FAŞİZME KARŞI TOPYEKUN DİRENİŞTE ŞEHİR SAVAŞLARI VE GÖREVLERİMİZ -59.BÖLÜM
Onunla birlikte Kürdistan’daki mücadele tüm gücüyle sürüyor. Öyle herhangi bir gerileme zayıflık yoktur. Tersine diğer parçalarda ortaya çıkan başarılarla birlikte daha büyük bir güven ve özgürlüğe daha yakın bir pozisyonda hareket ediyor. Yine diğer çelişkiler var. Alevi toplumu önemli bir güçtür, belli bir bilinci ve mücadelesi var. Alevilik saptırılmaya çalışılıyor. Aydın kesim, orta sınıf, akademisyen yapı bir direnç halindeler. Aslında anti-faşist demokrasi bloku, bütün bunları birleştirebilecek, ortak bir mücadele kanalına akıtabilecek platform oluyor. Onun hızla sağlanması lazım. O olmayınca parça parça kalıyorlar. Demokratik siyasetin bunu yapabilmesi gereklidir.
Bu anlamda HDP, HDK gibi güçlere önemli rol düşüyor. Dar yaklaşmamaları, kendilerini geniş ele almaları, kendi dışlarındaki anti-faşist güçlerle en ileri ittifaklar yapıp eyleme geçmeyi öngörmeleri gerekmektedir. Bir de bu konuda beklenti içinde değil, buna öncülük eden pozisyonda olmaları lazım. O gerçekleşirse tüm bu güçler mücadeleye aktif seferber edilebilir. Dikkat edilirse faşizmin potansiyeli daralmıştır. Aslında AKP’nin, Tayyip Erdoğan’ın bu zihniyet ve siyasetle mevcut potansiyeli ele geçirmesi mümkün değildir. Başta hile yaptı, ‘Kürt’ün, kadının özgürlüğünden yanayım, emekçinin haklarından yanayım, yolsuzluğa, rüşvete karşıyım’ gibi sözler söyledi. Toplumun bütün bu kesimlerinden bu anlamda sempati elde etti, destek kazandı. Şimdi tersine kullanıyor. Birçok kesimi aldattı yanına çekti, suç ortağı yaptı ve böylelikle bazı kesimleri hala yanında tutabiliyor. Yoksa bu ideolojik, siyasi duruşla ortaya çıksaydı, değil bu kadar destek 70’lerdeki pozisyonlarından çok çok daha geri ve zayıf bir duruma düşebilirlerdi. Çünkü 70’lerde hiç kimse bunların yanında yoktu. Öyle yapmasaydı hiçbir gücü birleştiremezlerdi, hep yalanla, hileyle, herkesin nabzına göre şerbet verip aldatarak yanlarına çektiler, suç ortağı yaptılar. Şimdi halklara ve ezilenlere karşı kullanıyorlar. Bir kesim suç ortağı oldukları için yanlarında kalıyorlar. Tayyip Erdoğan-Devlet Bahçeli’nin etrafında tuttuğu güç böyle bir güçtür. ‘Belli bir kitle dayanakları var’ diyorlar. Evet, ama bu kitle hangi politikalarla oluşturuldu, şimdi hangi politikalar izleniyor? Bu kitle farklı politikalarla yanlarına çekildiler, suç ortağı yapıldılar, kandırıldılar. Şimdi de kullanılıyorlar. Aslında burada bir oyun, hile var. Faşizmin bir çok kesimi kullanma durumu var. Bu kesimler ne kadar suça bulaşsalar da uyandırılabilirler, deşifre edilebilirler. Ondan vazgeçmeye yönlendirilebilirler, teşvik edilebilirler. En azından faşist diktatörlüğe daha fazla alet olmamaları, halka karşı daha çok suç işlememeleri sağlanabilir. Bu anlamda önemli bir mücadele durumu söz konusudur. Biz bunları böyle tespit ettik.
Tüm bunları birlikte elle aldığımızda devrimci öncülük, etkin mücadele yürütürse geniş potansiyeli vardır. Güçlü hamlesel anti-faşist mücadeleler geliştirilebilir ve faşizmi yıkmayı hedefleyen, gerçekleştiren bir hamlesel anti-faşist devrimci demokratik mücadele güçlü bir biçimde Kürdistan’da ve Türkiye’de geliştirilebilir. Bunu böyle tespit etmiş bulunuyoruz. Böyle bir mücadelenin topyekûn olduğunu belirttik. Herkes katılabilir, her mücadele değerlidir, ama bir de başarı olmazsa olmaz düzeyinde olan bir mücadele var. Bunun da devrimci direniş sahası olması gerektiğini belirttik. Evet, zaferde kitlesel mücadeleler, demokratik siyasi mücadeleler önemlidir, mutlaka olmaları gerekiyor, ama kendi başlarına ortaya çıkamazlar. Onların ortaya çıkıp gelişebilmeleri, faşizmi yıkacak pozisyona ulaşabilmeleri için öncüye ihtiyaçları var. Faşist saldırganlığı daha çok kıracak, kitlelerin anti-faşist mücadeleye katılımlarını daha çok geliştirecek bir öncü mücadeleye ihtiyaçları var. Buna genelde “Devrimci Direniş Mücadelesi” dedik. Daha doğrusu “Devrimci şiddete dayalı mücadele” dedik. Silahlı olur, kitle gücüne dayanır, ateşli silahlarla olur, ateşsiz silahlarla olur, ama kesinlikle devrimci şiddet temelinde bir mücadele anti-faşist demokratik direnişi geliştirmede faşizmi yıkıp demokrasinin zaferini sağlamada kesinlikle öncü düzeyinde gereklidir. Bu olmazsa olmaz düzeyinde bir mücadeledir.
Bu konuda da içten ve dıştan yanılgılar yaşanabiliyor. Devrimci direniş ya da devrimci şiddet uygulayan güçler, kendi güçlerine güvenmek, öncülük misyonlarının gereğini yerine getirmek yerine, dıştan beklentili olabiliyorlar. Kitlelerden, demokratik siyasetten elde edemeyecekleri bir beklentiye girebiliyorlar. Bu ciddi bir yanılgıdır, böyle olmamalıdır. Yine dıştan kitlesel demokratik mücadele yürüten çevreler içinde devrimci şiddetin yeterince rolünü, önemini görmeyen, takdir etmeyen, onu beslemeyen, ona dayanmayan anlayışlar, tutumlar ortaya çıkabiliyor. Özellikle de böyle durumlara faşizmin biraz zayıfladığı, anti-faşist direnişin gelişip güçlendiği durumlarda rastlanabiliyor. Örneğin, 24 Temmuz 2015 faşist-soykırımcı saldırısı karşısında buna karşı mücadeleye geçme gerektiğinde bunu gördük. Çünkü o zaman devrimci demokratik hareket güçlüydü, imkanları çoktu. Bunları topyekûn faşist saldırıya karşı, topyekûn direnişe yöneltmek yerine, ‘direnişe ne gerek var, biz iyi yaşıyoruz’ dediler. Devrimci şiddeti gereksiz gördüler, karşı çıktılar, onu beslemek yerine gençliği silahtan uzak durmaya, dağa çıkmamaya çağırdılar. Bu ciddi bir yanlış ve yanılgıydı. Silahlı, silahsız tüm anti-faşist güçleri birleştirip devrimci hamleye yöneltmek gerekirken, ‘silahı nasıl bırakmak lazım’ diye, onu tartışacak konumda oldular. Bu faşizme güç verdi, imkanların kullanılmasını engelledi. Demek ki, faşizmin zayıf olduğu, anti-faşist hareketin güçlü olduğu, demokratik güçlerin gelişkin olduğu dönemlerde, o cepheden bu tür yanılgılar ortaya çıkabiliyor. Bu da gücü, imkanları zamanında doğru bir biçimde anti-faşist mücadeleye sevk etmeyi engelliyor. Bunlara düşmemek önemlidir.
Bu açıdan devrimci şiddetin öncülüğünü kesinlikle değerlendirmeliyiz, esas almalıyız. Böyle olmayan bir anti-faşist duruş doğru bir duruş değildir. Faşizmi yıkma mücadelesine katılmaz, tersine o tutumu ve duruşuyla faşizmin değirmenine su taşır. Bu kesindir. Kimin gerçekten anti-faşist olduğunu doğru anlamak için, devrimci şiddete yaklaşımına bakmak lazım. Turnusol kağıdı gibidir. Devrimci şiddet, kimin ani-faşist olduğunu, demokrat olduğunu açığa çıkartan ölçüdür.
İşte, CHP yönetiminin maskesi burada düştü, anti-faşist bloku zayıflattı, en kritik anlarda faşizmin değirmenine su taşıdı. Faşist saldırılar kendilerine gelince bu sefer feryat ederek, “Belediye başkanlarımız neden alınıyor? Milletvekillerimiz neden alınıyor?” diye sorabiliyorlar. Peki, yıllardır milletvekilleri tutuklanıyor, tane belediye gasp edildi. Sen demokrattın, anti-faşisttin, peki tüm bunlar yapılırken sen neredeydin? “Kendine demokrat” tam da buna denir. Faşizm kendisine zarar verince, karşıdakinin faşist olduğunu, demokrasinin gerekli olduğunu anlıyor, ama öbürü ya da başkaları zarar görüyorsa hiç ses bile çıkartmıyor. O güçler ayakta kalmak için devrimci şiddete yöneliyorlarsa ona “terörizm” diyor. Faşist terörün olduğu bir yerde, faşizme karşı her dilden, her yöntemle mücadele edilir. Faşist terörü durdurmak için kullanılan şiddet, devrimci şiddettir. Hiçbir demokrat ona karşı çıkamaz. Ona karşı çıkan demokrat olmaz, faşizmin gizli ajanı olur. Bu konuda de bir netlik olmalıdır. Demek ki, faşizme karşı topyekûn direnişin öncüsüne, devrimci şiddet diyoruz. Faşizmi yıkacak mücadeleye, devrimci şiddet öncülük yapabilir.
DURAN KALKAN ( HEVAL ABBAS)
YORUM GÖNDER