SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II (204.BÖLÜM)
3- Halk Özgürlük Eğilimi Kürdistan halkının özgürlük eğilimini neolitik çağın eşitlik ve özgürlük kimliğine dayandırmak daha gerçekçi ve öğretici olacaktır. Bugünkü Kürt halkının ataları ve analarını oluşturan bu dönemin etnik topluluklarına özgü doğal eşitlik ve özgürlük anlayışları, özellikle kırsal alan aşiretlerinin ve köylülük ailelerinin yaşamlarında ve özlemlerinde önemli bir yer tutar. Dağlık bölgelerde bu özellikler daha güçlüdür. İlk ve ortaçağlarda kulluk sisteminin üst tabakasında yer alan işbirlikçi kesimler dışında, halkın doğal özgürlük eğilimi halen önemli bir yer tutar. Uşaklık ve kölelik anlayışları, daha çok işbirlikçi üst tabakalarla bağlantılı ilişki ve yaşam tarzları içinde uygulama imkanı bulur. Kapitalist ilişkiler ağının ve yaşam ölçülerinin tüm etkinliğine rağmen, halktaki doğal eşitlik, kardeşlik ve özgürlük anlayışları ve arayışları canlılığını korumaktadır.
Bu yönüyle Ortadoğu halkları içinde özgürlük yanları en gelişkin halkın Kürtler olması tesadüfi değildir. Bu, onların tarihsel gelişimleriyle bağlantılıdır. Egemen ve sömürücü sınıflarının yabancılaşması ve verdikleri olumlu değerlerin pek olmaması, doğaya ve yabancı istilalara karşı tarihi boyunca direnmeci bir konum yaşamaları, bu tür bir özellik kazanmalarında önemli rol oynar. Kadının bu yönde daha önde olması da bu tarihsel gerçeklikle bağlantılıdır. Neolitik dönemin güçlü ana tanrıça kültürü, Kürt analarında halen güçlü bir biçimde yaşamaktadır. Kürt kadınlarının, iddiasını koruduğu oranda erkek egemenlikli dine, kültüre ve yaşam tarzına fazla bağlılığı ve saygısı özünde yoktur. Olanların da zorunlu maddi ve manevi baskılar ve gelenekler yüzünden bu durumu kabullendikleri, fırsat bulur bulmaz isyan etmelerinden anlaşılmaktadır. Kürt yoksullaşması da tarihsel bir eğilim olarak karşımıza çıkmaktadır. Sümer, Babil ve Asur kentlerinin kenar mahallerinde başlayan bu süreç tüm ortaçağ boyunca devam etmiş; günümüzün başta hakim ulus metropolleri ve ulaşabildiği emperyalist metropoller olmak üzere, Kürdistan’da oluşan kentlerin varoşlarında sürüp gitmiş; yoksul göçebelik ve garibanlık biçiminde gelişmiştir. Kendi egemen sınıflarının bağrında iç içe oluşmaktan ziyade, daha çok yabancı hakim güçlere ve sınıflara hizmet temelinde ortaya çıkması söz konusudur. Yarı işçilik, avare yaşam, sağlık, eğitim ve kültürel koşullardan yoksunluk, yaşamı kendileri için çok zor kılmıştır. Hem kendi yerli egemenlerinden, hem yabancı egemenlerden gördüğü baskı ve emek güçlerinin en ucuz biçimiyle değerlendirilmesi, çok acılı bir yaşamı adeta kader gibi boyunlarına takmıştır. Bu tür yaşama karşı doğal bir öfke halindedirler. Hor görülmeyi derinden hissetmektedirler. İhanete uğradıklarının farkındadırlar.
Ama üzerlerindeki baskıların büyüklüğü karşısında da kendilerini çaresiz hissetmektedirler. Bu durum, dengesiz ruh haline, ani parlamalara ve her an yaşanan irili ufaklı kişisel ve ailesel kavgalara yol açmaktadır. Çağdaş sınıf mücadelesi koşulları ve olanaklarından yoksunluk; kendilerini bireysel, ailesel ve hatta aşiretsel kavgalara zorlamaktadır. Egemenlerin bilinçli provokasyonları, adeta kendi kendileriyle sürekli kavgalı bir halk gerçekliğine yol açmıştır. Bu nedenle daha çok kendi içinde derin bir barış kültürüne ihtiyaçları vardır. Kapitalist üretim ilişkilerinin yoğunlaşması; eski tip yoksullaşmaların kitlesel olarak işsizler, yarı mevsimlik işçiler ve az sayıda sanayi işçiliğine doğru bir nitelik kazanmasına yol açmıştır. İşsizlik gençlikte daha yoğun bir eğilim olup, yabancı metropollere ve özellikle Avrupa’ya doğru kitlesel bir göç halini almıştır. Binlerce yıl istila ve işgallerin isteyip de başaramadığı duruma düşmekte; kof hayaller uğruna ve beş kuruşluk yaşama muhtaç kılınmaları sonucunda kutsal tanrıça ve tanrıların yurdunu kendiliğinden boşaltmaktadırlar. Bir halkın başına bundan daha büyük bir felaket gelemez ve daha lanetlik bir durumu yaşanamaz.
20. yüzyılın ikinci yarısında yoğunlaşan bu sosyal değişim ve hareketlilik, çağdaş halk özgürlük eğiliminin maddi temelini oluşturmaktadır. Bu dönemin yükselen ulusal ve sınıfsal kurtuluş bilinci ve hareketliliği de güçlü bir dış etki yaratmış; modern ideolojilerden ve bilimden etkilenme mümkün olmuştur. İletişim teknolojisindeki gelişmeler yeni bilinçlenme dönemine hız kazandırmıştır. Etkilenme her ne kadar burjuva milliyetçiliğiyle reel sosyalizm solculuğundan kaynaklanmışsa da, bağımsız, özgür ve eşitlikçi bir anlayış, bir ideolojik yoğunlaşma olanaklı hale gelmiştir. Dogmatizmin ve ütopizmin derin etkisi altında kalınsa da, Kürdistan adına doğru bir tarih ve toplum değerlendirmesi gerçekleştirilmiş, güncel objektif ve sübjektif koşulların değerlendirilmesi yapılabilmiştir.
1970’lerde dünya genelinde yaşanan yoğun hareketlilik, tüm Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi Türkiye gençliği ve aydınları arasında yer alan Kürt gençliği ve aydınları üzerinde de etkide bulunmuş; kendi ülke, tarih ve toplum gerçekliğine ilişkin değerlendirmelere, ulusal ve toplumsal içerikli hareketlere ve örgütlenmelere yol açmıştır. Bu yönlü hareketliliklere halk özgürlük eğilimi demek mümkündür. Çok sayıda grup içinde önem kazanan ve döneme damgasını vuran güç PKK’dir. Bu gerçeklik, üzerinde derinlemesine durmayı gerektirmektedir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER