. İster egemen ve sömürücü sınıf karakterli olsun, ister ezilen ve sömürülen sınıflar açısından olsun, bu kural tüm toplumsal güçler açısından geçerlidir. 19. yüzyılın teknik düzeyi, bilimsel sosyalizmin programını gerçekleştirmeye yetecek gelişkinliğe ulaşmış olmaktan uzaktır. Bu teknik seviyenin sınıfsız toplum için gerekli maddi zemini sunmaktan uzak oluşu, kurulan sosyalist inşaların çözülmesiyle de kanıtlanmıştır.
Sosyalizmin bu teknik seviyeye 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren güçlü bir biçimde ulaşmaya başladığı söylenebilir. Bunda gerçekleşen bilimsel-teknik devrimin rolü belirleyicidir. Hiçbir ideolojik kimlik, verili teknik seviyenin üstünde bir gelişmeyi kendi başına sağlama gücünde değildir. Ne kadar büyük tanrısal veya bilimsel iddialar taşısa da, bu kural geçerlidir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER