TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (180.BÖLÜM)
Buraya gelen bazı dostlarımız, bu zeminin PKK’nin temel karar ve irade merkezi olduğunu söylerler. Onlar bunu biliyor da, bu adam bilmez olur mu? Adamın temel karar ve irade merkezine kendisini oturtması gerekiyor. Burada her şeyi zapturapt altına alması gerekiyor. Bu zemini kontrol altına alan, Kürdistan’ı da kontrol altına alacaktır. Tabii akıllıysa buna ulaşacaktır. Projesinin bulunmadığını iddia ediyor. Gerçekte ise müthiş bir projesi vardır. Çünkü düşman bunu çok iyi biliyor.
Düşman basını her gün PKK’nin dışarıdan beslendiğini yazıyor. Buradaki karar ve irade merkezi gerçekten de Kürdistan’daki mücadeleyi yürütüyor. Gazeteciler ve daha değişik güçler geliyor, bunu bir çırpıda fark ediyor. Bu kadar büyük oynayan biri bu gerçeği bilmez olur mu? Sizler bunu bilmez olur musunuz? Öyleyse, o zaman ben ne söyledim? Yaz döneminden beri gelişen şey nedir? Beni bile kontrol altına almaya çalışması hangi anlama gelir? Beni kontrol altına almak, Kürdistan’ı kontrol altına almak demektir; insanları aldatmak, onlara boyun eğdirmek ve komplolar geliştirmek demektir. Aynı şekilde bir arkadaşa yönelmiştir. Bu başka bir arkadaş, örneğin öteki yönetici arkadaş da olabilirdi. Yani aynı şeyi, kendisine göre anlam ifade eden başka birine karşı da gerçekleştirebilirdi. Siz bu konularda fazla bir şey bilmiyorsunuz. Bu son olayla belki bana kadar uzanamadı; ama bu bana bir karış yakın olması anlamına gelir. Bir yoldaşına bu biçimde yönelen bir kişi çok tehlikelidir. Hemen belirteyim, böyle bir şey kendiliğinden de olabilir. Siz çevremde bulunan çok değerli ve korunması gereken birine silahınızı doğrultarak yönelirseniz, bu bir karış yakından bana kurşun sıkmanız anlamına gelir. Bunu yapan iyi niyetli birisi de olabilir, herhangi biriniz de olabilirsiniz. Bazıları aymaz olabilir, ama ben aymaz değilim.
PKK ortamında hiç düşünmeden ve talimatları çiğneyerek silahını bu biçimde kullanan adam, PKK’nin temel karar ve irade merkezine de rahatlıkla kurşun sıkabileceğini ifade etmiş olmaktadır. Ben bu olayın üzerine giderek derinliğine ele almasam, “Bizimki hata yaptı” diyecektiniz. “Allah kahretsin! Zaten kişiliğinde biraz feodalizm ve kemalizm vardı. Neredeyse bu kaza yüzünden ben de gidecektim, neredeyse beni de götürecekti. Götürmediğine şükürler olsun” demekle yetinecektiniz. Bu son derece çarpık bir yaklaşımdır. Değerlere bu biçimde yaklaşırsanız, büyük bir hatayı ve kendi yaşamınızda derin bir gaflet durumunu yaşamış olursunuz. Buradaki sıradan bir gasp değildir. Buradaki gaspın özü geneli de ilgilendirmektedir. Bazı yönetimler burada kendi yetkilerini kullanmazlarsa, bu hangi anlama gelir? Bu, yetkiye hak ettiği değeri vermemenin çarpıklığını gösterir. Kendileri de çok iyi bilirler ki, bunlar PKK’nin karar ve irade gücünü kavramamışlardır. Kurallar ve talimatlar tam uygulanmaz ve devrimci yaşam burada tam oturtulamazsa, sonuç ne olur? Bur durumda PKK’nin temel eğitim, karar ve irade merkezi büyük bir darbe yiyecektir. Bunu yapanlar belki de iyi niyetli kişilerdir. Ama ortaya çıkan sonuç kötüdür. Düşman buraya ulaşmak ve zarar vermek için çok çaba harcadığı halde, bize zarar vermeyi başaramamaktadır. Buna karşılık, iyi niyetli kişiler bu tutumlarıyla düşmandan çok zarar vermektedir. Şimdi olgunun kendisi bu kadar kapsamlıysa ve bu kadar büyük bir projeyi gerektiriyorsa, bunun üzerinde ciddiyetle durmak gerekecektir.
Parti açısından çıkarılması gereken sonuçlar çok büyük bir ciddiyet kazanacaktır. Bu konuda binde bir tesadüf olsa bile, üzerinde durup düşünmek zorunludur. En önemlisi de partinin kendisi üzerinde durulmalıdır. Burada üzerinde durulması gereken konu, PKK’nin her şeyin üzerinde tutulması gereken yaşam tarzıdır. Adam en kutsal yerde en kutsal kişiliklere neden yönelmiştir? Bu soru temel bir sorudur. Karşısında tiril tiril titremen ve gözbebeğin gibi koruman gereken bir değere, sağına soluna hiç bakmadan nasıl silah sıkabilirsin? Evet, bu sorulara cevap verilemez. Bunun cevabı olsa olsa, “Ben senin amansız düşmanınım; gözünü oyar, yüreğini yakarım” demek olacaktır. Bu davranışın anlamı budur. Önceden de belirttiğim gibi, arkadaşlar savaşçılık sanatında zayıftır. Burada arkadaşları kendi hallerine bırakmış olsaydık, sadece bu olay karşısındaki tutum yetersizliği bile hepsini bitişe götürürdü. Adam zaten biraz da bu durumu kestirerek olayı gerçekleştiriyor. On kez bu tür uygulamalara başvurmuştur; onbirincisinde de başarılı çıkacağına inanıyor.
Benim yaz mevsiminden beri bu anlayışa karşı somut olarak geliştirdiğim talimatlar ve çözümlemeler vardır. Olay benim geliştirdiğim çözümlemelerden bir saat sonra gerçekleşiyor. Israrla, büyük bir çabayla ve özgün bir yaklaşımla bir şeyi önlemeye, yani partinin soylu yaşamını kurtarmaya çalışıyorum. Bu tamamen kavranıp uygulanabilecek bir yaşamdır ve anlamlıdır. Siz bunu da çok az kavradınız. Her zaman bu olmaz ve böyle davranmazsanız, fazla bir şey kurtaramazsınız. Şimdi hala bunun mantığını ve gerisindeki projeyi yakalamaya çalışıyoruz. Bu insanlık dışı bir durum olduğu için üzerine bu ölçüde yürüyoruz. İnsana ve insanlığa kastetmek isteyen bir kişiliğin kapsamını anlamak ve onu Kürdistan’dan uzaklaştırmak az mı önemlidir? Şimdi bu kişiliğin Kürdistan’da PKK’nin en ileri düzeyine ulaşmasıyla doğabilecek sonuçları düşünüyorum. Bu kadar insanlık dışı bir tutum PKK’de egemenliğini tam tesis edecek olursa, geriye ne kalır? Biz de her an gidebiliriz. Burası ele geçirilecektir. Çok sayıda düşman buraya akacaktır. Söz konusu tutum bu zemine egemen olursa, zaten bunun gereği de kalmayacaktır. Her şeyi avucunun içine alacaktır. İstediği her şeyi dakikasında gerçekleştirebilecektir. Düşman da buraya gelirken, bunu yapmak istiyordu. Adam sözüm ona parti içini denetim altına almaya çalışıyordu.
PKK bu mevzide denetim altına alınırsa, Kürdistan’da da bitmiş demektir. Böylece bir taşla on kuş vurulmuş olacaktır. Hem de çok rahat bir biçimde! Neden bu tür bir beklentisi olmasın? Bu mevziyi bu kadar gözü kara bir biçimde kontrol altına almaya çalışmak, büyük bir projenin temel halkalarından biri değil midir? Adam gözü karadır, kural ve talimat tanımıyor, bir de ısrarla tutmak istiyor. Kendisine yapılan bu kadar hizmeti, kendisine bahşedilen bu kadar onuru göz önüne bile getirmiyor. Tamamen sonuca gitmek istiyor. Amacı ve projesi zayıf olursa, kişi kendisini bu denli çılgınca bu işe verebilir mi? Bu durum tesadüflerle açıklanabilir mi?
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER