SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA I CİLT (116.BÖLÜM)
b - Genelde zor, özelde devrimci zor olgusuna yaklaşımda da sosyalizmin ciddi darlıklara sahip olduğu gözlemlenmektedir. Zorun abartılı değerlendirilmesi, “yeni toplumun doğuşundaki ebe” rolünden anlaşılmaktadır. Sosyalist devrimlerde ve reel sosyalizmde uygulanan şiddet, bir ebenin yardımcı rolünün çok ötesindedir. Daha çok S a rgon, Hammurabi, İskender, Sezar ve Napolyon çizgisinin bir devamı gibi görünmektedir. Hele çekilen duvarlar ve dikenli tellerle sistemi koruma, tepeden tırnağa kadar zor kılıfında yaşamayı çağrıştırmaktadır. Bu koşullarda bir anne adayının çocuk doğurması bir yana, olsa olsa ilave zorluklardan ve nefessizlikten ötürü ölmesi söz konusu olabilir. Reel sosyalizm uygulamalarında bu gerçeklik fazlasıyla yaşanmıştır. İnsanlığın bu kadar çıkarına olduğuna inanan bir sistem çevresinde duvar örmez, dikenli tel çekmez. Ancak kendine güvenmeyen sistemler bu tür zor içeren tedbirleri alabilirler. Tersine, eğer ideolojik kimliğe güveniliyorsa, hem dünyayı içine çekmede hem de kendi insanlığını dünyanın her tarafına göndermede her tür kolaylığı göstermesi gerekir. Kaldı ki, silahlanma yarışından geri kalmamak adına yapılanların, kendi çözülüşünü hazırlamaktan öteye anlamlı bir rolünün olamayacağı ortaya çıkmıştır. Yani zor değerlendirmesi ve ona dayalı uygulamalar, sistemi çözerek yapılan en temel yanlışlıklar olduklarını kanıtlamışlardır. Herkes silahlanma politikalarının reel sosyalizmin çözülüşünde başrolü oynadığında hemfikirdir.
Devrimci zorun yüceltilmesi de fazlasıyla abartılı ve yanlışlıklarla doludur. Burada da ebe rolünden öteye, sezaryanla, hatta daha çok düşük doğurtma gibi roller oynamaktan geri kalınmamıştır. Aşırı zor uygulamaları, genelde egemen sömürücü sınıfların karakteridir. Bu zor, duydukları korku ve yaptıkları hırsızlıkların sonucudur. Bu korkuyu gidermek için sürekli yeni silahlar edinirler, sık sık cinayetler işler ve katliamlar yaparlar. Aslında birer katliam eylemi olan savaşlarının bu karakterini gizlemek için Allah adına, istikrar ve toplumun selameti gibi sıfatlarla yüceltme gereğini duyarlar. Gerçekte ise örgütlü hırsızlık, talan ve bunun için her tür cinayet işlenmektedir. Toplumsal dönüşüm ve esenlik için savunulabilecek zor, ancak evrensel hukukun tanımına dayalı meşru savunma amaçlı zor olabilir. Burada zorun bir topluluğun ilerici dönüşümü için, dıştan veya içten dayatılan yok etme, zorla eritme ve dönüştürme çabalarına karşı, kendini savunma ve koruma amacına yönelik olması söz konusudur. Bu amacı aşan, başka toplumsal varlıkları işgal etmeyi, maddi ve manevi değerlerine el koymayı, zorla dönüştürüp kendine benzetmeyi sağlamaya yönelik tüm zorlar gerici niteliktedir ve uzak kalınmayı gerektirmektedir. Ne Allah ne de kutsal vatan veya ulusal kurtuluş adına buna benzer zor eylemleri asla ebelik niteliğinde olmazlar ve bir zorbanın talancı ve katliamcı niteliğinden öteye bir anlam ifade edemezler.
Reel sosyalizm ve izinde yürüyen birçok ulusal kurtuluş hareketi zor olayında aşırıya gitmiş, ancak zora dayalı bir koruma sistemine mahkum olmaktan kurtulamamıştır. Bu yaklaşım kesinlikle egemen ve sömürücü kesimlerin karakterini yansıtır. Zor kullanma sosyalizm ve ilericilik adına yapıldığı için, ayrıca ilaveten ciddi bir yozlaşmayı da beraberlerinde getirir. Tarih bu zor yaklaşımının emekçilerin ve ezilen halkların tarzı olamayacağını bir kez daha reel sosyalizm örneklerinde kanıtlamıştır. Meşru savunma hakkı ise, her düzeyde ve her zaman yaşamsal değerlere karşı haksızca yönelim oldukça, içinde bulunulan koşullar ne olursa olsun, yapılması gereken varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama hakkı ve kutsal eylemidir. Meşru savunmada zoru kullanma hakkı, ancak toplumsal varlığın maddi ve ideolojik öğelerine saldırı olduğunda, özgür gelişme süreçlerinde, özellikle niteliksel dönüşüm anlarında, yani devrimci doğuş dönemlerinde gelişmeleri zorla önlemek isteyen güçlerin zoruna karşılık doğar; zor kullanımı bu çerçevede meşru ve zorunlu olur. Bunu aşacak her zor kullanımı haksız kazanımlara, boş kayıplara ve ciddi yozlaşmalara yol açar.
Reel sosyalizme bağlı birçok gelişmede bu anlamda zor kullanımının abartılı uygulamaları olduğu kadar, varlığını koruma ve özgür gelişmesini sağlama savaşımı veren güçlere gerekli desteğin gösterilmediği de birçok örnekle kanıtlanmıştır. Zor teorisi bilimsel sosyalizmin en çok yanıldığı konuların başında gelmektedir. Bu yanılgılar reel sosyalizmin çözülüşünde en belirleyici etkenlerdendir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER