FAŞİZME KARŞI TOPYEKUN DİRENİŞTE ŞEHİR SAVAŞLARI VE GÖREVLERİMİZ-6.BÖLÜM
TC, 20. yüzyıl dünyasında ABD ilişkilerine dayanmadan önce Hitler faşizmine dayanarak ayakta kalmaya çalıştı. Faşizmin yenilgisinden sonra da ABD sistemine ve NATO’ya girerek kendisini ayakta tutmaya çalıştı. Öyle bir durum yarattı ki, sırtını dünyanın egemenlerine dayayıp Türkiye’deki halkları ezerek, Kürt soykırımını gerçekleştirerek iktidarını tam bir faşist diktatörlük olarak sürekli kılmak istedi. Ülkenin ve toplumun imkanlarını dışa peşkeş çekerek Kürt ve halk düşmanı, kadın düşmanı iktidarını sürekli kılmak istedi. Şimdi bu konularda en zayıf durumunu yaşıyor. Geçmişteki durum köklü bir değişimi ortaya çıkardı. Özellikle Sovyetlerin çözülüşü ardından başlayan Üçüncü Dünya Savaşı’nın çeyrek yüzyıldır ortaya çıkardığı sonuçların yanı sıra, Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin Uluslararası Komploya karşı yenilmeyip ayakta kalarak geliştirdiği mücadelelerin vurduğu darbeler sonucunda TC faşizmi dünyadan ve toplumdan tecrit olmuş durumdadır. İçten ve dıştan en fazla tecrit yaşayan konuma getirmiş bulunuyor. Bu da devlet ve iktidar olarak, faşizmin, zihniyet ve siyasette en çok tecrit olduğu, en zayıf duruma düştüğü bir konumu arz ediyor. Hem Kürt varlığı ve özgürlüğü hem de Ortadoğu halklarının tarihleriyle uyumlu olarak demokratik birlik temelinde kardeşte yaşamaları için Türkiye’de ortaya çıkan ve kendisini kurumlaştırmaya çalışan AKP-MHP faşizminin yıkılması gerekiyor. İçte ve dışta yaşadığı tecrit, devlet sisteminin parçalanması, tam bir çete örgütlenmesine dönüşmesi, bu faşizmin en zayıf konumunu yaşadığını ve yıkılabilir noktada olduğunu gösteriyor.
40. parti yılına, miladi 2018 yılına girerken faşist-soykırımcı sistemin yaşadığı durum böyledir. O halde temel görev olarak insanlığın, bölge halklarının, tüm ezilenlerin ve Kürt halkının başına bela olan AKP-MHP faşizmini yıkmak oluyor. Başta Kuzey Kürdistan olmak üzere tüm Kürdistan parçalarında, Ortadoğu’da ve dünyada bu faşist belaya karşı mücadele etmek temel özgürlük ve demokrasi görevi olarak ortaya çıkıyor. Faşizm topyekûn olarak saldırıyor, sınırlarının dışına taşarak saldırıyor. O halde faşizme karşı mücadelenin de topyekûn direniş konumunda olması Kürdistan’da, Türkiye’de, sınırların dışında, bölgede ve dünyada küresel düzeyde verilmesi gerekiyor.
Biz, stratejik duruşumuzu ve konumumuzu böyle tespit ediyoruz. Bu çerçevede 40. yıl görev ve sorumlulukları olarak önümüze koyduğumuz görevler şöyle somutlaşmış bulunuyor: Bakur’da, Türkiye’de, AKP-MHP faşist diktatörlüğünü yıkmak. Demokratik Türkiye, Özgür Kürdistan’ı yaratmak. Önder Apo’yu özgür yaşar ve çalışır pozisyona kavuşturmak. Bunlar, 2018 yılındaki temel görevlerimizdir. Bakur’da ve tüm Ortadoğu’da, dünyada stratejik görevimiz budur. Böyle bir görevi, faşizme karşı direnme değil, artık faşizmi yıkma görevini önümüze koymuş bulunuyoruz. Kürt varlığı ve özgürlüğü de bununla ilerleyecektir. Üçüncü Dünya Savaşı’ndan çıkacak bir bölge devrimi, dünya devriminin gerçekleşmesinin önünü açacaktır. Demokratik Ortadoğu Devrimi’ne insanlığı böyle bir mücadele götürecektir. Temel tespit, temel görev bu oluyor. İçinde yaşadığı zayıflıklar, iç ve dış tecrit, sistemin parçalanması, tam bir çeteleşmeye dönüşmesi dikkate alınırsa faşizmin yıkılabileceği, tarihinin en zayıf dönemini yaşadığı net olarak görülebiliyor.
Yüzyıl önce ortaya çıkarken de durumu böyleydi. Aslında, Birinci Dünya Savaşı içerisinde bu faşist zihniyet ve siyaset yıkılabilirdi. Faşizmi, Kemalistler yıkacak diye sosyalistler, Ekim Devrimi destek verdi. Fakat tam tersine Kemalizm, o faşist zihniyet ve siyaseti yıkıp aşmadığı gibi onun devam edeni, versiyonu oldu. Ekim Devrimi üzerinden gelişen zihniyet ve siyaset burada yanıldı, yanlış değerlendirdi. Onu ilerici olabilir diye sandı. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidarına, Osmanlı sistemine son verince faşizmden, soykırımdan uzaklaşan demokratik bir siyaset gelişiyor sandı ve yanıldı. Ona destek verdi, ona karşı gelişen mücadelelere köstek oldu. Örneğin Kürt direnişlerini gerici, Kemalizm’i ilerici saydı. Büyük hatası buradan ileri geliyordu. Ekim Devrimi’nin ilk hatası temelde buradan ileri geldi. Kürdistan’da gerçekleri açığa çıkartan devrim 90’ların başında somut bir olgu haline geldiğinde ilk çöken Ekim Devrimi oldu. İşte o yanılgı onu çökertti. Devrim, gerçek çizgisine kavuştu. Yüzyıl önce Rusya’da başlayan devrimcilik, 90’dan sonra Kürdistan Devrimi olarak devam etti. Devrimci çizgiden uzaklaşanlar ise -güçleri ne olursa olsun- çöktüler. Bunu böyle görmemiz ve değerlendirmemiz gereklidir.
Bu temelde diğer parçalar açısından ise şunlar belirtilebilir: AKP-MHP faşizminin bir kolu olan DAİŞ faşizminin kalıntılarını Rojava, Başur, Suriye ve Irak’tan temizlemek önemli bir görev konumundadır. Esas olarak AKP-MHP faşizminin tehdit ve saldırılarına karşı, Rojava Devrimi’ni bir direnme kalesi haline getirmek gerekiyor. Bunu gerçekleştirebilmek için de savaşan halk gerçekliği çizgisinde Demokratik Ulus İnşasını, demokratik toplum örgütlülüğünü gerçekleştirmek önemlidir. En temel ve kalıcı olan gelişme budur. Bu görevi 2018 yılında mutlaka başarmak gerekiyor.
Bakur’da AKP-MHP faşizmine karşı direnişin, Rojava’da DAİŞ faşizmini Rakka’da yenilgiye uğratan gelişmenin doğal sonucu olarak çatışmanın Irak’a kayması, Irak Devleti’nin Kerkük’e, Güney Kürdistan’a saldırmasıyla ilkel-milliyetçi çizgi ağır bir darbe almış bulunuyor. Ardından Süleymaniye’de, Halepçe’de, Ranya’da, Qeladizê’de halkın mevcut işbirlikçi, despotik zihniyet ve siyasete başkaldırısıyla bu milliyetçi, devletçi çizgi tarihinin en ağır yenilgisini yaşamış bulunuyor. Artık toplum üzerinde egemen değildir. Böylece Güney Kürdistan’da ve diğer parçalarla uyumlu bir özgürlük ve demokrasi hareketinin gelişiminin önü açılmış bulunuyor. Bu, 2018’de, Irak’ın ve Güney Kürdistan’ın hem çatışmalı olacağını bize gösteriyor hem de ilkel milliyetçi zihniyet ve siyasetin aşılabileceğini gösteriyor. Bu da özgürlük ve demokrasi zihniyet ve siyasetinin Güney Kürdistan’da da hakim hale gelmesi için her türlü imkan ve veriyi sunuyor. Yeni ve büyük gelişmeler Başur’da olabilir. Bunu sağlatmak için Uluslararası Komployu Güney Kürdistan’da yenilgiye uğratarak büyük zaferi kazanmak temel hedefimiz oluyor.
Güney’deki durum, Rojhilat ile de çok bağlantılıdır. Aynı zamanda İran’da geçen yılın son günleri çatışma ile geçti. İnsanlık, 2018’e İran’ın iç çatışması ile girdi. Şimdi de bu her düzeyde anlaşılmaya, değerlendirilmeye çalışılıyor. TC faşist sömürgeci-soykırımcı sistemi çökerken, bölgede kendisinin başarılı olduğunu sanan diğer bir statükocu zihniyet ve siyaset ise İran’dır. Fakat İran da çöküş sürecini yaşıyor. Ayaklananların, mücadele edenlerin zihniyet ve siyaseti ne olursa olsun, ulus-devlet statükoculuğunun İran’da da güçlü olmadığını, varlık gösteremeyeceğini, yaşayamayacağını mevcut çatışmalı durum kanıtlamış oluyor. Önemli olan sonuç budur.
O halde gelişmeler nasıl olur? Çelişkili-çatışmalı durum nasıl seyredecektir? Siyasi-askeri olaylar nasıl gelişir? Tüm bunlar belki şimdiden tam net değildir, ama bu ayrı bir konudur. Önemli olan ve somut olarak görülen, İran’da da demokratik değişim ve dönüşüm süreci başlamıştır. Mevcut ulus-devlet statükoculuğunu ifade eden zihniyet ve siyaseti aşma mücadelesi başlamıştır. Mevcut olaylar bunu gösteriyor. Artık bunların nasıl gelişeceği de güçler arası mücadele ile önümüzdeki süreçte netleşecektir. O halde Rojhilat Kürdistan’ı açısından da yeni bir devrimsel hamlenin geliştirilmesi için imkan ve fırsatlar en uygun hale gelmiş bulunuyor. Yaşanan konum budur. Tabi provokasyonlar var, bir çok el bu işin içindedir. Bu temelde herkes kendi çıkarını gerçekleştirmek istiyor. Oyunlara, provokasyonlara gelmemek, başkasının çıkarına alet olmamak gerekiyor. Mevcut çelişki ve çatışma ortamından, Kürt varlık ve özgürlük mücadelesini güçlü bir biçimde yararlandırmaktan, bunun için gerillayı büyütmekten, toplumu örgütlemeye kadar yoğun bir eğitim ve örgütleme faaliyetini Rojhilat Kürdistan’ında devrimci hamle düzeyinde geliştirmek gerekiyor. Mevcut olaylar bunun önünü açmıştır. Görevlerimizi böyle belirliyoruz. Bütün bunların başında dikkat edilirse 2018 yılı hedefi itibariyle AKP-MHP faşizmini yıkma görevi geliyor.
2017 Bakur ve Rojava’da büyük savaş ve kazanım yılı oldu. Şimdiden açığa çıktı ki, 2018’de, bu iki parçada aynı mücadele derinleşerek, çok yönlüleşerek sürecektir. Buna Başur ve Rojhilat da eklenmiş bulunuyor. Aynı düzeyde devrimci direniş yoğunluğunun, Başur ve Rojhilat’ta da gerçekleşeceği açığa çıkıyor. Böylece 4 parça Kürdistan’da eş zamanlı olarak faşist sömürgeci-soykırımcı sisteme karşı özgürlük ve demokrasi mücadelesini örgütleyip yürütmekle karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz. PKK olarak, Kürdistan Özgürlük Hareketi olarak, bu görev ve sorumluluklarımızı daha da ağırlaştırmış ve çoğaltmış bulunuyoruz. Ama aynı zamanda da dört parça Kürdistan’da birden gelişen Özgürlük ve Demokrasi Mücadelesinin, Demokratik Ortadoğu Devrimi’nin öncüsü haline geldiğini, sadece Türkiye’yi ve Arabistan’ı etkileyen olay olmaktan çıkarak bölgenin doğusunu da İran’ı da aynı düzeyde etkisi altına alıp tam bir bölgesel devrim hareketi haline geldiğini gösteriyor. Bu büyük bir gelişmedir. Tabi ağır bir görev ve sorumluluktur, ama aynı zaman da bölgesel devrim gücü haline gelmeyi de ifade ediyor.
2018 yılına girerken mevcut durum böyledir. Buradan çıkan görev ve sorumluluklar, dört parça Kürdistan’da özgürlük ve demokrasi devrimini faşist sömürgeci-soykırımcı sisteme karşı devrimci direniş temelinde geliştirme ve sürdürme oluyor. Görevlerimiz böyledir. Bütün bunların içinde birincil ve belirleyici olan ise Kuzey Kürdistan’da ve Türkiye’de AKP-MHP faşizmine karşı yürütülecek Devrimci Halk Savaşı Stratejisi’nde gelişen anti-faşist topyekûn direnişin sürdürülmesi ve başarılmasıdır. Belirleyici ve birincil görev de bu oluyor.
Genel hatlarıyla küresel, bölgesel ve Kürdistan’daki durumu, miladi 2018 yılının başında böyle tanımlayabiliriz. Görev sorumluluklarımızı genel stratejik görevler düzeyinde bu biçimde ifade edebiliriz. Bu görev ve sorumlulukları gerçekleştirmenin koşulları ve imkanları var. İç çelişkili-çatışmalı durum, Kürdistan’daki durum bunun için tarihin en büyük imkan ve fırsatını tanıyor. Bunları başarmak da bu imkan ve fırsatları doğru değerlendirecek, başarıyla yürütecek bir öncülüğü gerektiriyor. İşte bu öncülük kendisini nasıl planlayacak, nasıl örgütleyecek? Dolayısıyla söz konusu görev ve sorumlulukları başarılı bir biçimde önümüzdeki haftalarda ve aylarda nasıl yerine getirecek? Bu konuların da tartışılması, pratikleşmenin ise bu tartışma temelinde ortaya çıkacak görüşler ve planlamalar çerçevesinde yürütülmesi gerekiyor.
DURAN KALKAN ( HEVAL ABBAS )
YORUM GÖNDER