NASIL YAŞAMALI? II CİLT -145.BÖLÜM
Ucuz Önderlik Ölümün Önderliği Olmaz
Neden öğrenemiyorsunuz? Bir de hepsi öğrendiğini sanıyor. Böyle basit bir hatayı ben bir çırpıda fark edebilirim. Tamam, kayıp olur, savaşta yüzbinler de gidebilir. Ama bazı şeyler var ki hiç anlam verilemez. Bu büyüklükte işlenen hatalar var. Bir de savaştıklarını sanıyorlar. Omuza silah da almışlar, asker olduklarına inanıyorlar. Bunu düzeltemezsek, sizlerin çıkaracağı sorunlardan halkı kurtaramayız. İnsan psikolojisini bile anlamaya yanaşmıyor komutanımız. Şu anda bir komutanımızın psikolojiye anlam verdiğini sanmıyorum. Her şeyden önce savaşçının morali önemlidir. Önce moralmen kazanmalıyız. Buna tek birinin bile bağlı kaldığını sanmıyorum.
Bastır, moralini kaçırt, yaşamı biraz kes, yaşam belirtilerini önle ve her türlü çılgınlığı yapacak tipi ortaya çıkar. İşte budur komutanın yaptığı ve yaptırdığı. Ne zaman anlayacaksınız bu basit dersi? Hani asker olacaktınız? Siyasi olacaktınız? O kadar kendinizi sıkıştırdınız ki... Ben sizlere ilkin “kendinizi kazanın” demiştim. Sizleri zorla savaşa sokmadım. Hâlâ hatalarınızın izi devam ediyor, zincirleme etkilenmeler var. Vatan haini misiniz, ordu düşmanı mı diyeceğim size? Bazı kaybetme nedenlerine fazla anlam veremiyorum. Otoriter olmayın demiyorum amansız olun. Ama özüne göre, bütün esaslarına amansız bağlı kalın ki, düşman sizi aşamasın. Ben sıradan köylüyü bile kırk türlü idare etmesini bilirim. Şeker veririm idareten, gerekirse Azrail gibi olur yine idare ederim. Yöntemler çok.
Bizimkiler tam kocakarı gibi. Yine o bilinen ağa kültürü var. Ama ağalarda bile böyle değil. Şimdi en temel dersi vermeye çalışıyorum. Vermek zorundayım. Bu dersler hayli önemli. Kesinlikle tek çarem, size tekrardan anlatmak. Düşünün, karşınızda ne kadar zorlanıyorum. Güçsüz müyüm veya size çok mu muhtacım? Değil. Dava adamlığı gereği yapıyorum. İşte yaşını başını buna adamışlar için, onlara saygıdan dolayı yapıyorum. Yoksa sizi bir çırpıda yargılayıp bir tarafa atabilirim de. Otorite de elimde, olanak da meşruiyet de var. Ama önemli olan sizi doğru kazanabilmek, doğru bir görev adamı yapmaktır. Kolay olmadığını biliyorum, ama sizler çok kolay görüyorsunuz, çok kolay önderlik yaptığınızı sanıyorsunuz. Ama yaptığınız iş sonuçta kaybetmekten başka bir anlama gelmiyor.
Hele sizin gibi sözüm ona bu kadar savaşanlar bu durumda olduktan sonra diğerleri nasıldır? Düşmanca ne kadar sağıldıklarını bile bilemiyorlar. Sözde değer koruyucususunuz, değer gözeticisisiniz. Yaptıklarınıza bakıldığında, elinizden kaçan fırsatlar, kaçırılan silahlar, savaşçılar, eylemler çok. Nasıl komutan, bir sorumlu olacaksın şimdi? Durumlarınızdan ürküyorum. Sizleri ne yapacağım diye düşünüyorum ve zorlanıyorum. Sorun benden kaynaklanmıyor. Ucuz önderlik olmaz, ölümün önderliği olmaz. Değerleri böyle kaybetmenin önderliği olmaz. Zor süreçlerde habire sizi idare ettim. Ama çok rahat koşullarda kazanılabilecekken kazanamıyorsunuz. Böyle binlerce kişi var. En uygun savaş koşullarında bozmanın, kaybetmenin önderleri olmaz. Kendimize saygıyı yitirmeyeceğiz. Kendinize mutlaka saygınız olmalı. Uğruna yemin içtiğiniz bazı değerler var. Onlara karşı ayakta durma gücünüz olsun.
Benim bütün derdim bir tane namuslu, yiğit bir militan ortaya çıkarabilmektir. Günlük pratik şunu gösteriyor: Biz nasıl adam olamayız? Biz nasıl serseriyiz? Nasıl kaybettiririz, kaçırtırız, provokatörlük yaparız? Nasıl sağa-sola döktürürüz? Peki, ya sen kimsin? Sen içimizdeki düşmansın. O zaman ben de seninle savaşacağım. Zaten bu ciddiyetle bütün bu anlayış ve sahiplerine karşı ayakta duruyorum. Kendimde kırk türlü hüner geliştirdim. Karısı, kocası, erkeği, kızı, hepsini hiçe saydım. İşte benim yiğitliğim! Savaş tarzıma kimse dayanabiliyor mu? Dayansınlar bakalım. Birileri bana illahi namertliği dayatırsa ben de o kadar mertliği dayatacağım. “Bu iş yürümez, bu iş keyfimizce yürür, o zaman keyiflenirim” diyenlere, ben mi böyle olun diyorum? Ben mi kurala, yaşama gelmiyorum? Hayır! Bir çocuk kadar yaşam hevesiyle yaşama dolu dolu yaklaşıyorum. Yetmiş yaşındaki adamın tanrısına en yakın yaklaşım içindeyim. Beni, kolay istismar etmek, kolay kaybettirmek büyük ayıptır. Keyfince yorumlamak, keyfince uygulamak asla kabul edilemez. İğne ucu kadar namusunuz, saygınız varsa, bunu yapmamanız gerekir. Siz “biz bir aşiretiz, sen aşireti yine idare et” diyemezsiniz. Hayır. Aşiret, aile bağları söz konusu olsaydı ben çoktan sizin gibi yaşardım.
Ben onların hepsini tepelemişim. Sizin kendinize layık gördüğünüz bütün yaşam felsefelerini, alışkanlıklarını çiğniyorum. Her gün üzerine tükürüyorum. Neden ciddi olmanız gerektiğini size kavratmaya çalışıyorum.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER