KÜRT AŞKI-6.BÖLÜM
Doğru sevgi... Çetin Emeç’in benim için yaptığı bir değerlendirmesini Hürriyet gazetesinde okumuştum. Bir cümlemin altını çizmişti: “Doğru temellerde sevebilmek.” Bu ne sözdür diyor ve altını da kırmızı kalemle işaretlemişti. Gerçekten doğru temellerde sevebilmek çok önemli. Ama çok zor, bu konularda çok ilkeliyim. Doğru temellerde sevebilmek çok büyük bir adalet, güzellik, emek işi, büyük bir zafer işidir. Bunu sağlamayan sevemez. Onun örgütünü, onun her türlü eylemini ileri noktalara sıçratamayan veya onun yaman kişiliği olmayanın sevmesi aşağılıktır. İşte, benim felsefi eğilimim.
Bakıyorum, adamın zaferle pek bağlantısı yok. Onun için sevemez, haramdır, tehlikelidir; zafere kilitlenmiş insanın sevgisi değerlidir, diyorum. İkiyüzlüce değil, aşk tamamen siyaset ve zafer yürüyüşüne kilitlenmeli. Ferhat’tır, adı şimdi bizde budur. Şirin zaferdir, Ferhat’ta ona kilitlenmiş erkektir. Eğer bunda anlaştıysak, bütün aşklar hepinizin olsun. Ne yapayım, ben? Bana sahtesini mi onaylatmak istiyorsunuz? Zafer tarzına bağlı olmayana ben ne diyeceğim? Elbette ki, hayır diyeceğim. İlginç işaretlerim var: Zaferin ilk adımına kilitlenecek, ama samimi olacak. Şimdi benim yaşadığım ikilemde de vardı. Kadının bana dayattığı şuydu; beni istiyorsan siyaseti ayağının altına alacaksın. Siyasal değeri, siyasal özü, örgütsel esasları ikinci plana bırak veya bana feda et. Kıyamet kopardım, büyük sıkıntılar yaşadım. Gönlüm buna razı olmadı. Bireysel aşk en büyük güç bile olsa, o süreçte ben kendimi bu ‘aşka’ satamadım, adım adım kendimi uzaklaştırdım. Aşk bu değil, dedim. Örgütte, siyasette ısrar ettim. Kurudum belki, ama siyaseti de kurtardım. Meşhur benim o ilişkiyi koparış sürecim de tam bir direnme halindeydi. Son sözlerim işte. Gandi gibi, yani cinsi perhizimi de sonuna kadar kullanabilirim, beni sen aldatamazsın, benim bu gücüm var dedim. Şuna herkes saygılı olmak zorunda; siyasete öncelik vermeliyiz, ama ciddi biçimde. Beni yurtseverliğe götüren en temel olgulardan biri de kadın gerçeği etrafında olup bitendir. Kadın kurtarılması gereken vatan gibidir, demiştim.
Öykümü sizlere anlattım. Bu temel bir duygu ve zaten şimdi slogan haline getirmişim: Özgürleşen kadın özgürleşen Kürdistan’dır, hatta özgürleşen erkektir de. Kadınla ilişkilenme boyutu, bana işgalcilik gibi geliyor. Bir kadını bu temellerde hâkimiyet altına alış, vatan elden gitti, özgürlük elden gitti diye bir duyguya kapılıyorum. Bu, özgürlüğün de ne kadar iç içe olacağını daha sonra kanıtladı, bunun bilimsel tespitini yaptı. Kadının özgürlük düzeyi toplumun özgürlük düzeyidir, o da ülkenin. Seçkinciyim... En değme artistin çok ilerisindeyim. Artistlere hayran olduğum yön, seçkinciliğe çok düşkün olmalarıdır. İşte, ben onların on kat, yüz kat üstünde bir seçkinciyim. Bu derinlikte bir sanat perspektifine sahibim. Sanatın gayesi estetik, güzellik duygusunu geliştirmektir. Güzelliği bulmak, onu toplumsallaştırmaktır. Güzelliğin en temel iki objesi: Güzel erkek ve güzel kadın. Bu kadar güç sahibi bir kişi olarak kendimle ilgili çelişkilerim de var. Aşk benim için ne zaman önemlidir? Ben âşık olabilir miyim? Siyasetin etkisi benden ne kadar şey götürdü? Kendimi sorguluyorum. Adı sanı belli olmayan bir köylü çocuğuyken fazla sevilmiyordum, şimdi ilgi çok yüksek. O zaman büyük bir hata var burada diyorum. Siyasi güce dayanarak kendimi sevdirmeye çalışmam ikiyüzlülüktür. Acaba ben gerçekten birey olarak büyüdüğüm için mi güçlüyüm veya siyasi güç bende yoğunlaştığı için mi birey olarak güçlüyüm? Bu beğenilme, toplum ve kadınların ilgisi acaba neden kaynaklanıyor?
Arayışım şu: Ben asla siyasi güce dayanan bir tip olarak ne kimseyi kendime yaklaştıracağım ne de kendimi kimseye dayatacağım. Bu bir moral, ahlaki ilkedir. Ben ‘ben’ olarak ayakta olacağım. Hiçbir siyasi gücüm olmadan da ben ‘ben’i güçlü ve ayakta tutabilmeliyim. Bana âşık olmak zor...Zilan’ı çözümledik. Zilan bir aşk... Aşkın çok önemli bir boyutu, bir aşk gerçekleşmesi. Aşksız olduğumu söyleyemem. Sizin kadın, erkek arayışlarınız ayrı, benim ki ayrı. Zilan tarzının yaşamsallaşması benim için aşkın gelişimidir. Sevme cesareti veriyor. “Büyük yaşamak, büyük sevmek, büyük savaşmak.” Bunlar birbirine çok bağlı. Pratikleşirse aşk gelişir ve saygı duyulur. Eylemimiz büyük siyasetimizdir, büyük siyasetimiz büyük aşkımızdır. Bunu mutlaka kabul ettireceğiz, başka yolu da yok. Güzel veya güzelleşmesi gereken kızların önünü olağanüstü açıyorum. Sizler belki bir kadınla ilgilenebilirsiniz, ama ben elimden gelse bütün dünya kadınlarıyla ilgilenirim. Amerikalıların geliştirdikleri sistemin çok ötesinde bir kadın arayışı, güzelleştirme enstitüsü, her tür nitelikte yaratmayı kendi çapımda yaparım. Hiç ayıbı yok. Pis bir erkek hâkimi olacağıma, kadınları güzelliğe kaldıran bir yol açıcı, kendimle kapatacağım bir ilişki yerine, herkesi büyük yarışa kaldıran olurum; işte meşhurdur formül yine en çok savaşan, en çok güzelleşen olur, en çok güzelleşen en çok sevilen olur. Zaten bu, iradeyi yaratıyor, irade de sevginin gücünü belirler. Bunlar daha Kürt insanında çözümlenmemiş. O karasevda en geri tarzdır, iğreniyorum ve bunun için de haklı savunularım var. Karasevda kişiliğini yok edeceğiz. Bir düzey yaratmak istiyorum. Sevgi mahşeri bir olaydır, toplumun huzurunda bir olay gibi değerlendireceğiz. Çok özel, özel ilişki derler ya, hayır.
Aslında en toplumsal, en meşru, mahşeri ilişki olarak değerlendirmeliyiz aşkı. Biz de tersine en ayıplısı olarak düşünülüyor. Sevgiyi alkışlamalıyız, taç yapmalıyız başımıza. Elbette bunun için de bütün erkeğin ve kadının sevgi zeminini yaratmak, meşruiyetini geliştirmemiz lazım. Kadın yanlısıyım. Cinselliği de ben belirlediğim sınırlar dahilinde güzel bulurum. Cinsel ilgi güzel bir şey. Güzel bir kadına ilgi duymak, güzel bir kadınla olmak, söylediğim sınırlar esas alınmak kaydıyla değerli bir olaydır. Bunun doğrusunu yapalım diyorum.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER