TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (3.BÖLÜM)
Bu dönemde içten bir tasfiye girişimi ve komplo çabası ortaya çıktı. Bu têkoşin biçiminde kendisini ortaya koyan bir akımdı. Burada konumuz gereğince bu olgunun boyutları üzerinde geniş olarak durmayacağız. Burada ele alınması gereken husus, bu akımın hareketin gelişiminin hangi aşamasında ortaya çıktığı ve kendini nasıl gösterdiğidir. Bu anlamda onun neyi ifade ettiği sorusuna yanıt verilebilir. têkoşin, grup aşamasından politik bir kimlik kazanmaya doğru giden ve kitleselleşen ulusal kurtuluşçu devrimci hareketin içinde, düşmanla şu veya bu oranda ilişkili olan bir akımdı. Henüz yeni bir hareket olması nedeniyle bu aşamada proletarya hareketinin birçok zayıf yanları mevcuttu. Bu akım, hareketin, bu durumundan kaynaklanan zayıflıkları ve zaaflarından yararlanarak, ucuz bir tarzda örgütü ele geçirmek istemişti. Bu akımın sözcüleri, o zaman çok açık bir biçimde bu hareketin birkaç önderinin bulunduğunu, onların da yakında tuzla-buz olacaklarını, hareketin tabanının olduğu gibi kendilerine kalacağı ve Batman, Suruç vb. alanlarda hareketin tabanına olduğu gibi konacaklarını söylüyorlardı. Düşmanın da bu iğrenç hesapları yaptığı açıktı. Zaten bu düşmanla el ele verilerek hazırlanan bir komploydu. Komplocular bu çabalarını Dersim ve Antep gibi birkaç bölgede geliştirmek istediler.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, birçok dürüst insanın da bu işe karıştırılmış olmasıdır. Komplocular örgütlenme alanındaki boşlukları istismar ederek, birçok dürüst insanı etkileri altına aldılar ve bunları devrimci harekete karşı kullandılar. Tespit ettikleri bazı hatalar ve eksiklikleri gidermek yerine, bunları daha da derinleştirerek harekete karşı kullanmaya ve onu yıkmaya yöneldiler. Kuşkusuz devrimci direnişçiliğin doğru biçimleri ortaya konularak bu çabanın önüne geçilebildi. Hareketin önderliği direnişçiliğe doğru temelde sahip çıkarak, gerçekleri olanca gücüyle ortaya koydu. Zamanında önlemler alınmasa ve bu komplo sonuçsuzluğa mahkum edilmeseydi, çok şeyin yitirileceği açıktı. Birçok kişi olayı yeterince kavrayıp değerlendiremiyordu. En tehlikeli tiplerle bunlara alet olanlar adeta birbirinden ayırt edilemiyordu. Kısacası ortada bir provokasyon zemini vardı. Olay bütün derinliğiyle kavranamadığı için, devrimci saflardaki bireyler karşı karşıya getirilmişlerdir. Komployu düzenleyenler ise ortalıkta yoktu. Karşı karşıya getirilenler devrimcilerdi. Hareketin önderliği yerinde ve kararlı mücadelesiyle bu olayın tehlikeli boyutlara ulaşmasının önüne geçti. Alınan başarılı önlemlerle bu akımdan gelebilecek büyük zararlar engellendiği gibi, daha büyük bir uyanıklık ve dinamizm kazanıldı. Daha sonraki gelişmeler neyi gösterdi? Daha sonraki gelişmeler bu olaylardan ciddi dersler çıkarıldığını ve mücadelenin daha da geliştiğini gösterdi. Bu komploların boşa çıkarılması ve mücadelenin gelişmesi karşısında içerde ve dışarda düşmanın daha gelişkin ve ince yöntemlerle PKK hareketinin üzerine geleceği açıktı.
Düşman davayı omuzlayan devrimci direnişçiliği törpülemek istiyordu. Devrimci direnişçilik çok çeşitli kılıflar altında alçakça saldırılara maruz kaldı. Bu dönemde devrimci harekete karşı sosyal-şoven saldırılar da boy verdi. Sosyal-şovenizmin bu saldırılarının anlamı neydi? Sosyal-şovenizm Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğinin dolaylı bir biçimi veya başka bir deyişle Türk sömürgeciliğinin sol içindeki uzantısıydı. Sosyal-şoven güçler gerçeğin bu olduğunu bizzat kendi teori ve pratikleri ile ortaya koydular. Kürdistan’da proleter ulusal kurtuluş hareketine karşı geliştirdiği azgın saldırılar, sosyal şovenizmin özünde ne denli tehlikeli olduğunu gözler önüne serdi. Onlar askeri alanda güçlü olan Türk sömürgeciliğinin düşünce ve devrimci örgütlenme alanında yenilgiye uğratıldığını gördükçe, kendi gerçek konumlarını daha iyi sergiliyorlardı. Yoksa bu saldırganlıkları başka türlü nasıl izah edilebilirdi? Adeta bütün işlerini güçlerini bırakıp Kürdistan ulusal kurtuluş hareketine karşı saldırıya geçmeleri başka nasıl bir anlam taşıyabilirdi? Ortaya çıkan doğru kurtuluş ideolojisi ve devrimci örgütçülük bu güçlerin maskesini düşürüyordu. Bu da Türk burjuvazisinin bu alanlarda yenilgiye uğratılması anlamına geliyordu. Bu yenilgi kimler tarafından kabul görmeyecekti? Sosyal-şoven güçler tarafından. Sol içindeki sosyal-şovenizmin saldırılarının özü işte buydu.
Aynı şeyler ilkel milliyetçilik ve küçük-burjuva milliyetçiliği için de geçerlidir. Yapısal özellikleri gereği, ilkel milliyetçiliğin yanıtının da böyle olması doğaldı. PKK hareketi daha sonraları küçük-burjuva milliyetçiliğinin, özellikle Özgürlük Yolu, DDKD ve bunlara benzer güçlerin şahsında somutlaşan saldırılarla yüz yüze geldi. Bu saldırıların anlamı nasıl karakterize edilebilir? Bunlar proletarya hareketinden daha tecrübeliydiler ve olanaklara daha çok sahip olan güçlerdi. Sözum ona kendileri de sömürgeciliğe karşı çıkıyorlardı. Buna rağmen neden sömürgeciliğe karşı ciddi bir mücadele geliştirmeden ve düşmana tek bir kurşun sıkmadan bütün “yiğitlikleri”ni PKK’ye karşı giriştikleri saldırılarda gösterdiler? Açık ki, bunun nedeni kendilerinin işbirlikçi yüzlerinin açığa çıkarılmasıydı. Devrimci direniş mücadelesi yükseldikçe, bunların teoride ve pratikte kurtuluş mücadelesinin önünde engel oldukları ortaya çıkmaktaydı. Bu tür oluşumların bağımlı reformist, milliyetçi yüzleri teşhir edildikçe, onlar da milliyetçilik adına devrimci harekete karşı saldırıya geçtiler. Sol içinde ister sosyal-şovenizm ister milliyetçilik adına girişilen bütün bu saldırılar, Türk sömürgeciliğinin devrimci direniş hareketine karşı saldırılarının en çok yoğunlaştığı bir döneme denk düşmekteydi. Türk sömürgecileriyle bu güçlerin saldırıları adeta birbirine eşlik ediyor ve birbirini tamamlıyordu.
Proletarya önderlikli ulusal kurtuluşçu devrimci direniş hareketi dünya halklarının mücadele deneyimlerinin derslerinden de yararlanarak bütün bu güçlere ve onların saldırılarına karşı her alanda mücadele etti. Bunların gerçek yüzleri ortaya konularak, saflarında bulunan birçok dürüst insan devrimci mücadeleye kazanıldı. Yine bu oluşumların sahteliği sergilenerek, kitleler nezdinde teşhir ve tecrit edilmelerinde önemli bir mesafe katedildi. Bunlara karşı yürütülen ideolojik ve politik mücadele, PKK’yi daha da güçlü bir konuma getirdi. Söz konusu güçlere karşı verilen mücadelenin haklı, doğru ve kaçınılmaz bir mücadele olduğu bugün daha iyi anlaşılmaktadır. Bu mücadelenin haklılığı ve doğruluğu paha biçilmez gelişmeler sağlamıştır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER