TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (14.BÖLÜM)
e) Partinin devrimci ideolojik, politik ve örgütsel gelişmesi karşısında uzlaşma, teslimiyet ve düşmanla birleşme: tasfiyecilik ve reformizm
Semir’in yürüttüğü tüm faaliyetler,partimizin devrimci direniş çizgisini tasfiye etmeye yöneliktir. O 1979’dan beri partimizin geliştirdiği devrimci direniş çizgisine karşı çıkmakta, ona karşı fiili müdahalede bulunmakta ve onun tasfiye edilmesi için yıllarca savaşım vermektedir. Böylelikle Kürdistan halkının bütün tarihi boyunca ilk kez kavuştuğu direnişçi öncüsü boğulmak istenmiştir.
Bu temelde teslimiyet ile direniş, karşı-devrim ile devrim uzlaştırılmaya çalışılmıştır. Teslimiyet, boyun eğiş ve işbirlikçiliğin partimize egemen kılınması için çaba harcanmış, direniş uzlaşmaya zorlanmak istenmiştir. Düşman faaliyetlerinin proletaryanın öz örgütüne taşırılmasına çalışılmıştır. Evet, bütün süreç boyunca bu bayın yürüttüğü faaliyetler dikkatle incelenecek olursa, bunların bu nitelikte olduğu açıkça görülebilir.
Sadece birkaç olayı anımsatmak, bütün bunları görmek için yeterli olacaktır. Semir’in cezaevine verdiği direnmeme emri, KUK’la kendi başına imzaladığı ateşkes anlaşması ve cezaevinde Şahin-Yıldırım ikilisiyle kurduğu ilişkiler bunu çok açık bir biçimde kanıtlamaktadır. O, Şahin-Yıldırım hainleriyle birleşerek, PKK içinde ihaneti örgütlemeye çalışmıştır. O, teslimiyeti meşru göstermek için yoğun çaba harcamıştır.
O, Yıldırım’ın “Bizim yaşamamız PKK’nin imhasına bağlıdır” talimatını yerine getirmek için uğraşmıştır. Bu bay, Mazlum, Kemal ve Hayri yoldaşların doruğa ulaştırdıkları direnişle değil, teslimiyet ve düşmanla birleşmeyi seçmiştir. Onuru ve insanlığı tadan herkes, Mazlum, Kemal ve Hayri yoldaşlar gibi yüceliklere sahip çıkmak varken, düşmanın basit bir piyonu olan Yıldırım’a sahip çıkmaz, çıkamaz.
Sadece PKK’liler değil, her insanoğlu eğer insanlığından vazgeçmemişse, Kemal, Hayri ve Mazlum yoldaşların direniş ruhunu yaşatmamazlık edemez. Evet, bu bay bugün Şahin-Yıldırım ihanet çetesiyle ilişki kurarak bu yüce değerlere saldırmaktadır. Bu çılgınca yürütülen bir savaştır. Bunlar sadece düşmanın birer piyonudur. Bunlar sömürgeciliğin yarattığı maddi zeminin yansımasından başka bir şey değildir. Hiç kimse proletarya partisinden, onun davasının düşmanı olan Yıldırım gibilerini meşru görmesini ve onları kabul etmesini isteme cüretini gösteremez.
Direnişle teslimiyet, devrimle karşı-devrim birlik içinde olamaz. “Birlik büyük bir davadır ve büyük bir slogandır! Ama işçi 58 davasının gereksinmesi, marksistlerin marksizm karşıtları ve bozucularıyla birliği değil, marksistler arası birliktir.” (Lenin, İşçi Sınıf Partisi Üzerine, s. 315) Bu anlayış marksizm-leninizm karşısında başarılı olma yetkisine sahip olamazdı. Halkın gücü her türlü ihanetin karşısında direnişi zaferle sonuçlandırabilecek kadar güçlüdür. Eğer kendisini yitirmemişse, devrimci önderliğin ve devrimci çizgi direnişçiliğinin yenilgiye uğraması olanaksızdır. Provokatörün yenilgi karşısında çılgınlığa ve öfkeye kapılması bundandır. Kürdistan tarihinde ilk kez erişilen bir direnişe saldırmak, kişiyi sadece çılgın değil, canavar bile yapabilir.
O, samimi bir çehreye bürünen kan içici bir Drakula’dır. Hem de sadece kişilerin değil, bütün bir halkın tüm özsuyunu emmek isteyen bir Drakula! Semir, partinin bütün değerlerine saldırarak, tipik bir tasfiyeci örneği sunmuştur.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER