TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (27.BÖLÜM)
Birey nasıl kazanılacaktır?
Devrimci bu konuda net ve keskindir. Bireyin kazanılması için zor mu yoksa ikna mı gereklidir? Asker mi olabilir, siyasallaşır mı? Şehirde mi kalabilir, köyde mi? Köy komitesinde mi çalışır, milis mi olur, yoksa yanımıza mı almalıyız? Bütün bunların yönetimini devrimciler belirler. Bir bölgede birkaç ay içinde ne kadar asker çıkarılabilir? Tabii çıkarmanın koşulları yoksa çıkarılmayabilir. Mutlaka körce bir pratik yapalım demiyorum. Uygulanabilecek ve sonuç alınabilecek bir pratikten söz ediyorum. Eğer meyva olgunlaşmışsa ve bıçağını çekip onu koparmamışsan, aptalsın demektir. İş çıkarmayacak adamla boşuna uğraşmışsan, yine aptalık yapmışsın. Koparılacak şeyin ne olup olmadığını iyi kestirmek ve koparmasını bilmek gerekir. Kitleler için olduğu gibi, düşmana karşı da bu böyledir. Maskeli tipler karşısında aldanılmamalıdır. Çözümlemelerimiz ve kişilik tesbitlerimiz bunları ele verecektir. Düşmanı iyi tanımak gerekir. Düşmana karşı pusu, saldırı ve gerekli olan başka yüzlerce yöntem geliştirebiliriz. Onu kahredecek en uygun yöntemi bulup ortaya çıkarırız. Az veya çok güçle düşmana nasıl saldırılır? Hazır güçlerimiz açısından en uygun olanı nedir? En yaratıcı olanını bulup uygularız. Bu başka birçok hususta da böyledir. Para toplanmasından araç-gereç teminine, sığınak kazılmasından yürüyüş kolunun düzenlenmesine, vuruş tarzından konuşma tarzına kadar her konuda bir stil egemen olursa işler yürür. Bütün bunları alanlara uyguladığımız zaman gelişme sağlarız. Üzerinde tartışılması gereken taktik önderlik özellikleri dediğimiz şey buydu. Ama bu konuda parti militanları ve görevliler ne yaptılar? Onlar genel, sığ ve dar bir sorumluluk içinde yaşamaya devam ettiler. Sanki bu onların görevi değilmiş gibi böyle davrandılar.
Hayır, onların asli görevi partinin genel siyasetiyle uğraşmak değildir. Özümsemeye evet, ama siyasetin boş yere tekrarlanmasına hayır diyoruz. Daha çok da siyasetin uygulanmasına evet diyoruz. Siyaseti uygulamak ne demektir? Bu planlama, örgütleme ve denetlemedir. Bunların hepsi yapabileceğimiz işlerdir. Planlar ayrıntılarına dek işlenebilir, örgüt kurulabilir, denetleme yapılabilir. İşler çizgiye göre yürüyor mu, yürümüyor mu? PKK’nin üslubuna göre çalışılıyor mu, çalışılmıyor mu? Mücadele ediliyor mu, edilmiyor mu? Bunları tespit etmek artık zor değildir. Çizgi bu kadar açımlandıktan ve bu kadar karar gücü haline geldikten sonra, yürümek zor olmasa gerekir. Ama ısrarlı dayatmalara rağmen yine yürümüyorsa, o zaman adama “Sen ortayolcunun daniskasısın” derler. Ortayolculuk da sonuçta pratiğin üzerine yürümemeye, vuruş tarzını doğru seçmemeye, eğitim, denetlemeyi ve örgütlemeyi yapmamaya götürür. Geçmişte örgütlü veya açık olarak yapılan budur. Bunun sonuçlarını ortaya çıkardık. Hiçbirimizin yeniden bu olumsuzlukları yaşama hakkı yoktur. Bu, büyütmemekte ve başarı sağlamamaktadır. Devrimci görevlerin üzerine böyle yürüyelim diyorum. Tabii görevlerin üzerine yürürken, bizim için öncü gereklidir. Bizim için gerekli olan büyük birliklerin taraftarı olmak, parti birliğini her şeyden üstün tutmak, birbirimizin gücünden azami ölçüde yararlanmak, birbirimizin üzerinde boş bir tasarruf kuran değil, geliştiren bir kolektivizm uygulamaktır.
Çünkü gelişmeyi sağlayacak ve karşılıklı olarak bizleri büyütecek olan şey budur. İnsandan sonuna kadar yararlanacaksınız. En sıradan öğelere varıncaya kadar herkesi en iyi bir yere oturtarak kullanmasını bileceksiniz. Şu adam olmaz, bu adam olmaz demeyeceksiniz. Herkesi çalıştıracaksınız. İşte önderlik veya taktik önderlik sanatının en önemli özelliği budur. Bu konuda derinleşme olabilir mi? Bence olabilir. Mevcut tartışmalarımız bu konuyu aydınlatabilir ve yetkinleştirebilir mi? Evet, şimdiye kadar bunları yetkince yapamadık. Özellikle yakın hareket alanımızda bulunan kamp pratiğine yaklaşımımız böyle oldu. Yaklaşımımız onları derinleştirmek ve pratiğe hazır hale getirmekti. Tabii bu sadece kamp pratiğimize değil, siyasal ve askeri bütün faaliyetlerimize ilişkin bir yaklaşım biçimiydi. Kamptaki faaliyetlerin büyük bir özenle ele alınmasını, kongre çizgisini uygulama hazırlıklarının derinleştirilmesini, bazıları sıradan savaşçı olsalar bile arkadaşların önemli bir bölümünün komutan düzeyinde seyretmesini, savaşçılığı en ileri düzeyde temsil etmesini, kendilerini biraz daha yoğunlaştırırlarsa bunu başaracaklarından emin olduğumuzu söyledik. Sürekli bunu aydınlattık ve bunun bir görev olduğunu belirttik. Bunlar kendinizi geliştirmeniz ve başarmak için bütün hususlarını çözmeniz gereken görevlerdir. Kongre çizgisine bağlılık budur. Sözde kongre çizgisine bağlılık çoktur, ama pratikte uzaklık vardır. Bu bir çelişkidir.
Gerçekten bağlılık sergilemek isteyenler, bu kadar konuşmaya ihtiyaç duymadan, hücum edercesine pratiğin üzerine yürünebileceğini ve pratiğin zaptedilebileceğini kestiren adamlardır. Ben bu kadar açımlama yaptıktan sonra, sen sınırlı düzeyde bile sorunları çözemeyeceksen, iyi bir kadro olmak bir yana, ancak ne kadar kötü bir artçı olduğunu kanıtlarsın. Kötü artçılar da işleri fazla ilerletemezler. Bu artçılıktan ve kongre çizgisine yaratıcı yaklaşmadaki uzaklıktan kurtulmasını bilmeliyiz. Yaptığımız özeleştirilerin hayata geçirilmesinin esas yönü böyledir diyoruz. Bunun dışında kalan şeyler, kişinin hem de çok kötü bir biçimde kendisini aldatmasıdır. Bütün bunların bizi götürdüğü sonuç şudur: Geleceği güçlü devrimci gelişmelerle dolu kılabiliriz. Bunun için gerekli karar gücü vardır. Bunun için küçümsenmeyecek bir donanımımız ve buna soyunan militan gücümüz vardır. Yeter ki bunları iyi işlemesini ve kendimizi işletmesini bilelim. Devrimcilik bir yaratıcılık sanatıdır. O şu veya bu kişinin öznel iradesine ve duygusallığına bakmaz. Eğer devrimcilik bizde profesyonel bir sanat haline gelir ve tarihe, halka, şehitlere ve partimizin yüce kararlarına bağlılığın bir gereği olarak icra edilirse, bu sanat yürür; bu sanat insanları yetkinleştirir ve gerçek halk önderlerini ortaya çıkarır. Aslında bunlar tartışılması gereken kararlarımızdır. Bundan kuşkusu olan var mıdır? Hala ortayolcular varsa, bunlar açıkça ortaya çıkabilirler. Bu ayıp değildir. Ortayolculuğu tartışmak ayıp sayılamaz.
Ayıp olan şey bunu bir türlü bırakmamak, kararlarla ortadan kaldırmak, örtbas etmek ve sürüncemede bırakmaktır. Bu tehlikelidir. Ya partinin gerçek uygulama hattına katılım sağlanır, ya da tersinde ısrar eden kişinin iflah olmaz bir ortayolcu olduğu bilinerek dıştalanır. Böyleleri gidip sempatizanlık yaparlar. “Suyun başını tutan ben olacağım, kimseye bir damla verdirtmeyeceğim” denilecekse, partide böyle önderlik olmaz. Suyun başını tutan, örgütsüzlük ve eylemsizlik çoraklığını gidermeyi kabul eden adam demektir. Partinin olanaklarını sürekli olarak halkın toprağına akıtan ve onu yeşertme sözü veren komutan demektir. Başka türlü önderlik ve parti görevi icat edilmemelidir. Bütün bunlardan sonra kongre çizgimizin doğru yorumu ve yetkince hayata geçirilişinin nasıl seyredeceği daha iyi anlaşılmaktadır sanıyorum. Birçok alan pratiğine ilişkin olarak görev alan arkadaşlar vardır. Bu açıklamalardan sonra bu arkadaşlar görevlerini daha iyi bilince çıkaracaklardır. Bunu açığa çıkarırken bir ortayolcu gibi davranmayacaklar; yüksek bir devrimci sorumlulukla PKK’ye nasıl katılacaklarını ve yüksek bir kolektivizmi nasıl temsil edeceklerini tespit edeceklerdir. Hala anlayamadıklarını, karanlıkta kaldıklarını, yanıldıklarını ve yanılttıklarını söylerlerse herkes kendilerine gülecek ve tutup bir kenara atacaktır. Kimseye neden büyük zaferler kazanmadığını sormuyoruz. İyi bir partili olarak yaşayın diyoruz. Olgun ve oturaklı yaşayın, dirayetli ve otoriter olun. Bu sıfatlarla oynamayın. Kendinizi aldatmayın.
Hiçbir şey yapamıyorsanız, ciddiyetinize halel getirmeyin. Yapabileceğiniz bir iş varsa, yüksek bir hızla ve yoğunlukla yapın. Onu başkalarına bırakmayın. Yarışı bu biçimde anlayın. Başkalarına, eksik yaptılar diye bakmayın. Olumsuzlukları değil, olumlulukları esas alın, büyüklükleri esas alın. Varsın küçüklük başkalarında kalsın. Evet, yaklaşımımızın özü buydu. Bunlar doğru şeylerdir. Sorunlar bundan daha doğru ve daha yetkin olarak nasıl konulabilir? Aklımızdan zorumuz mu var? Hayır. Artniyetli miyiz? Böyleleri varsa cezalandırırız. Sürekli iflah olmaz bir ortayolcu olarak kalabilir miyiz? Bu sadece sahibini bitirir. Geriye kalan faşist teröre karşı yaşam yolunu açmaktır. Bu seçkin bir topluluk olmak, görevlere sımsıkı sarılmak ve bunu her gün her saat çevremize aşılamakla mümkündür. Bütün konuşmalara ve tartışmalara bu egemen olacaktır. Bunu sözde kabul etmek, ama pratikte yine kendisine bir yığın özgür alan tanımak, vaktini istediği gibi harcamak, bazen duygusal ve bazen sert konuşmak, kimi zaman küfretmek kabul edilmez. Bu böyle olamaz. Doğruyu esas alan ve onu onaylayan adam, bunu bütün pratiğine egemen kılacaktır. Eğer böyle yapılırsa, yanlış yöntemlerin ısrarla tutulmasının artık bir anlamının kalmayacağını sanıyorum. Her arkadaş işleri ilerletebilir. Bunlar öyle çok yüksek bir eğitim de gerektirmemektedir. Arkadaşların eğitim düzeyi buna uygundur. Eksik olan onların üslubu ve yöntemidir. Biz bunlarla, bu eksikliğin aşılmasını istiyoruz.
Eğer arkadaşlar bununla tartışır ve birbirlerini ilerletirlerse, sadece kamplardaki militan sayımız bile bütün parti, cephe ve ordu görevlerinin üzerine başarıyla yürüyebilir. Hiçbir şey olmasa bile, ülkede büyük başarılar sağlayabilir. Buna kesinlikle inanmalıyız. Bir de buna gelişmiş kitle desteği, pek çok grubun varlığı ve her gün bir yığın alanda gelişen propaganda hazırlıkları eklenirse, bu işler yürür. Eğer gözlerimizi özgürlüğe dikmişsek, bunu esas almışsak ve samimiysek, PKK’nin kazanımları büyük olacaktır. Bunların oluşumunun yüceliğine adımız veya soluk alıp verişimiz gibi kopmamacasına bağlanmışsak, asla yanılmayız. Şimdi ordu kurmaya doğru gidiyoruz ve bu devlet kurmaya ka dar gidecektir. Dikkat edelim, şaka yapmıyoruz, insanların yaşamıyla uğraşıyoruz. Bu büyük bir çaba demektir. Bu aynı zamanda yüksek bir yaratıcılık anlamına gelmektedir. Bu süreçle oynamak kimin haddine düşebilir? Ordu kurmak demek; disiplin sağlamak, otorite tesis etmek ve gittiğimiz yeri ayağa kaldırmak demektir. Kitleler size saygı duyacaklar, otoritenize inanacaklar ve saf bağlayacaklardır. Ancak deliler bu sıfatlarla oynayabilir. Halkımıza ilk kez ciddi bir örgüt götürüyoruz. Onun öz siyasal ve askeri ordulaşmasını dayatıyoruz. O zaman öncü kendi rolünü bütün haşmetiyle sergilemek durumundadır. Bütün bu gerçeklere rağmen, bunların kendisini ilgilendirmediğini ve yine bildiğini yapacağını söyleyen adam, kendisini bitirmiştir. Hiç kimse “Yine kendi bildiğimi biraz daha inceltilmiş bir tarzda sürdürürüm, kimse yanımda yokken istediğimi yaparım” dememelidir. Hayır, hiçbir şey partiden gizlenmez. Yapılan her şey mutlaka parti aynasına yansıyacaktır. Hiçbir şey parti ortamı kadar net değildir. Bu nedenle gerçekçi olmalı, hafiflik yapmamalı, yüzeyselliğe düşmemeli ve yanılgılı yaşamamalıyız.
Hiçbir arkadaş bu özelliklerden olumsuz etkilenmemelidir. Sonuna kadar olgun ve çözümleyici bir tartışma, net ve ayrıntılı görevler çevrelerin önüne konulmalıdır. Her gün bir yığın insanın içinde bulunuyorsunuz. Bu insanları eğitebilir, önlerine bir yığın görev koyabilir ve kendilerinden muazzam bilgiler toplayabilirsiniz. Ama bunu yapmıyor, oturup sohbet ediyorsunuz. Bunlar affedilebilir mi? Şimdiye kadar bunlar için bir şey söylemedik, ama bundan sonra affetmeyeceğiz. Bu konuyu aynı zamanda ve bir anlamda kongre çizgisinin doğru yorumlanması ve uygulanması için bir uyarı biçiminde ele alıyorum. Parti gerçeğimizi yeniden bütün yönleriyle doğru kavrayalım ve uygulayalım, diyorum. Kabul edilecek esas şey, çözümlenen devrimcilikle ilerlemektir. Bu temelde önümüzdeki pratiğin üzerine yürürken, bütün parti militanlarının alabildiğine duyarlı ve yaratıcı hareket etmeleri, pratiği adım adım hazırlamaları, her türlü ortayolcu hastalık ve özelliklerden ikirciksiz olarak arınmaları, güncel siyasal durumun derin bilgisi ve geleceğin amaçlarına ve planlarına yüksek bir bağlılıkla ve bunun gerektirdiği her türlü çabayı ve sorumluluğu sergileyerek yürümeleri zaferi getirecektir. Ancak kadro yapımızın uzun bir süreden beri çizgiyi özümsemede ve pratiğe aktarmada gösterdiği yetmezlikler ve tıkanıklar, bizi bir hayli düşündürmekte ve bunun anlaşılması için bizi her çareye başvurmaya götürmektedir. Her şeyden önce, ortada büyük bir yanılgının varlığından söz etmek gerekir. Gerçekten de partinin gelişim hattı ve çizgisiyle ve bunun Parti Önderliği tarafından adım adım hayata geçirilişiyle, kadro yapımızın çizgiden anladığı şey ve çizgiyi hayata geçirmede sergilediği tutumlar arasında ciddi çelişkiler vardır.
Tabii kadro yapımızın tamamında değil, önemli bir kesiminden ve dönem dönem gördüğümüz bazı uygulamalardan söz ediyoruz. Sadece parti gerçeklerimizin dar ve sınırlı kavranışı değil, çarpıtılması ve hatta tersine uygulanması da birçok çabayı boşa çıkarmaktadır. Bilmeyerek de olsa, böyle bir durumun varlığını sürdürmesi söz konusudur. Kadronun gerek eğitim düzeyi, gerek tecrübesi kendisini her türlü köylü dargörüşlülüğü, öznelciliği ve kaderci anlayışından köylü isyancılığına kadar birçok olumsuzluğa açık tutmakta, bu da birçok özelliği kişiliğinde barındırmasına yol açmaktadır. Adam bundan rahatsızlık duymamakta, hatta bir yığın gereksiz tepkiyle bunu sağa sola bulaştırmakta, büyük bir özenle hazırlanan parti ortamını bulandırmak ve parti değerlerini çarçur etmekten çekinmemektedir. Terbiyesi ve bu değerler uğruna nelerin nasıl harcandığı hakkındaki kavrayışı zayıftır; biraz da zorlanmış, kendisini düzeltip eğitmemiştir. Adeta sokaktaki bazı tiplerde görüldüğü gibi ağzına geleni söylemekte; yani salt isyancılıktan öteye gidememekte ve devrimci yaşamı böyle anlamaktadır. Tabii bu da felaketi getirecektir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER