SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II -359.BÖLÜM
Urfa kaynaklı İbrahim geleneğinin üçüncü büyük yerelleşme ve dönüşüm adımı, Arabistan’ın daha iç kesimlerinde, Mekke ve civarında atılacaktır. Hz. Muhammed’in attığı bu adım, tek tanrılı geleneğin ilk iki biçiminin, Yahudilik ve Hıristiyanlığın sıkı bir reformdan geçirilmesiyle gerçekleştirilecektir. Kutsallığın üçüncü sahası Mekke ve civarında oluşmaktadır. Daha önceleri Mekke ve tapınağı olan Kabe, 360 puta merkezlik etmektedir. Tek tanrılı dinle pek alakaları yoktur. Çok ilkel, totemcilikle karışık bir dini yaşam söz konusudur.
Hz. Muhammed’le üçüncü merkez ve yeni bir tarihi dönem başlayacaktır. Hz. Muhammed, geri kalan tüm Semitik kökenli Arap kabilelerini, geliştirdiği ‘tek ve şirk kabul etmez Allah’ kavramı etrafında birleştirmeyi esas almaktadır. Artan ticaret ve çevredeki güçlü Bizans, Sasani ve Habeşistan İmparatorlukları, Arap kabilelerinin birliğini ve güçlenmesini zorunlu kılmaktadır. Yeni ideolojik kimlik olarak İslamiyet, bu ihtiyacın bir ürünüdür. Allah kavramı, kabile yaşamının dağınık ve merkezileşmeye zıt özelliklerini aşmak, merkezi güce ve etkinliğe ulaşmak için, özenle ve derinliğine geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Hz. Muhammed’in büyük ustalığı veya peygamberliği, bu ihtiyacı görmesinde ve gidermesinde yatmaktadır. O kadar derin ve hamlecidir ki, feodal çağın en büyük devriminin tarihte eşi görülmemiş bir hızla gerçekleştirilmesine yol açmaktadır. Böylelikle ortaçağ uygarlığına en büyük atılımı yaptırmaktadır. Hz. Muhammed’in kendisi, peygamberlik çağının sona erdiğini ilan etmekle, akıl çağının güç kazandığını ve insanlığın olgunlaştığını haber vermektedir. Peygamberlik, kurtuluşu daha çok ilahi güçten, dinden bekleyen aşamanın önder kişiliklerini ifade etmektedir. Felsefenin ve bilimin gelişmesi, ilahiyatın önemini ikinci plana düşürmektedir. Dinsel düşünce tarzı daha çok kölelik çağıyla feodal çağın düşünce biçimidir. Felsefenin ortaya çıkması, tarihte bu dönemin aşıldığını kanıtlamaktadır.
Hz. Muhammed dinin akli yorumuna en çok dikkat eden peygamberdir. Bu yönüyle dinin zayıf taraflarını iyi bilmektedir. Artık vahiyle insanların tatmin edilemeyeceğini kendi pratiğinin zorluklarından çıkarmaktadır. Bu pratiğiyle dinsel düşüncenin son zirvesidir. Ondan sonra düşüş ve akıl çağıdır. Ne yazık ki, İslam bilginleri bu gerçeği tespit edememişler; kendisi en büyük din reformcusu olan Hz. Muhammed’in dinindeki reformcu karakteri tespit edip sürekli kılamamışlardır. Tersine, İslam dininde en büyük tutuculuğa yol açmışlardır. Bu yönüyle daha Hz. Muhammed’in vefatıyla başlayan tutuculuk, birkaç yüzyıllık süreç içinde Ortadoğu mezarlığında en köklü gerileme dönemine girmiştir. İnsanlığın yükselen 15 bin yıllık trendi, artık baş aşağı bir gidişe başlamaktadır.
M.S 800-1200’lerdeki kargaşadan sonra geriye düşüş, bunalım ve çözülme giderek hız kazanacaktır. Uygarlığın yükselen trendi, Avrupa kıtasında ve deneysel bilimle yeni bir başlangıç yapacaktır. Genel olarak Mezopotamya’nın, özelinde de Urfa yöresinin tarihi bu çerçeve dahilinde eski kutsallığını yitirecek ve zıttı olan bir lanetliliğe uğrayacaktır. Kutsal Peygamberler Diyarı, artık karanlığın ve cüceleşmenin dönemine girmiştir. Acı, ama gerçek olan bir yozlaşma ve gerileme tarihi, kadermişçesine ağlarını örmektedir. Dünya uygarlığına en büyük katkıyı yapmış topraklar ve kültür, yeni sahipleri tarafından peş peşe ihanete uğramaktadır.
Birinci ihanet dalgası, Emevi ve Abbasi hanedanlıklarıyla bölgeyi istila etmiştir. İçi boş bir dini dogma ve sonucu belirleyen çıplak zordan başka hiçbir ilkesel değeri olmayan savaş ağalığı, akrep gibi bölgeyi kaplamaktadır. Daha sonraki istila süreçleri, aynı tarzı daha kötü tekrarlamaktan öteye gitmeyecektir. Urfa ve benzeri şehirler, Sümer ve Asur Nemrutlarından bin kat daha beter Nemrutlarla dolacaktır. Putlardan beter kuklalar her tarafı dolduracak; feodal dönem boydan boya ve derinliğine insanlık bilincini karartma ve vicdanını köreltme rolünü oynayacaktır.
Artık “Agade’nin Lanetlenmesi” çağının bir benzeri yaşanmaktadır. Ezgiler, ağıtlar, hoyratlar, bilcümle türküler bu lanetliliğin doğurduğu acıları dillendirecek, seslendirecektir. İbrahim geleneği ve kutsallığının başına, inkarın ve lanetliliğin tacı geçirilecektir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER