SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II (171.BÖLÜM)
Urartu mitolojisi Hurri mitolojisinin bir uzantısıdır. Üçlü tanrı sistemine Haldi eklenmiştir. Muhtemelen Haldi halkını temsil etmektedir. Kelime olarak da Urartu, ‘yüksek yer’ anlamına gelip, Sümer kültürüne dayalı bir adlandırmadır. Urartu imparatorluk haline dönüşemiyor; bir nevi milli devlet olarak kalıyor. Madencilikte ve at yetiştirmede Mitanniler kadar ustadırlar. İran’a doğru açılımda bir ön adım rolünü oynarlar. Asurlarla çetin savaşlara girişirler. Yaklaşık üç yüz yıl hüküm sürerler ve miraslarına Medler konar. M.Ö 650’lerde tasfiye oldukları tahmin edilmektedir. Merkezi devletle aşiret konfederasyonu arası bir konumu işgal ederler. Tam merkezi bir köleci devlet haline geldiği söylenemez. Urartulardan sonra Kürtlerle Ermeniler daha çok ayrışır.
Ayrıca kuzeyden gelen İskit kavimleri, alandaki kültür tarafından eritilmekten kurtulmazlar. Kölecilik çağında alanda gelişen en önemli uygarlık hamlesi Med-Pers İmparatorluğu’dur. Bu imparatorluğun temeli Kuzeybatı İran’da, daha doğrusu Medya’da atılmıştır. Medler Asurlar döneminde doğu komşularıdır. Hurri kökenlidirler. Fakat İran üzerinden gelişen kültürden de etkilenmektedirler. Söylendiği gibi, Medler M.Ö 2000’lerden itibaren Kuzey Avrupa ve Güney Rusya hattı üzerinden İran’a ve Hindistan’a inen Hint-Avrupa grubu kavimlerinden değildir. Hatta böyle bir göçün olduğu da kuşkuludur. Belki karşılıklı sınırlı göçler olmaktadır. Ama bir halkın toptan göç yoluyla daha önce yerleşik bir alana gelip sessizce oturması, teorik olarak bile mümkün görünmemektedir. Doğru olan, güçlü kültürlerin daha zayıf kültür alanlarına doğru etkilerini geliştirmeleri biçimindedir. İran’dan kuzeye, doğuya, Çin’e ve Hindistan’a doğru kültürel yayılma binlerce yıl sürmüştür. Bununla birlikte sınırlı bazı göçler olmuşsa da, bunlar güçlü kültür içinde erimekten kurtulamamışlardır.
Ortadoğu’nun güçlü kültür merkezlerinin on beş bin yıl ardı ardına neolitik ve ilkçağ sınıflı toplum kültürünü dünyanın dört yanına yaydıkları tarihi bir gerçektir. Konumu kültür ithal etme biçiminde değil, ihraç etme rolüne yatkındır. Yukarı Dicle-Fırat havzası bu merkezlere en yakın yerlerdir ve sürekli beslemek gibi bir işlev görmektedir. İran’ın özellikle üç tarihi bölgesi de yani Kuzeybatı Medya, Güney ve Güneybatı Persiya, Kuzeydoğu Partya bölgeleri yayılmanın geçiş hatlarıdır. Dolayısıyla Medlerin ağır basan yanı, yerleşim ve aktarıcı bir konum teşkil etmeleridir. Asurların yükseldiği bir dönemde, doğu komşuları Medlerdir. Maden, kereste, kıymetli taşlar ve at yetiştiriciliğinde avantajlı konumdadır. Urartuların hakim oldukları dönemde onlarla temas halinde olup giderek yakınlaşmaktadırlar.
Kürtlerin Guti, günümüzde Soran halkına yakın durmaktadırlar. Med adlandırmasının Asur kökenli olması güçlü bir ihtimaldir. Asurların bu bölgeye maden ülkesi anlamında Madain demesi ve bu kökenden türemeleri olasıdır. Asurların Diyarbakır yöresinin demir, bakır ve gümüşüyle yoğunca ilgilendikleri bilinmektedir. Amed ve Maden kazasıyla Med kelimeleri arasındaki benzerlik ve Asur adlandırmaları, ‘maden ülkesi halkı’ deyimine ağırlık kazandırmaktadır. Nasıl ki Sümerler ‘yüksek memleketliler’ anlamında Hurriler kavramını kullanmışlarsa, Asurların da ‘maden ülkesi halkı’ anlamında Madain, Mad, Med kelimelerine yol açmaları güçlü olasılıktır. Amed ve Madain adları da bu dönemden kalmış olabilir. Medler siyasi olarak yükselmeden önce, güçlü bir ideolojik dönüşüm sürecinden geçmişlerdir. Bunun güçlü önderi Zerdüşt Peygamberdir.
Sümer mitolojisinin birinci hamle yerelleşmesi ve dönüşümü, Hint-Avrupa’nın bir ilk kolu olan Aryen mitolojisi biçimindedir. Üçlü ve sonraları ikili bir tanrı sistemi vardır. Tahminen bu düalistik, ikili tanrı sistemi M.Ö 1500’lerde oluşmaktadır. Ahura-Mazda inancı da denilen bu inançta, karanlık ve aydınlığın tanrıları şeklinde bir ayrışma yaşanmaktadır. Zerdüşt tıpkı Budha’nın Brahmanizm’de, Konfüçyüs’ün Taoculuk’ta, Sokrates’in de felsefede yaptığı büyük ahlaki reformu, hepsinden önce Ahura-Mazda inancında yapmaktadır.
Tıpkı Hz. İbrahim’in Urfa yöresinde Sümer mitolojisinde yaptığı reform gibi, Zerdüşt de tahminen M.Ö 1000-500 yıllarında reform geçiren bu inancı en güçlü bir biçimde dönüştüren kişi konumundadır. Aslında İbrahim’in reformculuğu da birkaç yüzyıllık sürecin sonundaki nihai adım olarak veya bir dönemi bitirip yeni bir dönemi başlatma biçiminde anlaşılmalıdır. Birisi güneydoğuda, diğeri kuzeydoğuda benzer rolü oynamaktadır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER