SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II -357.BÖLÜm
Hz. İbrahim geleneğini güncelleştirmek hangi anlama gelir?
Urfa yöresi genelde peygamberler, özelde Hz. İbrahim geleneğinin doğduğu mekan olarak kutsanır. Bu olgunun altındaki temel neden, tarım, göçebelik ve ilk defa şehir toplumunun iç içe, en yoğun ve en verimli biçimde bu coğrafya parçasında gerçekleşmiş olmasıdır. Urfa, neolitik çağın merkezi durumundadır. Çevre yöreleri de dahil ettiğimizde, halen yüksek topraklık tepeler halinde yüzlerce neolitik yerleşim merkezinin araştırılmadan durması da bu gerçekliği kanıtlamaktadır.
Dicle, Fırat ve Toroslar arasındaki coğrafyanın en verimli alanını Urfa ovaları teşkil etmektedir. Bu verimlilik dünya çapındadır ve bu özelliği halen devam etmektedir. Bununla bağlantılı olarak, göçebelik, dağ ve ova arasında çok gelişmiş diğer bir toplum yapısını oluşturmaktadır. Yerleşik köy ve göçebelik, tarihin en eski döneminden beri iç içedir. Yaklaşık M.Ö 10000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Urfa’nın şehir olarak kurulması, bir Sümer kolonisi biçimindedir. ‘Ur’ kelimesi, Sümerce, ‘tepelik alanda kurulu şehir’ anlamına gelmektedir. Aşağı Mezopotamya’nın dışında ilk Sümer kolonileri Urfa yöresinde oluşturulmaktadır. Urfa merkez olmak üzere Harran, Samsat ve Kargamış bölgeyi çerçevelemektedir.
M.Ö 2000’lere doğru, Sümerlerin dışında ikinci en önemli merkez Urfa yöresi olmaktadır. Temel yayılma alanıdır. Çevre ve koloni olarak, Sümer şehir krallıklarına bağlanmaktadır. Etnik yapının farklılığı, Sümer egemenliğine karşı bir direnişi kaçınılmaz kılmaktadır. Kaldı ki, Sümer uygarlığı sınıflı toplumun ilk defa geliştiği ve çevreye doğru dalga dalga yayıldığı bir uygarlıktır. Tarım ve göçebe toplumun eşitlikçi ve özgür yapısı, bu sınıflaşmaya kolay kolay boyun eğmeyecektir. Fakat şehirleşmenin ilerici karakteri, uzun vadede de egemen olmasını kaçınılmaz kılacaktır. Dolayısıyla Sümerlerin ilk sömürg eleştirme deneyimleri M.Ö 2000’lerden itibaren sert direnmeleri de beraberinde getirecektir. Bölgede tarım toplumunu gerçekleştiren Aryen (‘ar’, Sümerce ‘saban’) topluluklarla göçebe Semitik topluluklar iç içe ve karşı karşıyadır. Aralarında yoğun ticari ilişkiler gelişmektedir. Aryenler daha çok bölgenin kuzey, doğu ve batısını teşkil ederken, Semitikler güneyinde dolaşmaktadırlar. Urfa şehri tam ortalarında kurulmuştur. Bu niteliğini şimdi de korumaktadır. O halde Urfa şehir ve yöre olarak, M.Ö 2000’lerde tarım, ticaret, zanaat ve hayvancılık açısından ideal bir konuma ulaşmış bulunmaktadır. Aşağı Mezopotamya’dan sonra ikinci en büyük metropol durumuna gelmiştir. Son derece canlı, değişime açık, köy, şehir ve göçebe toplumunu iç içe barındıran, temel iki halk grubunun, Aryenlerin ve Semitiklerin birlikte yaşadıkları bir coğrafya, bir yeni ülke konumundadır. Bu özellikler çok önemlidir ve kendi özgür kültürünü yaratmak durumundadır. Bunda çok gecikmeyecektir. Daha çok Sümer koloni yönetimine karşı savunma temelinde gelişecek bu kültür direnişçi, yerel ve farklı etnik özellikler taşıyacaktır.
Nitekim Hz. İbrahim geleneği, yani kültürü, bu özellikleri çarpıcı bir biçimde yansıtmaktadır. Hz. İbrahim kültürü, Sümer şehir kralları olan Nemrutlara karşı direnişi ve farklılığı temsil etmektedir. Meşhur put kırma ve ateşe atma öyküleri, bu direnişin sembolik anlatımıdır. Gerçeklik çok daha karmaşık ve uzun sürelidir; günümüze kadar uzanmaktadır. Bu kültür, özünde katı köleci ve kendilerini tanrı-kral ilan eden Sümer yöneticilerine karşı, yöre halk kabilelerinin köleci sömürgenliğe karşı direnen, daha insancıl ve çıkarlarıyla uyumlu bir tanrı inancını esas almakta; insanların, dolayısıyla kralların tanrı olamayacağı inancına dayanmaktadır. Bu dönemde kabile totemliğinden, yücelen tanrı düşüncesine yeni yeni geçilmektedir.
Bunda Sümer mitolojisinin etkisi de önemlidir. Eski ilkel totemcilik, yani her kabilenin ve hatta ailenin birer tanrısı anlayışından uzaklaşmak ve benzer tüm kabilelerin tek tanrısı olarak “El”e, yani yücelik tanrısına geçiş yapmak, çıkarlarına daha uygun ve birliğe çok daha iyi hizmet edecek bir gelişimdir. Hz. İbrahim adına izafe edilen tevhid, yani tek tanrılı din anlayışı bu süreci ifade etmektedir. Genelde peygamberlik kurumu, dinsel reform anlamını içermektedir. O tarihlerde bu çok büyük anlamı olan bir dinsel reform, hatta devrim demektir. Peygamberlik, bu durumda hem Sümer tanrı-kral kültürüne, hem de eski kabile totemci din anlayışına karşı, sonuçları tarihte çok büyük etkide bulunacak yeni kültürü ve dini oluşturan kurum anlamına gelmektedir. Urfa yöresinin bu kurumlaşmaya merkezlik etmesi, taşıdığı özellikler nedeniyle kaçınılmaz olmaktadır.
Kutsal Peygamberler Diyarı Urfa’nın tarihsel derinliği, bu gerçeklere kadar inmektedir. Daha sonra gelişen inkar ve lanetlilik durumları, diyalektik gelişmenin diğer zıt kutbunu teşkil etmektedir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER