TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (94.BÖLÜM)
Kimse PKK’nin savaşmadığını söyleyemez. PKK savaşan bir harekettir. Düşmanın bunca olanaklarına ve muazzam teknik donanımına rağmen, hiç de ondan geri kalmayan bir savaşın içinde bulunuyoruz. Siz aynı tarzı küçük bir bölgede neden uygulamayacaksınız? Bu tarzı daha da hızlandıracak ve ondan azami sonucu çıkarmasını bileceksiniz. Önderlik böyle yapılır. Yürütme ve özellikle günlük yürütme budur. Bölge yürütmesi de aynı şeyi yapacaktır. Mıntıka ve köy gruplarının yürütmesi de aynı şeyi gerçekleştirecektir. Bizim yürütmemizin bunlarla ilgilendiği söylenebilir mi? Hayır. Bölge yürütmesinin, alt yürütmenin ve köy temsilciliğinin çalışıp çalışmadığını araştırmak zorunludur. Yürütme budur. Bir yerde bozukluk varsa derhal giderilmelidir. Biz buradaki kamp çalışmalarını nasıl yürütüyoruz? Kimse burada işlerin yürümediğini ve yürütülmediğini söyleyemez. Bütün işleri mükemmel bir biçimde yürütmeye çalışıyoruz. Bu belki de küçük çaptaki işlerdendir, ama bir iştir ve yürütülüyor. Yürütme böyle olur.
Yürütme, bir takım alarak, şu kadar eylem yaptığını söylemek demek değildir. Bu bir hiçtir. Bu yürütme anlamına da gelmez. Yürütme, bütün araç gereçlerin, kadroların, kitle ilişkilerinin ve coğrafyanın azami ölçüde kullanılması faaliyetlerini günlük olarak sevk ve idare etmesini bilmektir. Yürütme, aynı zamanda bunun için istihbaratı ve kurye sistemini harekete geçirmek, olumsuzlukları zamanında fark ederek gidermek ve en önemlisi de olumlu gelişmelerin önünü yirmidört saat açık tutmak demektir. Pratik yürütme budur, pratik önderlik budur. İşlerin daha olumlu gelişmesine, gelişmelerin hızlanmasına ve özel savaşa karşı, devrimci savaşın zafer kazanmasına olanak hazırlayan etkenler olduğu gibi, bu olanakları çürüten, çöküşe götüren ve olumsuzluklara yol açan etkenlerin de bulunduğu görülmektedir. Kendilerini tamamen parti davasına verenlerin olumlulukları nasıl ele alıp işletecekleri ve nasıl sonuç alacakları, yol ve yöntem sorunlarına kadar açımlanmıştır.
Dolayısıyla bunlar bilinmeyen şeyler değildir. Ama bazıları ısrarla duymamazlıktan geldikleri ve bunun gereklerini yerine getirmeme durumunda oldukları için, yeniden vurgulama gereğini duyduk. Olumsuzlukların nasıl açığa çıkarılacağı ve tasfiye edileceği, bunun kişiler ve bölge düzeyinde nasıl ele alınması gerektiği bellidir. Partiye sıradan bağlı olanların bile bu konuda sonuç almaları olanaklıdır. Devrim davası büyük bir davadır. Devrime kalkmış bir halk kendi tarihinin en büyük eylemine kalkmış bir halktır. Kürdistan halkı, kendi kaderini değiştirmek için ilk kez devrim silahına sarılmaktadır. Bu noktada ciddi olmak ve doğru yürümesini bilmek gerekir. Kişinin devrime böyle bir katkısı söz konusu olduğunda pür dikkat kesilmeli ve yay gibi gerilmelidir. Doğruların bu kadar araştırılmasından ve incelenmesinden sonra, bir göz atarak doğru olanı seçmek zor değildir. Bu noktadan sonra, yanlışların önünde boyun eğmek bir yana, bir bakışla yanlışları yerin dibine batırmak gerekir. Eyleme kalkan ve hele hele eyleme önderlik eden adamın vasfı budur. Burada birisi kalkıp karşımda yanlışlığı dayatınca korkabilir miyim? Hayır! Doğruda öyle güçlü bir biçimde seyrediyor ve kendi işlerim konusunda öyle geriliyorum ki, hiç kimse burada bana yanlış olanı dayatmaz. Nereye gidersem gideyim, ister devlet başkanlarıyla, ister bir çobanla konuşayım, bu hep böyledir.
Doğru önderlik etmesini bilmek gerekir. Göremediğini, aldandığını ve doğrusunu yapamadığını söylemek kimin dilidir? Önderlik kendisini böyle aldatabilir mi? Önderler bir bakışla gerçeği kavrarlar. Bir bakışla yanlış yapanları doğruya çekerler. Bana bakmayın, ben kendi alanımı çok çok aşan bir faaliyetin içinde bulunuyorum. Ama önderler böyledir. Önderlerin inceleme ve araştırma yapmayacağını söylemek istemiyorum. Önder kişi kendine göre bunları da yapacaktır, ama eyleme soktuğu anda yürütmesini de bilecektir. Boyun eğmek ve olumsuzluklar karşısında ses çıkarmamak, suça ortak olmaktan başka bir şey değildir. Böyle bir tutum önderlik adına icra edilemez. Bizdeki olumsuzluklar çok aşikardır. Yoldaşlar birbirlerini ikna ettiklerinde, yapamayacakları bir işbölümü yoktur. İşler bu düzenlilikte geliştikten sonra, bu kadar lanetli bir durumdan çıkmak üzere, önümüze koyduğumuz devrim görevlerinde başarılı olmamak için hiçbir neden ileri süremeyiz. Hiçbir güç bizi devrimi ve devrimin tarihsel ve güncel görevlerini yerine getirmekten alıkoyamaz. Davamızın haklılık derecesi göz önüne getirilirse, her şeyin böylesi bir kalkışa bağlı olduğu bir dönemde, bu lanetli durumun ortadan kaldırılmasına çalışan bir avuç militanın öncülük ettiği bir davanın başarıya gitmemesi için hiçbir neden kalmayacaktır.
Bu bütün devrimlerin bize öğrettiği bir gerçektir. Devrim bilimi, aynı zamanda kendini bilmez bir avuç kişinin, hem de en yüce değerler adına bu işin içine çöreklenmesi halinde, devrim davasının başına büyük felaketler gelebileceğini de öğretmektedir. Böyle bir felakette düşmanın doğrudan rolünün tali planda ve önemsiz kaldığını da belirtmek gerekir. Biz kendi halkımızı böyle bir devrimle ayağa kaldırıyoruz. Bütün kadro ve savaşçılarımızın, en yüce değer olan yaşamlarını ortaya koyarak böyle bir devrime katıldıklarına inanıyoruz. Kadrolarımız ve savaşçılarımızda eksik olan şey, bu sanatı önderlere yaraşır bir tarzda icra edememeleridir. Bu da eğitim ve kısmen tecrübeyle aşılabilir. Bu noktada istenilen düzeyi tutturmanın olanakları önünüzde durmaktadır. Sıradan bir dürüstlük bu konuda size yol aldırtacaktır. Kürdistan halkını bu tutumdan başka bir tutumla kazanamayacağımız kesinkes bilinmek zorundadır. Bunun için de arkadaşlarımız çokça sözünü ettikleri birçok yetmezliğin nedenlerini idam etmelidirler.
Kendilerini geriye çeken ve her bakımdan işlemez duruma getiren damarları kesmeli, kötü kan taşıyan damarları ortadan kaldırmalıdırlar. Kendilerini yaşama bağlayan tek sağlam damar kalsa bile, mutlaka onunla yaşamalıdırlar. Yeter ki bu tek damar sağlam kan taşıyabilsin. Çünkü yaşam gerçekten son derece değerli bir olaydır. Bütün bunları yaşama duyduğumuz saygıdan dolayı bu denli vurguluyoruz.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER