NASIL YAŞAMALI? II CİLT -105.BÖLÜM
Çok Temel Yaşamsal Faaliyetler İçindeyim
“Nasıl Yaşamalı?” sorusuna yeterince cevap verdik. Saflarımızda buna herkes cevap olmak zorundadır. Cevap olmamakta ısrar edeni amansız bir biçimde aşmak, yerle bir etmek zorundayız. Uzun süreli gelişimlerinizi bu kadar sakatlamanızın ve en eskisini de en yenisini de tutmanızın ne anlama geldiğini görüyorsunuz. Aslında birçok şeyi yeni yeni anlamaya başlıyorsunuz. Sanıyorum oldukça da sonuç alıcı olmaya çalıştık. Acaba bu sefer gerçekten köklü halledilmiş oldunuz mu, doğru yaşama gelebilecek misiniz? Partide, orduda, savaşımda, sosyal yaşamın hemen her ilişkisinde “Nasıl Yaşamalı?” sorusuna cevabınız olacak mı?
Fuat: Başkanım bu konuda nasıl cevap verilmesi gerektiği son derece açık. Kişinin bu noktadan sonra cevap olmaması, kendisinde buna cevap yaratamaması, kendini cevap haline getirmemesi “özgürlük istemiyorum, vatan istemiyorum, kurtuluş istemiyorum” anlamına gelir. Başka bir anlam taşımaz.
– Çok kapsamlı derslerin ışığında geçmişe yeniden bir göz attığında en çarpıcı husus nedir? Neden böyle oluyor?
Fuat: Başkanım, kişinin ulus gerçekliği, halk gerçekliği ve tarih karşısında içine düşürüldüğü suçluluk durumları vardır. Aslında parti ortamına gelirken suçluluk psikolojisi oldukça derindir. Sanıyorum kendini yeterince açmama, suçunu itiraf etmeme var. Geriye çekilip kendini gizlemeye çalışma durumlarının olduğunu düşünüyorum. Partinin yıllarca uğraş vermesine rağmen, parti karşısındaki direnmenin anlamı bu derin suçluluğu gizleme psikolojisidir. Fakat salt bununla da yetinmemek gerekiyor.
- Bu bir neden. Vicdanın uyanışı var mı? Ya da olacak mı bundan sonra?
Fuat: Aslında oluyor. - Vicdan gelişiyor mu?
Fuat: Gelişiyor. Başka çaresi yok Başkanım. Gelişmek zorunda.
- Ama hâlâ bütün kadrolarımızda sığlık, örgüt imkânlarını bireyselleştirme, çözüm gücünde tıkamakla karşı karşıya bırakma, belirlenen fırsat ve olanağı asgari düzeyde kullanma ve daha çok da kendi etrafında yontma, böylece bir lafazan olup çıkma tehlikesi kendini oldukça hissettiriyor. Sanki beni biraz tatmin etmek, biraz çevresini oyalamak için bir hava yaratılıyor. Komutan da öyle, diplomat da veya herhangi bir çalışan da öyle. Sanki rica üzerine iş yapıyorlar. Hâlbuki burada rica değil, önderlik olayında amansız yaşam çabası vardır. Günü kurtarmakmış, mevkii kurtarmakmış, ya da kendini biraz yaşatmakmış, böyle şeyler yoktur, burada. Burada tarih çözümlenmeye çalışılıyor. Kürdistan'ın bütün kördüğümleri çözümlenmeye çalışılıyor. Buradaki çözüm gücü, çabası arkadaşlarımızın sergilediklerinden çok farklıdır.
Ben burada günü kurtarmıyorum veya şunu bunu idare etmek için bir çaba içinde değilim. Çok temel yaşamsal faaliyetler içindeyim. Kendimi şuna buna dayatma derdinde de değilim, ama güzel şeylerin yaratılmak istenildiği önemli çalışmaların başarılmak istenildiği de çok açık. Neden arkadaşlarımız bunu göremiyor ve böyle çalışamıyorlar. Bundan sonra bu tür durumlar aşılmazsa örgüt affetmez. İşler bu noktaya gelip dayandı.
Fuat: Artık kimse gafletten bahsedemez. Bu kadar netleştirmeden sonra, gaflet, bu kadar yanılgılı yaklaşım da söz konusu olamaz. Doğrudan yaptırım...
- Sadece siyasi, askeri kurallar böyle istiyor diye değil; sosyal yaşama ilişkin yaptığımız çözümlemeler, tutku halinde bir yaşam imkânı, cevabı sunuyor. Biraz yaşamak istiyorum diyenin dört elle sarılması gereken durumlar açıklığa kavuşturuldu, yaşam için netleştirildi. Bu kadar yaşam inkârcısı, yaşam suçlusu olmaya kimse cesaret edemez diye düşünüyorum. Yaşamda artık güven sahibi olmak gerekiyor. Yaşama gelmemek veya “bana ne layık görülürse ben öyleyim. Kimse beni değiştiremez, dönüştüremez” diyebilecek kimse sanırım yoktur. Bir köylünün bile bizi gördükten sonra, böyle söylemesi mümkün değildir. PKK'nin gücünü küçümseyenlerin, PKK'nin bir yaşama cevabı olduğunu görmek istemeyenlerin ya dehşetle fark edecekleri, hızla kendini düzeltecekleri, ya da artık yerin altına girecekleri, sıvışacakları açıktır ve bu biçimde sonuca gidilecektir.
Fuat: Bu yaşam insana altın değerinde bir güç kazandırır. Gelinen düzeyde sadece insana da değil, ulusa kazandırır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER