TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (125.BÖLÜM)
Bunlar PKK’ye karşı çok öfkelidirler. Ama orta yerde PKK’den başka bir güç yoktur. PKK saflarına sızmışlardır. Başka gruplardan, başka anlayışlardan ve aile çıkarlarıyla yoğun yüklü çevrelerden geliyorlar. Bir de, PKK’de “önder” olduklarına inanmışlardır. Veya PKK’de sözüm ona iktidarı ele geçirmişlerdir. Bazıları kendilerini iktidardan düşürmek istiyor veya kendileri buna inanıyorlarsa, hemen öldürüyorlar. Agit ve erdal yoldaşları düşünelim. Onlar parti militanlarıydı. Partinin işlerini yürütüyorlardı. Bir de bu yoldaşlara karşı olanlar yoktu. Bu tiplerde, bu yoldaşlara karşı, “Sen benim siyasal hayatım ve gücümle oynuyorsun, ben de senin hayatınla oynarım” yaklaşımı vardı.
Birisi, PKK içinde sözüm ona bir baş olmuştu; kendisini bir güç sanıyordu; PKK militanları ise kendisine engel oluyordu. Bunlar pek olumlu bir şey yapmadıkları gibi, bazı şeyleri de ele geçirmişlerdi. İşte çetecinin sonu buradadır. Eşkıya, ağa veya çete diyeceğim bu tip, sözüm ona burayı ele geçirmiştir. Şimdi bu anlayışı daha derin ele alabilirsiniz. Edebiyata ve psikolojiye vurabilirsiniz. Zihniyetini ve anlayışlarını daha iyi açabilirsiniz. Yaşantısının ne kadar tehlikeli, karanlık ve kompleksli olduğunu inceleyebilirsiniz. Ailesinin düşmanla bağlantısını ortaya koyabilirsiniz. Zaten bunların hepsi iç içedir. Sonuçta ortaya çıkacak durum bellidir. Bizim geliştirmek istediğimiz PKK, önderlik ve taktik gelişmeyle bunlar birbirine tam düşmandır. Daha kapsamlı çözümlemelerimiz vardır. Bunlar bu çözümlemelerin doğru olduğunu söylüyorlar. Ama pratikleri tamamen buna ters düşmektedir.
Ben, sizin durumunuza biraz daha sert değindim. Neden bu denli ters doğmuşsunuz, neden bu denli ters büyümüşsünüz? Ters doğmadan söz ederken, kastetmek istediğim şey şudur: Kendi çıkarlarını müthiş bir biçimde dayatarak, doğruların canına okuyanlar vardır. Bunu sonuna kadar açmaya çalışıyoruz. Sizler kuşkucu tiplersiniz. Politikayı kavramıyorsunuz. Ulusal kişilikten anlamıyorsunuz. Hatta bir arkadaşa şu cümleyi kullandım: Onbeş yaşındaki kızlar gibisiniz; birisi sizinle oynadığı zaman aklınızı bile yitiriyorsunuz. Buradakilerin yarısı kuşkuculuğa düşmedi mi? Sizi biraz da kuşkulu duruma düşürdüler. Üstelik militan olduğunuzu söylüyorsunuz; yaşamınızı ortaya koymuş durumdasınız. PKK’nin çizgisi net ve doğrudur diyorsunuz. Ama sonradan devrimle oynayanlar, tam da on beş yaşındaki kızlara benzemiyorlar mı? Neden başkaları sizinle oynasınlar? Yiğitlik ve mertlik nerede kaldı? Adam kurallarla oynuyor. Kurallarla nasıl oynanabilir? Biz burada hayatımızı ortaya koymuşuz. Bir yaşam biçimimiz ve yaşam kurallarımız vardır; yürekliliğimiz de vardır. Müthiş zorluklara katlanarak yürüyoruz. O zaman bizimle neden oynasınlar? Bu kadar düzenli bir yaşamı sürdüren sizleri neden kuşkuya düşürsünler? Yoldaşlara bağlılığınız bu kadar zayıf mıdır? Amaçlarınız konusundaki bilinciniz bu kadar zayıf mıdır? Yol, yöntem, karar ve uygulama konusunda bu kadar zayıf mısınız? Hayır, zayıf değilsiniz. Ama daha önce de söylediğim gibi, partinin militan hattına tam girememişsiniz.
Birinin, eskiden olduğu gibi sizi kullanmasını ya da her şeyi sonuna kadar benim size yaptırmamı istiyorsunuz. Bu konularda sürekli bir yetmezliği yaşarsanız hep kaybedersiniz. Yönetimde ortaya çıkan durum budur; ülkede yaygınca ortaya çıkan durum budur. Ben kendi gücümü kullanabilirim, kendi konumumu kullanabilirim. Ama siz de savaş hattında işleri, en azından iyi götürmelisiniz. Oysa siz kendi mevzinizde bile savaşçılığı ve militanlığı iyi yürütemiyorsunuz. Bu konuda sonuna kadar kuralların uygulayıcısı olabiliyor musunuz? Her şeyden önce parti yaşamını uygulayabiliyor musunuz? Her gün haber alıyorum; filan koğuşta bulunan arkadaşlar kendileriyle şöyle oynuyorlar deniliyor. Bu ne demektir? Bazı arkadaşları uyardım. Kimse kurallarla oynayamaz. Bu kadar zorluklara katlanarak buraya gelmişsiniz. Kendi kendinizle dalga geçebilecek ve bu basit oyuna gelebilecek kadar zayıfsanız, en ağır cezayı çoktan hak etmişsiniz. Böyle particilik ve önderlik olmaz. Aslında bu konuları açtık. Ama fazla bir şey kavramadınız. Aslında kavrayabilirsiniz, belki bundan sonra daha iyi yaparsınız. Yine de bunlar yaşadığınız acı gerçeklerdir.
Eğer, partiye ve partinin önderlik hattına sahip çıkmazsanız, bazıları kendilerinin önder olduklarını söyleyecektir. Bakın, size her zaman söylüyoruz. Bırakın bu genç arkadaşlarımız önderler haline gelsin diyoruz. Bunların ihtiyaçları vardır; kendileri savaşa gidecektir; en azından her biri taktik önderlik hattını tutturmalıdır. Aslında engel olan budur. Bu parti politikası olmadığı gibi, eğitim politikası da değildir. Talimatlarda ortaya çıkmıştır. Örneğin, biz feodal ve küçük burjuva artıklarının nasıl oynadıklarına ilişkin talimatlar yollamıştık. Siz bu talimatları okudunuz. Peki, bunlardan ne kadar sonuç çıkardınız? Bizim bir savaşı geliştirme taktiğimizin olduğunu biliyorsunuz. Bu taktiği geliştirdiğimizde açıkça ifade ettik. Biz, Sovyetler Birliği’nde ve Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, sınıf savaşımını anında bastırmayı ve birisi canımıza okusa bile, onu derhal sert yöntemlerle ezmeyi tercih etmeyiz. Ne zamana kadar? Sonuna kadar, kurallı parti yaşamını egemen kılıncaya kadar. Eğitime doğru ve demokratik bir biçimde katılma budur. Beyninizi ve yüreğinizi sonuna kadar geliştiremezsek, sizi kölelikten kurtaramayız.
Asıl sorun insanımızı demokratik tarzda militanlaştırmak ve partinin hattına oturmuş kadrolar haline getirmektir. Bu da sonuna kadar tartışmada açıklık ve içten katılımınızla başarılacaktır. Bu konuda henüz rolünüzü tam oynayamayan bir konumda bulunuyorsunuz. Her gün konuşa konuşa boğazımız kuruyor. Gruplarla ve yönetimle ilgileniyoruz. Buna karşılık siz de parti hattının militanı olmalısınız.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER