SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II (233.BÖLÜM)
4- Suriye Kürtlerinin Kimlik Edinme ve Demokratik Katılım Çözümü
Arapların (Asurilerin) nasıl Kürtlerin içine uzanmış parçaları varsa, Kürtlerin de Arapların içine uzanmış parçaları bulunmaktadır. Bunların başında Suriye Kürtleri gelmekte, coğrafi ve kültürel olarak bunun gibi parçalarını teşkil etmektedir. Tarih boyunca tüm halklar arasında bu tür uzantılar, iç içe geçişler yaşanmaktadır. Tüm dünya, özellikle Asya ve Avrupa bu tarz olgu ve sorunlarla yaygın olarak karşılaşmıştır. Milliyetçi yaklaşımlar bu tür azınlık konumlarını şiddet gerekçesi yaparak birçok savaşa yol açmışlardır.
Demokratik sistemin oturmasıyla birlikte, bu tür sorunlar aynı ülke ve devlet içinde azınlıkların kültürel varlıkları tanınmış, demokratik katılımları birer temel insan hakları ve anayasa konusu yapılarak başarıyla çözülmüştür. Suriye Kürtlerinin önemli bölümü, tarih boyunca yaşanan isyanlar, aşiret kavgaları ve kanunsuzluklar sonucunda değişik alanlardan toplanma özelliğine sahiptir. Tarih, Hz. İbrahim’in Urfa çıkışından son PKK çıkışına kadar bu yönlü bir akışın başta Suriye olmak üzere Doğu Akdeniz yörelerine göç edip yoğunlaştığını göstermektedir. Arapların ve Asurilerin benzer nedenlerle, sıcakların etkisiyle ve ticaret amacıyla Kürdistan’ın, Anadolu’nun içine doğru göçüne tanık olunmaktadır. Tarih boyunca sık sık bu tarz göçler, yerleşmeler ve karşılıklı kültür ve ticaret alışverişlerinin yapıldığı gözlemlenmektedir. Bunların kültürler arası değişim ve dönüşüm gibi önemli bir işlevi de bulunmaktadır. Bu sürece daha sonraları Ermeniler ve Türkmenlerin de yoğun katıldıkları görülmektedir. Dolayısıyla zengin bir dil, din ve kültürel çeşitlilik doğmaktadır. Suriye esas olarak bu tür zenginlikte bir ülke olarak şekillenmiştir.
Demokratik uzlaşma ve hoşgörüye uygun bir ortam arz etmesi bu tarihsel oluşumlar nedeniyledir. Suriye’deki tüm grupların, dolayısıyla Kürtlerin de bu tarihi gerçeklikler çerçevesinde temel sorunları, kendi kültürel kimliklerini koruyup geliştirme, anadille eğitim, basın-yayın hakları ve siyasal yaşama eşit ve özgür vatandaşlar olarak katılma haklarını hayata geçirmeleriyle çözümlenebilecektir. Bu yönlü bazı özgürlükleri tanınmışsa da, birçok sorunları henüz çözüm beklemektedir. Bunlar vatandaşlık, anadille eğitim, basın-yayın ve siyasi haklara ilişkin konulardır. Sert bir engelleme olmamakla birlikte, bu hakların güvenceli kullanımı için yasal bir statü gerekmektedir. Yasallık mücadelesinin başarıyla sonuçlanması önemli bir demokratik kazanım olup, Suriye’nin genel demokratikleşmesine de güçlü bir katkıda bulunabilecektir.
PKK’nin alanda yoğun bir sempatizan kitlesi bulunmaktadır. Bu kitlenin temel görevi, bu yasal haklar çerçevesinde bir programla demokratik yasal örgütlenme ve mücadelesini Suriye’nin genel yurtseverlik ve demokratikleşme hamleleriyle birleştirmesi ve gelmiş oldukları anayurtlarındaki özgürlük mücadelesiyle destek ve dayanışma içinde bulunmasıdır. Dünya genelinde çeşitli nedenlerle dağılmış tüm Kürtlerin aynı temelde görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Başta birlikte yaşadıkları ülkelerin metropollerindeki ve göçertilmiş alanlardaki Kürtler olmak üzere, her ülkede bulunan Kürtlerin kendi kültürel varlıklarını koruma, vatandaşlık kazanma, anadilde eğitim, basın-yayın, insan hakları ve demokrasi ölçüleri temelinde siyasal yaşama aktif olarak katılma ve bu yönlü hak ve görevlerini başarıyla gerçekleştirmedir.
Bunun için başta sanat olmak üzere, her tür sosyal, sportif, eğitim, teknik vb. konularda kendilerini yetiştirip kültürel varlıklarını aktif bir yaşamla koruyup geliştirmedir. Bu temelde diğer halklarla onurlu, eşitlik ve özgürlük temelinde mücadele ve yaşamı paylaşmadır. Anavatandaki özgürlük mücadelesine gücü oranında destek, dayanışma ve katılımda bulunmadır. Son bir nokta, tüm Kürtlerin birlik sorunudur. Eskiden bağımsız, birleşik ve sosyalist bir Kürdistan sloganı sıkça atılırdı. Milliyetçilikten kaynaklanan bu slogan, hem ideolojik hem de politik-pratik açıdan gerçekçi olmamaktadır. Ütopik olarak kulağa hoş gelse de, daha doğru olan yurtseverlik ve enternasyonalizm sloganı şu temelde olsa daha gerçekçi olacaktır: Çatısı altında bulunulan her ülke ve devlet için geçerli olmak üzere, “Demokratik Ülke, Özgür Anayurt” , tüm Ortadoğu açısından “Demokratik Ortadoğu, Birleşik Anayurt.”
Bu iki temel slogan tüm Ortadoğu halkları açısından geçerlidir. Araplar yirmiyi aşkın parçaya bölünmüşlerdir. Türklerin parçalanmışlığı da oldukça kapsamlıdır. İran da kendini benzer parçalanmışlık içinde görmektedir. Kürtlerin parçalanmışlığı daha değişik kapsamdadır ve farklı bir özgünlüğü vardır. Her bölünmüş halk parçası yalnız kendi başına birleşik bir ulus ve vatan kavgasına girişirse, o zaman Ortadoğu boydan boya bir savaş alanına dönmüş olur. Coğrafi, sosyolojik, dini farlılıklarla daha da bölünerek, içinden çıkılmaz bir kaos durumu yaşanır. Her tarafı İsrail-Filistin çatışmasına dönüşür. Zaten bu tarz birleşik ulus veya vatan anlayışları milliyetçilikten kaynaklanmış olup tarihin en kanlı iki yüzyılının, 19. ve 20. yüzyılın savaşlarına yol açmışlardır.
Milliyetçilik yöntemiyle Ortadoğu’da çatışmaları körüklemek, 21. yüzyılın da boydan boya savaşlarla, katliamlar ve jenositlerle dolu geçmesi demektir. Dolayısıyla bu ne yurtseverlik, ne enternasyonalizm, ne de hümanizmle bağdaşır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER