FAŞİZME KARŞI TOPYEKUN DİRENİŞTE ŞEHİR SAVAŞLARI VE GÖREVLERİMİZ-44.BÖLÜM
b) Araçlar
Mücadelenin pratik sorunları üzerinden devam edelim. Özellikle de şehirdeki eylemlilikler içerisinde araçlar, yöntemler, tarz ve eylem çizgisinin önemli unsurları olan hedefler üzerinde durduk. Mücadele içerisinde aslında yoğunca tartışılıyor. Buralarda da sorunlar var. Hedefler konusunda belirttiklerimize benzer yetersizlikler bu konularda da yaşanıyor. Düz, mekanik bir yaklaşım var. Daha doğrusu ak-kara mantığı gibi ‘şu mu olacak, bu mu olacak?’ şeklinde kendini daraltan, sınırlandıran yaklaşım araçlar konusunda da, yöntemler konusunda da görülüyor. Hedeflerle birlikte aslında yöntemleri de belirttik. Bazı sonuçlara eylem demeyen, kendini sadece bazı sonuçları eylem olarak görme ile sınırlandıran yaklaşım vardır. Araçlar konusunda da öyledir. Faşizme karşı mücadelenin araçları neler olmalıdır? Bu soruyu sormak bile çok anlamlı değildir. Faşizm “topyekûn saldırıdır” dedik. Dolayısıyla, faşizme karşı mücadele de topyekûn olmak durumundadır. Bu hedefler bakımından da topyekûn olmak durumundadır. Yöntemler bakımından da çok yaratıcı olmalı, her türlü yöntemi barındırmalıdır. Vurmaktan yaralamaya, korkutmaya, yakmaya, tehditle kaçırtmaya kadar her türlü sonuca eylem denmelidir. Araçlar bakımından da böyledir. Şu aracı kullanırım, bunu kullanmam, şu araçla yaşar, devrimci olurum, öbürüyle yapsam olmam biçiminde bir şey yoktur.
Yalnız başına devrimci olan ya da olmayan eylem biçimi yoktur. Bir eylem biçiminin devrimci olup olmamasını belirleyen şey yol açtığı sonuçtur. Eğer gerçekten önemli bir değişim-dönüşüme yol açıyorsa o eylem biçimi devrimcidir. Açmıyorsa devrimci değil, reformisttir. Bir eylem bir zaman ve mekanda önemli bir değişime yol açar, bir zaman ve mekanda ise açmaz. Onun için her koşul zaman ve mekanda devrimci olan eylem biçimleri, ya da devrimci olmayan eylem biçimleri yoktur. Bir eylem biçimi yerinde ve zamanında olur, uygun biçimde yaparsan müthiş değişime-dönüşüme yol açar. Yerinde ve zamanında olmaz, ciddi değişime-dönüşüme yol açamaz, çok fazla etkide bulunmaz ise o zaman reformist olur, hatta zarar verir. O zamanda karşı-devrimci dersin. Öyle eylemler var ki yerinde zamanında oldu mu devrimci olur, tersinden oldu mu, karşı-devrimci de olabilir. Devrime zarar veren konuma da girebilir. Şimdi bunları böyle kabul etmemiz, bilmemiz gerekiyor. Niçin söylüyorum? Bazı eylem biçimlerine devrimci, bazılarına reformist, bazılarına ise devrimci olmayan deniyor. Halbuki öyle değil, önceden karar verilmiş, ‘şunlar devrimci eylem, şunlar devrimci değil’ diye bir eylem biçimi yoktur. Eylemin yol açtığı sonuçlar önemlidir. Silahlı eylemin hepsine ‘devrimci eylem’ deniyor, öyle değildir. Silahsız olan sivil eylemler pasifist ya da reformist görülüyor. Yol açtığı değişikliğe bağlı sonuçla ölçülüyor, araçla belirlenmiyor. Eylemin niteliğini kullanılan araçlarla ölçemezsiniz, yol açtığı sonuçlarla ölçersiniz. Şöyle değerlendirebilirsiniz, ‘Silahlı eylem, silahlı olmayan eylem’ araca göre ölçülür. ‘Silahlı eylem, sivil eylem’ elinde kullandığın araca göre bunu ölçersin, ama ‘devrimci eylem, devrimci olmayan eylem’ durumunu silaha göre ölçemezsin. Bir yerde silah kullanır devrimci olursun, bir yerde kullanır karşı devrimci olursun. Yol açtığı sonuca, vurduğu hedefe, yarattığı sonuca, yol açtığı değişikliğe bağlıdır. Devrimciliği ya da reformistliği, karşı devrimciliği, kesinlikle onunla belli oluyor.
O bakımdan, eylem yöntemleri açısından kendimizi bazı dar kalıplara sokup sınırlandırmamalıyız. Bu ciddi bir yanılgı, kendini kandırma oluyor. Tuhaf olan bu durumun bizde çok yaşanmasıdır. Bu kadar askeri hedefleri öne çıkartmanın altında bu mantık yatıyor. Askere vurursan devrimcisin, sivile, siyasetçiye vurursan değilsin. Silahla vurursan devrimcisin, silahla vurmazsan değilsin. Öldürürsen devrimcisin, öldürmezsen değilsin gibi dar mantıklar oluşmuştur. Bunlar hiçbir anlamı olmayan yanlış şeylerdir. Ölçüyü böyle koymak kesinlikle doğru değildir. Eylem çizgisinde sapma olarak değerlendirilebilir. Bu tür ölçü koymalar aslında dar mantık oluyor. Son derece dar, tutucu, kendisini sınırlandırmış mantık olarak değerlendirilebilir. Halbuki öyle dar mantık içerisinde olmamalıyız. Dolayısıyla aynı şey araçlar için de geçerli oluyor.
Faşizme karşı topyekûn direnişte şehirlerde geliştirilecek eylemlerde hangi araçları kullanalım? Hangi araç düşmana vuruyorsa, bizi başarıya götürüyor, amacımıza ulaştırıyorsa o aracı kullanalım. Bu tarz devrimcidir. Yeter ki yerine, zamanına göre uygun olsun, bizi amacımıza ulaştırsın. Öyle ‘şunu kullanırız bunu kullanmayız’ biçiminde bir ayrım yaparak kendimizi baştan sınırlandırıp, daraltmayalım. Söz konusu daraltma ve sınırlandırma yanlıştır. Yaratıcılık hepsine açık olmaktır, yeter ki sen yerinde ve zamanında doğru olanı seç. Doğru olan da seni başarıya götürendir. Başarı için de iki ölçü belirttik; düşmana vuran, halka moral veren; halkı eğitip, örgütleyen, halkı bilinçlendirendir. O halde eylem yaparken bunlara dikkat edecek, bu ölçüleri esas alacağız. Araç-gereç seçerken de bunları esas alacağız. Şu aracı kullanırız, bunları kullanamayız demeyeceğiz. Her yöntemi, her aracı kullanmaya hazır olacağız. Yeter ki yerinde, zamanında bizi başarıya götüren bir eylem ortaya çıkarsın. Yeter ki hedefi vurmaya, bizi başarıya götürmeye imkan ve fırsat versin. Bunun için gerekirse tüfek, top, tabanca, bomba, ateş kullanırsın. Bu işi kibritle bile yapabilirsin. Çakmak da iyi bir araçtır. Sopa gerekirse sopa, zincir, ip, tuzak kullanırsın, kuyu kazarsın. Önemli olan hedefi neyle daha güçlü vurabileceğin, etkisiz kılabileceğindir. Hedefi neyle vuracağın, nasıl etkisiz kılacağın konusu önemlidir. Sen silah kullanırsın ama hedefe uymaz, anlamlı olmaz, sonuç vermez. ‘Ben silah kullandım daha ne istiyorsunuz’ diyemezsin. Kullandın ama yerinde, doğru bir iş olmamış. O halde yanlış yapmamakla yükümlüsün. O nedenle araçlar bakımından da son derece yaratıcı, zengin yaklaşım içinde olmaya ihtiyaç var.
DURAN KALKAN ( HEVAL ABBAS )
YORUM GÖNDER