SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II (249.BÖLÜM)
I) Doğuştan resmen ilanına kadar: 1970-78 yıllarını kapsayan bu süreç, kendindeki son insanlık kırıntılarına dayanarak, “Ben de varım” iddiasıyla çağdaş ilericiliğin ilkelerini kendi toplum varlığına uygulama niyetini ifade eder. Dönemin Türkiye’sindeki emekçiler adına hareket eden en gözü pek kişilikler ve örgütlenmelerinden etkilenilmektedir. İlkel milliyetçi Kürt iddiaları da bu ortamda duyulmaktadır.
Bu yıllar dünya çapında halkların özgürlük mücadelelerinin doruğa çıktığı dönemdir. Ezilip de özgürlük şansını denememek, insanlığa ihanetle bir tutulmaktadır. Ama ezilip bastırılan gerçeklik eğer Kürt olgusuysa, kumlu saha gibi hep desteksiz kalmak da doğası gereğidir. Tarih boyunca denenmedik bir komplo, ihanet ve işbirlikçilik kalmamış gibidir. Birkaç gencin özgürlük sloganı ne kadar kurtarıcı olabilecekti? Özgürlük konusunda dünyanın en iddiasız toplumu durumuna düşülmüş, daha da kötüsü örneğine ender rastlanılan komplocu bir işbirlikçi sınıf her köşe başına görevli olarak oturtulmuş durumdadır. Her taşın altında bir yılan ve akrep vardır.
Buna rağmen, adeta çağdaş bir Mesih-İsa hareketine girişilmekten çekinilmeyecekti. Benzerlik gerçekten çarpıcıdır. İsa döneminin Esseni Hareketi’yle emekçiler hareketi yakın özellikler taşımaktadır. Vaftizci Yahya ile sosyalist propagandacılar da çok benzerdir. İşin daha da ilginç yanı, PKK oluşumunun da başlangıç grubu on iki kişi civarındadır. Muhtemelen bir veya iki tane muhbiri de saflardadır. Grup çok örgütlü ve bilinçli değildir. Yoksul kökenlilik ve dürüstlük belirgin yanlarıdır. Toplum bu yönlerine değer vermekte ve taban teşkil etmektedir. Mücadele tarzlarının ağır basan yönü sözlü propagandadır. Sınırlı bildiri ve broşürler yayınlamaya çalışacaklardır. Grubun en dürüst, fedakar ve Karadenizli Türk kökenli üyesi Haki Karer 1977’de komployla öldürülmeseydi, grup radikalizme hemen kaymayabilirdi.
Burada da benzerlik çarpıcıdır. İsa’nın çarmıha gerilmesi nasıl havarileri daha inançlı ve her tarafa yayılarak çoğalmaya zorladıysa, Haki Karer’in öldürülmesi de benzer sonuca yol açtı. Daha azimli olmak ve her tarafa yayılarak çoğalmak, şehidin anısına bağlılığın baş ölçütü oldu. Komploların dağıtıcı özelliği bulunmakla birlikte, radikalleşmeye etkisi de küçümsenemez ve çoğunluktadır.
PKK olayında ilk komplo; iddia, ciddiyet ve büyüme konusunda tarihi rol oynamıştır. Bu komplo gerçekleşmeseydi, grubun ne biçim alacağı çok tartışmalıdır. Program ve PKK adı, Haki Karer’in anısına bağlı kalmanın direkt sonucu olarak kaleme alındı ve ilan edildi. Haki Karer sağ iken program, parti ilanı ve tümüyle profesyonelleşme gündemde değildi. Kendiliğindenlik ağır basıyordu. Diğer gruplardan biçim olarak pek farklılık yoktu. Hatta daha derme çatmaydı. Emniyet güçleri dahil, birçok sol grubun alaylı karşıladığı bir konumdaydı. İlk ciddi sızma olarak düşünülen Ağrılı pilot Necati Kaya’nın bile dalga geçtiği hatırlanmaktadır. Karer olayı böylesine gevşek bir grup dönemine son verip, partileşmenin ilanını zorlayan en temel gelişmedir. Bir komplo bu sefer tarihi bir halk hareketinin geriye dönülmez adım atmasına yol açmıştır. Hz. Muhammed de son ana kadar, eğer öldürülme tehlikesi olmasa Mekke’den ayrılma niyetinde değildir. Öldürülme planı açıkça kendini dayatınca, hicret kaçınılmaz olmuştur. İslam tarihinin en temel kilometre taşı da hicrettir. Hicret olmasaydı, İslamiyet’in gelişip gelişmeyeceği de çok tartışmalıdır. İsa’nın çarmıh gerçeği de benzer tartışmaları beraberinde getirmektedir. Kürt olgusunda geleneksel olarak komploculuk, yapanın yanında kar kalır. Daha çok da kanlı bir intikam sürecine yol açar. Komplonun sindirici etkisi, toplumda etkili olmanın bir yolu olarak düşünülmektedir.
Hilvan’daki 1978 Halil Çavgun komplosu da yine bu anlamda devreye sokuldu. Hilvan’da çok gelişme gösteren grubun sindirilip dağıtılması hedeflenmekteydi. Hemen şunu belirtelim ki, her iki komplonun arkasında direkt devletin olup olmaması sonuç üzerinde farklı etki yapmaz. Fakat devletin tavrının takibi aşmayacak düzeyde olduğu daha doğru bir tespittir. Tıpkı İsa’nın ölümünden, daha çok yerel işbirlikçi gerici Yahudi kahinlerin sorumlu olması gibi, bu iki cinayet olayında da yerel gericiliğin sorumluluğu daha belirleyicidir. PKK’nin oluşumunda yerel gericiliğin komplocu çete tavırları başta gelen rol oynamıştır. Kimi sağ faşist, kimi sol sosyal-şoven görünümlü bu yerel çeteler uzun süre PKK ile çekişeceklerdir. Devlet henüz açık tavrıyla ortada yoktur. Yerel işbirlikçilik kontrolün elden gitmemesi için cinayet dahil her yönteme başvuracak durumdadır. Halkın kontrollerinden çıkmamasının yolu, PKK çizgisiyle savaştan geçmektedir. Bu işte tecrübeli KDP, kendi piyonlarını devreye sokmakta gecikmeyecektir.
Nitekim Haki Karer’i şehit eden Alaattin Kapan , “Beş Parçacılar” olarak adlandırılan ve KDP’ye bağlı bir grubun militanı olarak tanınacaktır. Yaygın cinayetlere başlayan “KUK-Kürdistan ulusal kurtuluşçuları,” ilk eylemlerini PKK’ye karşı yürüttüğünde, arkasında KDP vardır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER