NASIL YAŞAMALI (54.BÖLÜM)
Bir Kadın Ve Erkek Yaratmak Savaşı Kazanmakla Mümkündür;
Bizim kadın-erkek ilişkilerinde ulusal düzeyde getirdiğimiz yaklaşımlar hayli önemlidir sanıyorum. Yani deminden beri Kürt ilişkisini anlatıyorum. Çok geri, kabul edilemez ve yaşanılamaz düzeyde örgütsüzdür, çirkindir, yitiktir, her türlü yoklukla karşı karşıyadır. Oradan çıkarıyoruz. Dikkat edin, savaşın bir anlamı da sizi böyle doğru bir ilişki, güzellik ve sevgi anlayışına ulaştırmaktır. Şimdi bakın, delikanlılar ve genç kızlar olarak ilgi duyabilirsiniz. Size ve bu genç kızlara belki ilgi duyulabilir. Neden? Çünkü biraz sevilecek pozisyonları yakalıyorlar; tam değil, biraz yakalıyorlar. Kişilikleri henüz bazı pozisyonlara tam ulaşmış olmaktan uzak. Biraz veya bazı yönleriyle sevebilirsiniz. Şu anda ben bile hala kendimi tam sevebilir veya sevilebilir düzeyde tutamamışım, uğraşmaya devam ediyorum. Belki size acayip gelebilir, ama hala kendimi beğendirtmeye çalışıyorum.
Bütün halka, bu arada kadınlara, kadın özgün özelliğine kendini benimsetmeden, nasıl sağlıklı bir erkek olduğunu söyleyebilirsin? Bunu yapamazsan, erkek egemenlikli her türlü özelliklerinle, sınıflı toplum tarihi boyunca geliştirilmiş pisliklerinle kendini dayatacaksan, o zaman da özgür ilişkiden bahsedemezsin. Özgür bir ilişki düzeyin olmadığı için egemen düzeyi dayatırsın. Egemen düzey de köleliği, uzlaşmayı ve teslimiyeti geliştirir; bu da zaten ordumuzu tasfiyeye götürür, savaşçı kahramanlığını bitirir. Şu ortaya çıkıyor: Kabul edilebilir bir kadın ve erkek yaratmak, aslında savaşı kazanmak için şarttır. Yani iki cinsin kabul edilebilir ilişki ölçülerini fiziksel, ruhsal, düşünsel, yine örgütsel ve eylemsel yönleriyle hazırlamak demek aslında yaşamı aralamak demektir. Tabii başka türlü kimse sizi kabul edemez. Bunun için söyledim, bizde ilişki kurmak çok zordur. Ne bir kızın bir erkeği kavraması, ne de bir erkeğin bir kızı kavraması mümkündür. Bu çok zordur, çok zor ulaşılır. Kendi deneyimim var. Ben de kolay ilişkilere ulaşmak istemiyordum, hem de çok iyi niyetliydim, hala çok iyi niyetliyim, safım aslında, çocuk gibiyim. Ama bu büyük savaşımı veriyorum. Gerçeklerle bağlantımı koparmadığım için, çokça söylediğim gibi çocukça özlemlerim ve heveslerim olmasına rağmen, bunlar bir yönüyle hep gerçeklerle bağlantılı olduğu için kendi kendimle uğraşıyorum.
“Yahu neden böyle oluyor, bizlere yazık değil mi” diyeceksiniz. Bu bir özgür yaşam tarzı, özgür yaşamda bir sevgi, bir güzellik, bir kabul edilebilirlik ölçüsü. Aksi halde ne olur? Aksi halde ulusal düzeyde her türlü çirkinliğe, köleliğe meydan vermiş oluruz. Boyun eğmecilik ve uzlaşmacılık temelinde hatalı yaklaşımlar gelişir. Özgürlük gelişmez, sonuç olarak ordu gelişmez, savaş gelişmez. Gelişecek olan düşman iradesidir ve yaşanmazlıktır. Ben deli miyim; benim kadar yaşama tutkun insan var mı? Erken yaşlarda bu soruna nasıl yaklaştığımı gösterdim. Hala yaşamın çözümü, kadının çözümü, erkeğin yaklaşımı üzerine bu kadar şey söylüyorum. Benim derdim size işkence çektirmek değil.
Hala fırsat bulsalar bazı serserilerin neyi geliştirmek isteyeceklerini biliyorsunuz sanıyorum. Evet, evlilik kanunları! Adeta evde kalmış kızlar veya erkekler gibi yaşınız geçmiyor mu? Doğru, yaşınız geçiyor. Bu da bir kanun. Yaşının geçmesini istemiyorsan, ulusunun ölümünü önle, halkının dayanılmaz yaşamının veya yaşanılmazlığının önüne geç. Yiğitsin değil mi? Erkek dediğin adam kendini yiğit sayar. Demin söyledim ya, en ilkel topluluklarda bile evlenmek için büyük bir canavarın vurulması gerekir. Adını alması için bile bu gerekir. Zaten bu kahramanlık adları da hep bu tarzda kalmadır. Sen pısırığın tekisin, kendin bir karıdan daha betersin; evlensen ne olur, evlenmesen ne olur! Zaten bana göre bizim erkeklerin erkekliği kuşkulu, hemen hepsi kocakarı, siyasal ve sosyal anlamda çok kuşkulu. Cinsel açıdan erkeklermiş! Aman Allahım, korkunç ölçüde ayıplı bir erkeklik! Başka bir yerde açmıştım, burada fazla açmayayım; kadınlar bir şeyi fark etmişler, erkeğin cinsel düşkünlüğünü. Bilirsiniz, cinsellik veya cinsel güdü kolay kolay önüne geçilemez bir alışkanlık. Zaten adı üzerinde, bir güdü; açlık güdüsü gibi bir güdü. Korku güdüsü gibi bir şey. Kadın bakıyor, hâkim erkek bunsuz yaşayamaz. Buna göre tavır geliştiriyor. Kürdistan ölçülerinde biraz daha koyu bir fark koymak gerekir. Sosyal, siyasal, bir bütün olarak askeri anlamda erkek erkek olmaktan çıktığı, düşman ona hep karılaştırma temelinde yaklaştığı için, kadından daha beter bir duruma düşmüştür. Kadınlık aslında salt cinsel bir kavram değildir.
Tarih içinde ele alındığında görülecektir ki, sosyal, siyasal ve özellikle askeri alandan koparıldığı oranda kadın karılaşır, ezilen kadınlık denilen durum ortaya çıkar. Yani kadınlık aslında bir sosyal ve siyasal gelişmenin ürünüdür. Şimdi bizim erkeğimize bakalım; Kürt erkeği sosyal, siyasal ve askeri gelişmelerden alıkonulduğu gibi, başkalarının uşağı ve işbirlikçisidir de. Bir kadın da erkeğin işbirlikçisidir aslında. Ama erkek başka bir egemen ulusun, başka bir egemen sınıfın kadından da beter bağlı bir işbirlikçisidir. Şimdi bu tanımı da iyi anlayalım: Bizim erkek neden sağlam bir erkek değildir, anlaşılıyor. Evet bu kadar bağımlı bir erkek olursan, erkekliğini yalnızca neyle kanıtlarsın? Kaba cinsellikle, sanırım kadında da cinsellik çok erkenden bir duygu olmaktan çıkıyor. Nitekim cinselliği de öldürmüşler, onu da biraz iyi anlatmak gerekiyor. Sanırım bu biçimde aptallaşıp gidiyor. Büyük oranda erkek de cinsel olarak bir güç olmaktan çıkıyor. Belki de otuzuna ulaşmadan bitiyor. Otuz'undan sonra ihtiyarlıyor. Bakın, zaten kadın bizde otuz'un dan sonra yaşamdan kesilmiştir. Hatta yirmi beş'inden sonra. Erkek de öyledir.
Başlangıçta özellikle bir güdü olarak cinsellik kapanında kendilerini bitirmişlerdir. Cinselliğin dayanılmaz boyutu diyelim, onları öyle çelişkileri doğru ele almadan gömdürmüştür. Ben bu açıdan bizdeki ilişki tarzı ölmeden önceki ölümdür diyorum. Ben çok çekindim, örneğin buna karşı kavgamı başarılı yürüttüğüm için şimdi biraz varım. Şu anda bu yaşıma rağmen, bir cins olarak da konumum kabul edilebilir sanırım. Yani bir erkek olarak da öyle kimseye yük olabilecek durumda değilim. Ama en zengin birçok erkeğimize bakın. Eminim ki, karıları varsa, kesinlikle normal bir ilgileri yoktur, hiç yoktur. Ama aslında kadın da orada tükendiği için mutlak muhtaçtır; gelenekler ve maddi zorunluluklardan ötürü o bildiklerini sürdürür. Kesinlikle özgürlükle alakası yoktur. Hele güzellikle, kabul edilebilir özgür bir yaşamla, yaşam sınırıyla hiç alakası yoktur. Yaşayıp gider. İşte bunlar yaşarken ayakta ölenlerdir. Yaşama büyük saygısızlık! Aslında bu hikâye daha uzun. Siz daha düşünceleri geliştirmeyi bilmiyorsunuz. Biz bu hususları da çok kapsamlı çözmeye çalıştık. Bunları kendi durumunuza uyarlamada yoksul kalıyorsunuz. Bunlar size göre es geçilecek düşüncelerdir veya bireysel durumlarınıza uyarlanamayacak düşüncelerdir. Bu büyük yanılgıyı yaşayamazsınız. Biz yaşamın kanunlarını açıklıyoruz.
Şu doğrudur: PKK'nin yürüttüğü savaşım aynı zamanda geleneklerle ve bunlarla oldukça iç içe geçmiş olan düşmanın imha etme, tüketme, bir soy olmaktan çıkarma, özgür kimlik sahibi bir toplum olmaktan çıkararak en aşağılık ve en köksüz bir duruma düşürme, belki de hayvanlık sınırında bir sömürgecilikle götürme çabalarına karşı savaşımdır. Bu anlamda çok kaba bir cinselliğe, onun etrafında çok geri bir aile tarzıyla götürmek istediği bir topluma veya kabul edilemez bir sosyalleşme ve sosyal ilişkiye karşı isyandır. Biz buna isyan ederiz. Bunu reddettikçe, bunu aştıkça ve yıktıkça, örgüte başarı kazandırdıkça, savaşa başarı sağladıkça biraz vatan kazanılır, biraz halk kazanılır, biraz insanlık kazanılır ve o zaman cinsler de kazanılır. Cinslerin bu temelde birbirlerini kazanmaları çok önemlidir. Zaten bu kazanımdan sonradır ki, sen ilişki, duygu, sevgi ve cinsellik olmalıdır diyebilirsin. Bunlar için savaşım veriliyor.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER