TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (167.BÖLÜM)
Türk egemenliği tarihsel planda işbirlikçiler yaratma deneyimine sahip olacak, CIA ile iç içe geçen MİT ulusal kurtuluş hareketlerini bastırmada kazanılan deneyimlerle donanacak, yine Türk devleti bunca yıldan beri PKK ile amansız bir savaşım içinde olacak, buna rağmen tarihsel atılımımızın üzerine sadece kaba ordu gücüyle gelecek, polis gücünü kullanacak, ama öteki çalışmaları gözardı edecek: Bu düşünülebilir mi? Ne tarihsel ve güncel ulusal ve uluslararası durum, ne de partimize yönelik sızma, yıpratma ve boşa çıkarma çabaları bunu olanaklı kılabilir. Şehit düşen bir hareketin direnişçileri, her zaman en kutsal değerler olarak, belki de dirilerden daha fazla halkı beslemek durumundadır. Yani sadece adam vurarak bir hareketi tasfiye etmek olanaksızdır. Bu belki de daha fazla gelişmeye yolaçacaktır. Bizde bu, özellikle böyle olmuştur.
Dolayısıyla düşman önlemlerini PKK kadrolarını vurmakla sınırlandıramaz. Dışarıdan ve içeriden istihbarat toplamak ve komplolar düzenlemek bir hareketin sonucunu belirleyemez. Tersine bu gelişmeleri alevlendirir. Nitekim biz de olan şey de budur. Dikkat edin, son yıllarda bizi en çok uğraştıran şey nedir? Buradan bu konuda yaşadığınız son derece yetmez, yenilgili ve partiye çok yabancı olan ilişkilerinize, yaşam ve vuruş tarzınıza gelmek istiyorum. Bunu en büyük tehlike olarak görüyor ve öncelikle bertaraf edilmesi gereken bir tehlike olarak değerlendiriyorum.
Bu adamlar kesin bir biçimde dışarıdan ve içeriden PKK’yi vurmakla, bol bol tutuklamalara girişmekle ve işkencelere başvurmakla bu hareketin bitmeyeceği sonucuna varmışlardır. Tersine bunlar gelişmeleri daha da alevlendirmektedir. Bu yerinde bir saptamadır. Parti eğer içeriden deforme edilirse, bozguncu bir yaşam tarzı tutturulursa, parti ruhu ve yaşam tarzıyla ve özellikle taktiklerle oynanırsa, PKK’nin tasfiye edilmesi daha gerçekçi olacaktır. Başta Botan alanı olmak üzere, Avrupa’da ve bu zeminde bu tip yaklaşımlarda bir tırmanma vardır. Bunların tamamen bir rastlantı eseri olarak ortaya çıktığını düşünmek için aptal olmak gerekir. Olumsuz toplumsal zemin, ulusal ve toplumsal çürümüşlük ve zayıflık, oldukça bilinçsiz ve örgütsüz olan durumumuz bunun maddi zeminini beslemektedir. Ama bu yalnızca bir zemindir. Partiye zarar verebilmek için, birilerinin bu zemini işlemesi, parti içine taşırması ve uygulaması gerekir. Bu bir yöntem olarak, “özel savaş”ın tarihinde bir dönüm noktası olan olağanüstü hal yönetiminin, PKK’yi ve onun direnişini gündemine aldığı 1987 yılından itibaren daha da tırmandırıldı.
1988 yılı bunun doruk noktasıydı. 1988 yılı sonlarında ya da 1989 yılı içinde PKK’nin bitirileceği hayalleri güçlüydü. Bu bitirme sorunundan, PKK’yi yozlaştırmak ve onu gerçek ruhundan koparıp, bitirmek anlaşılmalıdır. Çünkü bu düşmanın elinde en çok güven duyulan bir yöntemdi, bir kozdu. Daha somut bir iki örnek verelim. Örneğin 1988 yılının ortalarında Avrupa’da ortaya çıkan provokasyonun yabancı ruh ve yaşam tarzına bakmak gerekir. Avukat Hüseyin yıldırım deneyimi bize neyi gösterir? Bu, dört beş yıl boyunca çok bağlı göründü. Disiplinde kusursuzdu; kendisini zindanın avukatı durumuna getirmişti.
1988 yılının ortalarında bunlar, önderlikle oynayarak çıkış yapmak istediler. Kendilerini bana dayatırken, açık vermemeye büyük özen gösteriyorlardı. Ama bütün bu yaşam ilişkilerinde tahripkar tutumlar içinde bulunuyorlardı. Bu adam ikiyüzlüydü; görünürde bağlılık sergilerken, özde o denli karanlıktı. Kendisi bir amaç peşinde koşuyordu. Aile bireyleri burjuva partileri içinde en üst düzeyde sorumluluk almışlardı. Düşmanla yoğun bir bağlantı kurmuşlardı. Düşman kendilerini alabildiğine besliyordu. Bu işin sadece bir yönüydü. Buna objektif ajan demeye de gerek yoktur. Bağlantıları, SHP içinde yönetim kuruluna kadar yükseldiler. SHP yarın iktidar olabilir ve bunlara bakanlık görevi verilebilir. Düşman bunlara güvenmese, neden devletini kendilerine teslim etsin? TC bu kadar aptal davranabilir mi? Ben karşı-devrimci bir aileden devrimci çıkmayacağını iddia etmiyorum. Bu mümkündür. İstisnalar genelde kuralları bozmaz.
Aslında bu adam dürüst de değildi. Yaklaşımı tamamen sahteydi. Biz bunu ortaya çıkarmaya çalışıyorduk. Devrimci hareketler gelişme dönemlerinde her sınıf ve tabakadan insanları saflarına çekebilir. Bu dönemlerde ajanlar da sızabilir. Ama daha sonra yapılması gereken şey işleri ince eleyip sık dokumak, örgütün özgün yaşamını ve kurallarını bir bütün olarak bunlara dayatmak, böylece bu tür olası bozuşma örneklerini mahkum etmektir. Bu örnek Avrupa’da bize, 1983’de gelişen provokasyonuna benzer çok ters bir yaşamı dayattı. Bu, ülkeden tamamen kopuk ve partinin olanaklarını yerle bir eden bir tutumdu. Siyasal olarak da içeride sözümona sosyal-demokratlarla ilişkiler, Avrupa’da ise emperyalist haberalma örgütleriyle sıkı bağlantılar içinde PKK’yi eritmek ve bitirmek istiyordu. Bunun dört beş yıllık bir tarihi vardır.
1982-83 provokasyonu başarısızlıkla sonuçlanınca, tasfiyeci eğilim 1985 yılından itibaren kapsamlı bir hazırlıktan sonra, 1988 yılında kendisini açığa vurdu. Bütün gücünü ortaya koyarak savaştı ve ancak bu kadarını yapabildi. Botan’da ve Dersim’de de buna benzer durumlar vardı. Bunları ancak sonuna kadar partiye bağlı olan biri ortaya çıkarabilir. Burada suçlu vardır, doğrudan veya dolaylı oyuna gelme vardır, abartma vardır. Bütün bunlar göz önüne getirildiğinde, insan saptamalar yapmakta zorluk çekmektedir. Israrla partiye yabancı tutumlar dayatılmaktadır. İdeolojik ve politik açıdan bakıldığında, adam benden daha iyi çözümlemeler yapmaktadır. Bu sorun değildir. Ama pratik yaşamına baktığınızda, özellikle partiyi pratikte yürütecek değerlerin canına okuduğunu görürsünüz.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER