NASIL YAŞAMALI? CİLT-II (80.BÖLÜM)
İlkin Özgür İlişkiler Ortamına Ulaşmak Gerekiyor;
Nasıl ilişkiler? Nasıl bir yaşam? Bu kadar temel gerçeklere bağlı olundu mu, nasıl bir yaşam sorusuna daha sağlam cevaplar verilebilir. İlişkilerdeki büyük cesaretsizliği her düzeyde olduğu gibi, askeri-siyasi sahada da görmek mümkündür. Daha da yakıcısı yaşamın en temel alanını ifade eden kadın-erkek ilişkilerinde görmek mümkündür. Mevcut ilişki bütün içeriğiyle değerlendirilmelidir. Sizlerle geliştirilmesi gereken tartışma biraz bu amaçlıdır. Bunun için çerçeveyi böyle geniş çizdik. Bu ilişkinin bütün yönlerini ve iç yüzünü anlamak zorundayız. Nasıl başladı ve nereye götürmek istiyor? Çürümesi, sakatlığı kadar güzelliği, dirilişi nerede? Reddi, tepkisi kadar benimsenmesi gereken yeri nerede? Bunlar, “yaşam nasıl olmalı” sorusuna cevaptır. Maalesef, bireyler bu konuda adeta yitik, kör, sağır, duyarsız. Anladığı bazı kaba biçimler var. En değme erkek veya kadın birbirleri karşısında en fazla kaba bir cinselliğe dayalı ortaklığı düşünür. Bizde bu çok somuttur. Yaklaşım kaba cinselliktir ve bunu da en çirkin biçimiyle algılar. Birbirlerinde kişilik görme, toplumsal, siyasal düzeyi amaçlama, yine ilişki zenginliğini amaçlama yok. Siyaseti, sanatı düşünmeyeceksin, edebiyatı, yüceliği bırakacaksın denilir, bu olmaz.
Örneğin bir küçük-burjuvayı (ister kentli ister köylü olsun veya yüzyıllardan kalma artık yapılar da diyebiliriz), eğer sömürgecilik fazla etkilememişse, kendini ömür boyu çok kaba bir cinsellikle onun ürünü olan çocuklar ve çok zorunlu kıldığı küçük maaş veya mal-mülke öldüresiye bağlar. Yücelmiş bir toplum, yücelmiş bir yaşam aklına gelmez. Aslında bunun imkânı da yoktur. Sonuçta 15 yaşına giren erkek veya kadın bunu böyle ele alır. Kör bir kuyuya veya dolap beygirinin hareketine benzeyen hiç mesafe almayan bir dolanım tarzına götürür. Tükenen insan bu konum aracılığıyla gerçekleşiyor. Tükenen kaba, geri ilişki ve yücelmeyen ilişki gerçeği budur.
Önderlik olayında bunun da çözümlemesi yapıldı. Ama böyle görülmüyor ve yaşanmak istenmiyor. Bu kabalıktır, çirkin ve yetersiz bir durumdur. Kadının bu kadar çirkinleşmesini veya erkeğin kendini bu kadar kabalaştırmasını yadırgamak gerekiyor. Hatta bir suç derecesinde değerlendirip, nedenlerine inmek, neden böyledir sorusuna cevap aramak gerekiyor. Bu soruların cevaplarını parti ve önderlik çözümünde bulmak mümkündür. Çözümlemeler aileyi parti ve Kürdistan ailesi seviyesine, hatta insanlık ailesi seviyesine taşırmaya çalışır.
Örneğin kadın toplumumuzda çok kaba ve ilkel bir biçimde bir erkeğin mutlak anlamda malı gibi değerlendirilir. Erkek, bu özellikteki kadını bin kat daha fazla malı gibi görür. Erkeğin gözü kadındadır ve öyle ki, başkasının gözü, eli kadına değerse namus gitti. Toplumda bunun neredeyse kan davalarına kadar yaygınca vardırıldığını düşünürsek, düzeyin ne kadar gerisinde kalındığı ve toplum dışılığın ne ölçüde yaşandığını görürüz. İnsanlar böyle mi birbirlerine yaklaşmalılar? Niçin böyle? İnsanlar bu kadar mülk bağıyla birbirlerine bağlı olurlarsa sonuç neyi götürür, neyi getirir? Özgürlüğe çok kapalı bir olay değil mi? İlkel, kaba cinsel güdüyü aşmamış bir bağlılıktır. Bu bağlılığın ürünleri olan çocuklara bakmak biçiminde şekillenen toplumsal bir bakış tarzıdır. Herhangi biri kendini bu çarka kaptırdı mı kurtulması imkânsızdır.
Bu kişilikte toplumsal düzey yok, siyasal düzey hiç mi hiç yoktur; askeri düzeyin yanından ise hiç geçilmez, ülke kavramı yitirilmiş, özgürlük kavramı belki de onun için tehlikelidir. Varsa yoksa bir karısı, bir kocası, birkaç çocuğu, birkaç parça tarlası, dükkanıdır. Biz buna karşı büyük tepki duyduk. Savaşımımız bunun zıddı temelinde gelişiyor. İnsan kendini böyle ele alamaz ve birbirine de bu şekilde bağlanamaz. Bütün duygu ve düşüncelerimi neden böyle kaba bir ilişki içinde tüketeyim? Ve görüldü ki, özgürlüğün temel olduğu yaşam için harekete geçildi ve bu yaşam bütün ulusal düzey bağlandı. Kadının aşırı köleliği nedeniyle toplumsal düzeyin özgürlüksel düzeyle bağlanması burada geliştiriliyor. Bütün bunlar askeri, siyasi, örgütsel bağa doğru götürülüyor. Bu, büyük gericiliğe, çok kaba ilişkiye veya ilişkisizliğe karşı tepki büyük bir mücadeledir.
Ardından gelişen ortamsa büyük özgür ilişkiler ortamı. İlişki kurmadan önce özgür ilişkiler ortamına ulaşmak, bunun zeminini bulmak gerekiyor. Şimdi bu çerçevede saflara, özgürlük ortamına bir akın var. Saflara geliş tarzını bu temelde ele alıyoruz. Bu, özgürlüğe olan akımdır, kaba ilişkilerden kurtulmak isteğidir. Zengin, anlamlı, siyasal, askeri ve sanatsal boyutu olan ilişki arayışları hemen kabul görüyor. İlişki zenginliğine ve hızlılığına ulaşmak isteniliyor. Bunun için her şey ölüm de dahil göze alınıyor. Biz bunun anlamlı olduğunu söylüyoruz. Bunun için ortamı özgür tutmak, özgür ilişkiye kanallar açmak ve kesinlikle kabalığa, ilkelliğe zemin sunmamak, bu konuda eleştirisel, hatta çok mücadeleci olmak gerekir. Yine özgürleştirici ortama ve gelişkin ilişkilere yüksek değer biçmek önemlidir. Zaten bunun da temelinde ulusal, askeri, örgütsel ve siyasal gerçeklik vardır. Bununla iç içe gelişen özgür ilişkiye ve yeni temeller üzerinde kurulan kadın-erkek ilişkilerine açıklık getirmek, biçim vermek, amaçlanan veya yaşatılmak istenene yeniden “Nasıl Yaşamalı?” sorusuna böyle karşılık vermek ve soruna böyle bakmak bilimseldir.
Bu bilimselliğin sanatla, askerlikle, ruhla bağlantısı çok açıktır ve bir de yaşamın diriltilmesidir. Ölü canlar yerine diri canlar, çürüyen ilişkiler yerine sağlığa kavuşmuş bireyler toplumuna doğru yol alınıyor. Aslında bu bir roman gerçeği oluyor. İlişkilerdeki çürüme yerine dirilik, sağlığa ulaşma hayali, umudunu yakalamaktan hareketle devrim, temelini böyle buldu. İşte bu temeli daha da kazıyarak “Nasıl Yaşamalı?” sorusuna giderek yetkin cevaplar veriliyor. Hiç şüphesiz yaşamın reddi anlamına gelen her türlü ilişki türü, çürük, yoksun ilişki yerine; canlı, diri, sağlıklı ve oldukça zengin ilişkilerle yaşam somutlaştırılıyor. Yaşamın en yetkin, özgür bir temsilcisi olan kadına böyle bir bakış açısı sağlamak oldukça önemli. Kadın açısından buna hem ilkesel hem pratiksel olarak günlük siyasal mücadeleyle yüksek ilgi göstermek kaçınılmaz bir durumdur.
Çünkü kadın, toplumsal, ulusal, siyasal baskı ve düşürülmüşlük düzeyinde en büyük acıyı, kişiliksizliği yaşıyor. Bu yüzden kadın özgürlük ilişkilerine de en büyük değeri ve en büyük mücadeleyi vermek zorundadır. İkiyüzlü, kendini aldatan insanın mücadelesi özlü ve kapsamlı gelişemez. Biz bu düzeyi PKK önderliği altında biraz daha geliştirmeye, hatta yaşanılır kılmaya çalışıyoruz. Bu çabamız aslında bir yerde başkalarının eski tarz kadın-erkek ilişkilerine karşılık vermektir. “Şöyle devrimci ilişkiler, evlilikler” deniliyor. Bunlara benzeyen birçok örneğin de gösterdiği gibi, bu tür ilişkilerin aslında ne kadar sığ oldukları ne kadar düzen koktukları, hatta düzenden kopmamayı esas aldıkları ve ne kadar tehlikeli olduklarını biliyoruz.
Özgür ilişkilerin öyle kolay kolay kurulamayacağı, öyle ucuz hayallerle, ucuz tutkularla özdeşleştirilemeyeceği, hele eşli-dostlu yaklaşımların öyle basit ve kolay bir yaklaşım olamayacağı, aksine çok daha kapsamlı bir yaklaşım düzeyini gerektirdiği anlaşılmıştır.
Bu konuda Önderlik olayı, düzeyi özgür tartışmaya açık tutarken karmaşık tutmamaya özen gösteriyor. Kişinin düzeyini, kendini ifade etmeye açık olması, kimsenin duygu ve düşüncelerini bastırmaması, herkesin kendini özgürce ifade etmesi, beğeni ve seçim kabiliyetini sonuna kadar geliştirmesi ve böylece iyiye, doğruya, en güzele yakın bir çabanın sonuç alabilecek bir düzeyde olması önemle ele alınıyor. Bir de bu anlamıyla parti ortamı özgür yaşam ortamına dönüştürülüyor. Yine savaş ortamı özgür yaşamın yaratıldığı bir ortam olarak geliştiriliyor
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER