NASIL YAŞAMALI (24.BÖLÜM)
Köleler De Eş Edinme Hakkını Mücadeleyle Kazandılar;
Çerçeve eğer böyleyse, kavrayışınız gelişmelidir. Doğru-yanlış ayrımını cesaretle yapmalısınız. Her ilişkide olduğu gibi, burada da devrime hizmet eden biçimler var. Bu ayrımları yapacağız. “Evet” veya “hayır” denilecek durumlar var. Özgürlük alanıdır burası. Bunu açığa çıkaracağımız kadar, koruyup kollarız ve zaferini sağlarız. Bunun da düşmanları vardır.
Parti içinde en yoğunluklu bir savaş bu alanda verilir. Parti içine taşırılmış kadın demek, üzerinde en çok savaşım verilecek bir olaya başlangıç yapmak demektir. Kadın-erkek ilişkilerine eşit ve özgür yaklaşım imkânı tanımak demektir. Siz bu gerçeği iyi göremediniz. İlişkilere düz, çocukça, seviyesizce ve yüzeysel yaklaşım gösterdiniz. Bu, geleneklere göre hafifliğinizin bir izahıdır da.
Halbuki büyük savaşım için biz bazı başlangıçlar yaptık. Kadın partiye katıldı diye kurtuldu mu, hayır. Sadece büyük savaşım şansını elde etti. Kadının eline silah verdik, kendini kanıtladı mı, hayır. Kendini kanıtlaması için bir fırsat sunduk. Tabii bunları da çok ters yorumlayanlar az çıkmadı. Bir iki silah patlatıyor ve böylece kendini dört dörtlük devrimci yerine koyuyor. Yine saflarda birkaç gün başkalarının gücüyle ayakta kalmayı, kişiliğinin ispatı gibi değerlendiriyor. Bunlar çok çocukça ve bireysel yaklaşımlardır, başlangıç adımlarıdır; gerisi büyük bir mücadele tarafından belirlenecektir. Kaldı ki savaş vermenin platformunu yakaladınız, ama savaşı kazanmadınız; kazanmak için çok çabanız olacak.
Tabii bizim kadına mücadele dayatmasında bulunmamız onu kendine getirmenin yegâne yoludur. Onun aleyhinde olan her şeyle savaşıyoruz. Hakkın olan her şeye ulaş ama, mücadele edilerek bu başarılabilir. Kölelerin uzun süre eş edinme hakkı yoktu, mücadeleyle eş edinme hakkını kazandılar. Serflerin de fazla özgür eş edinme hakkı yoktu, uzun süren mücadele sonucu bu hakkı elde ettiler. Proletarya da tam özgür eş edinemedi. Sosyalizm buna biraz imkân verdi. Tarihe baktığımızda bir ailenin gelişimi bile halklaşmakla, bir ülkede yoğunlaşmakla, devletleşmekle bağlantısı vardır. Çingenelerde neden fazla aile kurumu gelişmemiştir?
Çünkü yerleri yurtları, belli bir ulusal kimlikleri yoktur. Bütün bunları, bazı önyargılarınızı yıkmak ve sizi gerçeklerle temas ettirmek için söylüyorum. Bu kadar yüzeysel, güçsüz insanlar ne yapabilir? Yalnız kadın da değil, erkek de öyle. Bu durumu yaşarken, beğendirtme kabiliyetinizi nasıl geliştireceğiz veya bu hangi yüzle olacaktır? Hiç bunu düşünmediniz mi? Ayıp değil, ben de bir anlamda kendimi beğendirtmeye çalışıyorum.
Çünkü önder bir yerde kendini halkına sunan kişidir. Halkım beni beğenir mi beğenmez mi veya kadınlar beni beğenir mi beğenmez mi gibi bir sorun olmamakla birlikte, öyle bir zenginlik yaratacaksın ki, halkın seni benimsesin. Bir ağa gibi üstüne kurulamazsın. Ona beylik-paşalık yapamazsın. “Biraz canı varsa o da çıksın” diyemezsin. Onu karşında cüce haline getiremezsin. Ama sizin geleneksel yaklaşımlarınız böyledir.
Bu temelde bir koca karşılayışınız, bir egemen sınıf karşılayışınız, bir erkek karşılayışınız var. Bir halk, bir ülke nedir? Ne nerededir? Ne nereden geldi, nereye gitti? Ben bunun neresindeyim? Buna benzer soruları sormuyor ve cevap vermiyorsunuz. Adeta, “böyle gelmiş, böyle gidecek” diyorsunuz. Tabii devrim bunları değiştirmek istiyor.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER