KÜRT AŞKI-11.BÖLÜM
Açık söylüyorum: Eğer bu yoldaşıma bağlı kalacaksam, yaşamla bu kadar oynayanların, yaşama saygı ve sevgisi olmayanların yaşamla eylem arasındaki doğru, ideolojik, örgütsel, siyasal çalışma ve parti tarzları arasındaki bağı kuramayanların PKK’de bulunmaları bir hakarettir. Eğer bizim böylesine kutsal değerlere bağlılığımız olacaksa mutlaka çıkarmamız gereken sonuçlar olmalıdır. Biri saç tellerinden, ayak topuklarına başka bir şeyi kalmayacak kadar kendini kutsal özgürlük ateşinde eritecek, sen ise utanmadan, sıkılmadan partinin birçok değeri ile istediğin gibi oynayacaksın; eylem anlayışın sakat, örgüt anlayışın sakat, taktik anlayışın sakat, çalışma tarzınla yaşama saygısızsın; küskün, moralsiz, iradesiz olacaksın ve ondan sonra parti içinde bulunacaksın. Bunlar aslında insanlık için en kötü intiharı temsil ediyorlar, intiharı tercih ediyorlar ve bize de intiharı dayatıyorlar. Bu, düşmanın intihar anlayışıdır. Düşman ideolojisi, düşman kişiliği, düşman tarzıdır. Düşman adına mevcut kişilikleriniz partiye karşı bir intihar saldırısı içinde.
Zilan’ın büyüklüğü burada. Buna karşı ölümcül darbeyi vurmasını, bu büyük ustalığı, bu büyük yiğitliği göstermesi gerektiğini dayatıyor. Bu yoldaşımız az çok parti gerçekliği içinde neyin ne olduğunu yorumlayabiliyor. Bu kadar büyük değerler birikimini parti içinde savaştırmak olağanüstü bir şey. Yazılan mektup benim için cevabını gerektiğinde binlerce sayfa karşılıkta bulabilir, ama bu yetmez. Bu yoldaş bütün PKK’lilere söz veriyor. Bütün şehitlere, bütün savaş ve cephe güçlerine, zindandaki yoldaşlara, bütün insanlığa bağlılığını ifade ediyor. Hepsine layık olmaya söz veriyor. Bunun karşılığında sizlerin de bazı sözlerinizin olması gerekir. Ben gücüm oranında layık olmaya, gereklerini yerine getirmeye çalışacağım. Fakat sizler kendi adınıza acaba ikiyüzlülüğe düşmeden bir şeyler yapabilecek misiniz? Ayrıca kadına, partiye ve halka hitaben de değerlendirmeleri var. Peki, sizler nasıl cevap vereceksiniz? Dediğim gibi, en fazla iki yıl savaşmış ve partimizin en militanca savaşçısı durumuna gelmiş. Bu yoldaşımız kendi gerçekliğini böyle kanıtlamıştır. Peki, sizler kendi gerçekliğinizi nasıl kanıtlayacaksınız? Ben gereklerini yine yerine getiririm. Zaten benden fazla bir şey de istemiyor. “Çünkü sen her şeyi yaptın ve bizim canımızla bile karşılık vermemiz mümkün değildir. İsterdik daha fazlasını yapmayı.” Ben daha fazlasını yaparım, yapıyorum da. Amansız yaparım. Bunu fazla dile getirmeme gerek yok. Değindiği bütün hususlarda bir kez daha derinlik, bir kez daha anlayış gücü, örgüt gücü, eylem gücü, bir kez daha kadını geliştirme gücü, özgürleştirme gücü, sevme gücü, sevdirme gücü bende sınırsızdır. Bunu çok yerinde taktiklerle yaptım veya müthiş bir yetenekle gerçekleştirebildim.
Fakat sizler adına üzülüyorum, daha doğrusu endişeliyim. Şimdi burada Zilan sadece düşmanı kahretmiyor, Türkiye’nin faşist ortamını şoke etmiyor, aynı zamanda sizler de biraz şoke oldunuz. Şoke olma45 yanlarınız varsa o zaman insanlıkla ilginizin olmadığını gösterir. Böyle bir büyüklük karşısında sarsılmayan, iliklerine kadar titremeyen, anlam veremeyenin PKK’liliğinden, yurtseverliliğinden, militanlığından ve hatta insanlığından kuşku duymak gerekir. Kuşku duymakla kalmam bundan sonra bunu temel ölçü alırım ve ona göre yargılarım. Halklarımızın, insanlığın kutsal değerleriyle kimseyi oynatmayız. Savaşan kişilik, eylem neredeyse biz de oradayız. Komutan Zilan yoldaştır. Emir erleri de bizleriz. “Kendi yaramaz-yetmez, gafilce, korkakça, örgütsüzce, plansızca, moralsizce yaklaşımlarımızla” boşa çıkardık demek, büyük bir yetmezliktir. Zilan’ın eylemine karşılık cevaplarımız bunlar olamaz. Varsa bir saygı, bir bağlılık gücü, varsa bir söze sözle bir karşılık verme gücünüz, varsa yaşadığınız sefalete son verme kararlılığınız ancak böyle kanıtlanabilir. Neden bu kadar ayakta duruyorum? Tabii ki, bu kadar şehide büyük sözlerim olduğu içindir. Beni bu kadar ayakta tutan başka ne olabilir ki? Beni ayakta tutan şehitlerdir. Ondan sonra halkın istemleridir, talepleridir. Düşmana olan intikamdır. Bir insanı ancak bunlar ayakta tutabilir. Eğer bunlardan yoksunsanız, bahsettiğim durumlara düşmektendir. Yalnız bu şehide bağlılık bile insanı büyük bir direnişçi yapabilir. Bu açık değil mi?
Her gün söz vereceksiniz, “yine dayanamadık, ayakta duramadık, bozulduk, bölündük, parçalandık, kaybettik” demek, böylesine büyük bir kişilik karşısında utanmazlıktır. Söz verme gücünüz var mı? Erkekler için söylüyorum: Erkeklik manevi anlamda, bir cinsel varlık olmaktan öteye, moral bir değer olarak söze daha fazla bağlılık anlamına gelir. Bu temelde erkekliğinizi Zilan’ın kadınlığıyla karşı karşıya getirin; en kadıncıl bir durumu yaşayanın sizler olduğunuz ortaya çıkar. Aslında bu öngörüm giderek doğrulanıyor. En yiğit davranıştan ve erkeklikten bahsedilecekse, böyle kanıtlanıyor. Eleştiriler daha çok sizleredir. Zorlanacaksınız, zaten zorlanıyorsunuz. Bu yoldaşa söz verecek, işlerlik, yaşam gücü kazandıracak düzenlemeyi gerçekleştirmek gerekiyor. Bu yoldaş, “ben direnişin sembolü olmak istiyorum” diyor. Sizler ayaktasınız ve imkânlarınız daha çoktur. Gerçek eylemlilik budur. Büyük yaşamın sahibi olmak budur. Bütün bunlar en çok da sizlere gerekli. Bunun gereklerine sahip olmazsanız, bir gün bile sizleri yaşatmayız. Çağrılar, mektuplar birer manifestodur ve gereklerini yerine getireceğiz. Büyük değerlere bağlı militanlar olarak yaşayıp ve eylemin sahibi olarak büyüklüğünüzü kanıtlayın ki, kimlerle yürüdüğümüzü bilelim. Zaten öyle fazla yüksek değerlerle savaşanlar yok. Onun için düşmandan önce ilkin sizleri hal etmemiz gerekiyor.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER