SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II -336.BÖLÜM
Kapitalist uygarlığın çözümlemesine dayanan bilimsel sosyalizm, ilk defa ezilen ve sömürülen toplum kesimleri için mücadelelerinde ideolojik kılavuz rolünü oynamıştır. Fakat bağrında şekillendiği sınıflı toplumun etkilerini tümüyle aşamaması, reel sosyalizmin başarısızlığındaki esas nedendir.
Bu gerçeklik, özgürlük ve eşitlik arayışındaki toplumsal hareketlerin, çıkış noktasını neolitik toplumun kendiliğinden yaşadığı ilkel özgürlük ve eşitlik koşullarına dayandırmakla olumlu temelde aşılabilir. Neolitik toplum koşullarında çakılmış halklar gerçeği tüm uygarlık aşamalarında benzer kaderleri paylaşmaya zorlanmış; ezilen kadın cinsi en altta olmak üzere sınıfsal, etnik, kültürel ve ulusal baskılar iç içe bürünerek, günümüze kadar kendilerine özgü bir tarih yaşamışlardır. Kimi az, kimi çok, kimi kısa süreli, kimi sürekli bu baskı ve sömürü zinciri altında kültürel varlıklarını koruyarak ve direnişle geliştirerek, tarihin resmi olmayan kısmını oluşturmuşlardır.
Bu tarih, silik ve gözden düşürülmüş biçimlerde de olsa, tüm mitolojik, dinsel, felsefi ve bilimsel düşünsel formlarında varlığını korumuştur. Dönemlerin resmi egemen düşüncelerine karşı farklı yarı gizli mezhepler ve ekoller halinde mücadele ederek, özgürlük arayışlarına ışık ve iradelerine güç olarak hizmet etmişlerdir.
Uygarlık tarihine bu yönlü yaklaşımım, şüphesiz adına yargılandığım Kürt olgusu ve sorunuyla bağlantısı nedeniyle, Kürtlerin uygarlık tarihi içindeki yerlerini doğru belirlemeden sorunlarını doğru kavramanın da mümkün olmadığını göstermektedir. Kalın çizgilerle de olsa, Kürtlerin tarihi çözümlenebilmiştir. Kürtler neolitiğin yaratıcısı halkların başında gelmektedir. Şüphesiz halk kategorisi sonradan ortaya çıkmış da olsa, orijinal etnik toplulukları kendine kök olarak almak durumundadır. Bu yönüyle neolitik devrimin tarım ve hayvancılık toplumunun gelişimindeki rolü kesindir. Bütün arkeoloji, etimolojik ve coğrafi gerçekler bu rolü doğrulamaktadır. İnsanlık tarihine en büyük katkısı, doğuşundan günümüze kadar yaklaşık on beş bin yıl boyunca, bir tarım ve hayvancılık toplumu olarak sürekli hizmet etmesidir. Bu özelliği aynı zamanda tüm uygarlık tarihi boyunca neolitik koşullarda çakılı kalmasında da etkili olmuştur. Tarih şunu göstermektedir: Bir toplum biçimini en derinliğine ve uzun süreli yaşayan halklar ve kültürler, kendilerinden sonra gelen biçimlere merkezi olarak beşiklik edemezler. Yaşadıkları eski toplumun yoğun etkisi yenisine fırsat tanımamaktadır.
Yeni toplum, eskisinin antitezlerine dayalı olarak, bu etkilerin en zayıf olduğu alanlarda ve koşullarda gelişmektedir. Kürtlerin talihsizliği neolitiği en derinliğine ve en uzun süreli yaşamalarından kaynaklanmaktadır. Kürtlerin ana dünyası, binlerce yıl tarım ve evcil hayvanlar etrafında şekillenmiştir. Bu gerçeklik aynı zamanda şehir toplumuna yabancılık ve sürekli aşiretler biçiminde yaşamaya mahkumiyet anlamına da gelmektedir.
Kürtler doğuşuna beşiklik ettiği Sümer şehir toplumuyla doğduğu günden beri sürekli ilişki ve çatışma içinde olmuşlardır. Şehir toplumunun artan gücü kısa sürede askeri üstünlüğe de yol açınca, o günden günümüze yaklaşık 5 bin yıldır Sümerlilerin deyişiyle ‘yüksek tepeler halkı’ Hurriler ve ‘yüksek dağlar halkı’ Kurtiler olarak, varlıklarını dağlarına çekilip korumaktan başka bir gelişmeye kolay kolay fırsat bulamamışlardır.
Dört taraftan gelişen baskılara karşı ancak küçük aşiret birimleri halinde en asi noktalara çekilerek soy varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Şehirleşmeye öz dinamikleri temelinde çok istisnai durumlarda ve sınırlı olarak fırsat bulmuşlardır. Kısa süre sonra da yeni bir işgal adeta kaderleri olmuştur.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER