NASIL YAŞAMALI (7.BÖLÜM)
Bizde Kadın-Erkek İlişkisi Savaş İlişkisidir;
Bu anlatımı bir romana malzeme olacak biçimde vermeye çalıştım. Sizin de bu grup olarak geliştirmek istediğiniz hususlar var mı? Tartışmaya katkı bakımından bazı sorularınız var mı?
D: Başkanım, bu konuşmanızda, aralarında bu kadar çelişki olan iki birey yan yana gelebiliyor veya yaşayabiliyor. Bu bayanla olan ilişkide, ilk etapta bir araya getiren özellikler nelerdir?
P.Ö: Görünüşte devrime ilgi duyuyor. Kemalizmin işbirlikçisi bir aileden geldiği halde, Kürtlüğe ilgi duyuyor ve gruba katılmaya karar veriyor. Kadın olarak özgür olduğunu (görünüşte tabii) hissettirebiliyor. Her erkekle son derece özgürce tartışabiliyor. Bu özellikleriyle göz önüne getirildiğinde, grup için ideal bir eleman olabileceği tasarlanabiliyor, düşünülebiliyor. Tabii ki soru işaretleri de az değil. Özgür hareket tarzının tamamen görünüşte olduğu, daha sonra anlaşıldı. En katı bağnaz bir aileci olduğu, kemalizme sözüm ona eleştirisi olmasına rağmen en bağnaz kemalist bir zihniyet taşıdığı, solcu geçiniyor ama pek solculukla alakasının bulunmadığı, çok kireçlenmiş bir aristokrat tip olduğu ortaya çıktı. Bu konu da o zaman net olmadığı için bazıları “kuşkulu tiptir”, bazıları “iyi tiptir” diyebiliyordu. O dönemin yüzeyselliği anlatılmıştır. Sadece yüzeyselliği değil, her türlü ihtimali de göz önüne getirerek, bir ilişki denemesinin hem özel anlamda hem genel anlamda sakıncalı olmayacağına hükmedebiliyordum. Aileyle ilişkiler, partiyle ilişkiler kemalist anlayış temelinde gelişiyor. Kendini ilerici, modern sayıyor.
Diğer taraftan biz de modern bir Kürdistan yaratmak istiyoruz. “Bakalım buna ne diyecek” diye düşünüyoruz. Acaba ne kadar böyle bir Kürdistan'a açıktır? Kendisi, “açığım” diyor. Denemek için çok bire bir ilişki. Sosyalist olduğunu iddia ediyor, hem de militan sosyalizmi kabul edeceğini gösteriyor; onu da deniyoruz. Özgür kadını temsil ettiğinin iddiasında. Özgür kadınla ilişki deneyimi bakımından bakalım ne kadar özgür yaklaşıma sahiptir? Böyle yaklaştık. Aslında bir kuşkulu denemedir. Niyet ihtiyatlı olmayı gerektirir. Çok uyanık olunmazsa birçok şeyi götürebilir ve birçok güzelliği de boğdurucudur aslında. Kadın olarak görünüşte güçlüdür. Kadınlığını kullanarak boğdurabilir. İşbirlikçi önderlikten gelmedir. Çok entrikacı, çok komplocu özellikleri var. Solculuğu kullanıyor. İyi bir sol demagojiyle sosyalizm niyetlerini kullanabilir. Kürtçülük yapıyor. Kürtçülükle çok iyi savaştığı için, Kürt yurtseverliğini boğdurabilir. Bu tehlikeler var ama karşı tarafın da eğer derli-toplu, planlı hareketi varsa kurduğu ilişkiler, bir yerde önemli ittifak ilişkileri de oluyor. Çok zayıf bir konumdan çıkış için, bu ittifakı kullanabilir. En azından MİT'in yanıltılması bu temelde olmuştur. Yine kadın için özgürlük yaklaşımı nasıl olabilir, sorusuna bir cevap için bu tip denemeye tabi tutulabilir. Yani kadın özgürlüğü için bir çıkış noktası tersinden de olsa yaptırılabilir. Başarılsa, kendisi özgür bir kadın olsa iyi. Olmazsa, tuzaklara düşürmezse daha ileri bir çıkışın zemini haline getirilebilir. Aynı şey sosyalizm ve yurtseverlik için de geçerlidir. Çok cüret de istese, temkinlilik de istese, bu ilişki böyle ele alınıp, başlangıç böyle yaptırıldı. Tabii o zamanın duygu yanları da var. Bir yanıyla oldukça güvenme, değerli bir militan ve bir kadın olabilir inancı var. Ama kuşkular da yok değil. Hangisi baskın çıkar, süreç belirler. Biz devrimci eylemi sürdürürüz, doğruları koyarız, oldu oldu, olmazsa da tedbirimizi elden bırakmayız. Tabii karşı tarafın da sabit olmadığı sonradan ortaya çıktı. Göründüğü biçimiyle değildir. Halen netliğe kavuşmamıştır.
Dolayısıyla davranış tarzlarıyla kendini gizleyen bir ajan mı, söylendiği gibi 8 yaşından beri özel yetiştirilen önder bir kişilik midir? Feodal-işbirlikçi önderliğin iddiası ve yaklaşımları budur. Daha iyi açığa çıkmamış bir ajan da olabilir. Bütün bunları ancak pratik kanıtlar. Devrimci bir militan değil, tam tersine öldürücü bir militan. Özgür bir kadın değil, tam tersine feodal tarzda kullandığı kadınlık, ancak saray entrikalarında görülebilir. Durumu çok ustaca gören ama aynı zamanda bağımlı, köleleştirici bir tip olduğu ortaya çıktı. Mimik hareketlerinden tutalım cinselliğe kadar her şeyi bir mal, mülkiyet biçiminde emekçilere karşı koz olarak kullanıyor. Düşürmek istediği, çok bağımlı, mülkiyetli kadın temsilcisi olduğu ortaya çıktı. Bunların bir kısmı roman taslağında anlatılmaya çalışılmıştır. Bu tipin her gününü bir saldırı aracı olarak kullanması söz konusu. Kadın kişiliğini, düzen kişiliğini, aristokrat kişiliğini her saat, her saniye saldırı gücü olarak kullanıyor. Her geçen gün bu yaklaşımı daha da yoğunlaşıyor. Bazı militanlarımız onu bir gün bile gözlemlediklerinde, büyük tepki duyuyorlar, hatta hemen imha edilmesi gereken biri olarak değerlendiriyorlar. Dönemler anlatılmıştır, tekrarlamak istemiyorum. Mühim olan bu süreçlerin tasarı, hayal, olgu düzeylerini bireyler açısından değil, dönemler açısından yakalamaktır. Çünkü orada bireylerin şahsında yaşanan, bir ulusal uyanıştır, emek sahiplerinin bilinçlenmesidir. Yaşama doğru göz açıldığında ve yaşama cesaret edildiğinde karşı taraf tam tersine bu Kürt direnişini boğmak ve mutlaka denetiminde tutmak istiyor. Nereye götüreceği belli değil ve kadınlığını çok tehlikeli kullanıyor. Özgürleşmek isteyen kadına özellikle büyük bir tepkisi var ve imhaya kadar götürüyor. Tek bir özgür kadının çıkmaması için çeşitli tedbirler alıyor. Aslında onun bu tedbiriyle başarıya ulaşan tek bir özgür kadın ortaya çıkmayacak. Mutlak köle kadın tipinin saflarda egemen olması yönündeki istemi kesindir. Çok çarpık olarak kadın cinselliğini oldukça kötü tarzda kullanıyor. Yalnız kendisini değil, bütün örgütsel kadın tipleri çok çarpık bir cinsel anlayışla eski toplum yapısını sürdürmeye çalışıyor.
Çünkü o kemalizm düzenini Kürdistan'da daha da yaygınlaştırma çabasının çok güçlü bir temsilcisidir. Hiç çalışmadan, çaba harcamadan, işbirlikçi özellikleri kullanıyor, Kürt erkeklerini kontrol altına almaya çalışıyor. Mesela ben bir tip olarak geliştikçe üzerimde gözlemler yapıyor. Saflarımızdaki bazı arkadaşlarımız için söyledikleri vardır. Ben o arkadaşlarımızın isimlerini fazla kullanmak istemiyorum; “falan kişi köylüdür, çok rahatlıkla avucuma alabilirim” diyor. Önderlik özellikleri var, onu kullanarak; kadınsı özellikleri var, onu kullanarak, “rahatlıkla kontrol ederim” diyor. Zaten özgürlüğü de böyle anlıyor. Bir özgür kadın olarak, herhangi bir erkeği etkilemek istediğinde, basit kadın ilişkileriyle dize getire_cek davranışlarla onu boğuyor, bağlıyor, tutuyor, imha ediyor. Feodal-işbirlikçi önderlik özellikleri söz konusuysa en değme ağadır, en değme aşiret önderidir. Sol özellikleriyle bazılarını kontrol etmek isterse, en popüler bir ağza sahip olduğundan mükemmel sosyalizm aksanını kullanır. En değme solcudan daha iyi bir hatiptir, daha iyi bir konuşmacıdır, etkileyicidir. Bu etkilerin altından hangi erkek kurtulabilir? Özellikle Kürdistan'ın o çok geri bırakılmış yapısından, yoksul kesimlerinden hangisi bu yaklaşıma dayanıklıdır? Hele Kürt erkeği duygu yönünde karşılaşırsa, çokça bağlanır. Eğer çok güzelse, kuklası olur. Zaten tamamen böyle birisinin etkisi altına girdi mi, nefes alması mümkün değildir. Etki altına girmedi mi tepki gerekir; tepki de bir günde kavgaya dönüşür, o kavga da çok direngen olduğu için ölümle sonuçlanabilir. Ölüm, acaba bu ilişki söz konusu olduğunda ne anlama gelir? Farklı dağılır, büyük darbe alır, özel ilişkinin bir anlamı kalmaz. Bu da hedeflere ters bir yaklaşımdır. Bu anlamda vurmak, boyun eğmekten daha kötü. Onun istemediği bir ilişki tarzını benimsedin mi, ölümden daha beter çıkıştın mı, tasarıların suya düşer. Ne yapacaksın o zaman? Ortada değişik bir yol tutturacaksın. Ama o da değişik bir yola fırsat vermiyor. Zaten bu konuda karşı tarafı çok iyi anlıyor.
Şu sözleri söyleyebiliyor: “Sosyalizm için, parti için katlanamayacağın hiçbir şey yok. Parti çıkarı söz konusu olduğunda, her şeye katlanırsın. Ben sana ne kadar hakaret etsem, hiçbir erkeğin asla kabul etmeyeceği bir davranışı günde kırk defa da sana dayatsam, sen kabul edersin.” Evet bu sözleri söylemiştir. Sıradan bir köylü erkeği olsa, bir tek davranışa bile rahatlıkla bilinen tabiriyle karşılık verir. Ama ben vermedim. Tabii bunun büyük sonuçları ortaya çıkmıştır. Bu saydığım temel özellikler derinleştirilip daha da açılabilir. Ama biraz da şu önemli oluyor burada: Duygu adına tahammül, siyasal-örgütsel gelişme adına tahammül var. Dönemler dikkate alınmıştır. Mesela yurt dışına çıkarken ona verilen izlenim, ben ülke içindeyim. Eğer kuşku duymasa, büyük ihtimalle üste vereceği bir rapor söz konusuysa, “kontrolüm altındadır” diyecek. Yani bu bağlar bir yerde düşmanı yanıltmada kullanım değerine sahiptir. Belki bunun için sabredilebilmiştir. Ama “devrimci olabilir” umudu da var. Bunun için sabredilmiş olabilir. Bir de ilkeli ve insanı değiştirme konusunda çok büyük bir azmimiz var. Bunu mutlaka değiştireceğiz diye sabrediyoruz. Tahammül edilemez sınırlara geldiği halde bu süreç uzatılıyor. Ama öyle bir döneme geliyor ki, artık iş komploya vardırılıyor. Ya o seni ya da sen onu götüreceksin. Artık kontrole alacaksın. Öyle bir çabayla yükleniyor ki, 3. Kongre'de “bombamı patlatacağım” diyor. Patlatmaktan kastettiği, birkaç bayanla veya birkaç erkekle kurduğu ilişkileri karşı tarafın başında patlatmaktır. Yani kendisine göre bir erkeğin böyle olmaması gerekir; böyle bir erkek veya karşı taraf, reddedilmesi gereken bir taraftır; reddetmeyi ya komployla ya da kongrede şantaj, skandallar yaratarak sağlanacak.
3. Kongre'yi boşa çıkarmak demek, 15 Ağustos Atılımı'nı boşa çıkarmak demektir. Bütün bunlar sadece ikili ilişkiler düzeyindeki bir etki-tepkiden ibaret değil, kocaman bir ulusal hareketin boşa çıkarılmasını da amaçlayabilir. Tabii buna karşı tedbirler alınıyor. Yani biz bütün içtenliğimizle onu doğruya çekmek istediğimiz halde, kendisi de bunun başarılmaması için tedbir alıyor. Zaten karşı taraf buz gibi, yılan soğukluğunda bir tip. Bazen şu sözler şakadan da olsa söyleniyor: “Şu yemeğe veya şu şeye zehir konulduğunu mu sanıyorsun? Korkmanıza gerek yok” veya “Beni ajan mı sanıyorsun?” Yani bu tip sözleri bile söyleyebiliyor. Gerçi vaziyetin kendisi de zaten budur. Çok yoğun sorularla tahrik ediyor. Bu bir taktiktir. İşte bir sabır, bir tarz var burada. Doğru, belki bir dakikada açığa çıkarır ve tepkinizi dile getirirsiniz. Ama bu en son gelinen nokta oluyor. Biz, bu kişiliği çözmekle, kemalizmi, TC'yi ve biraz da MİT'i çözümledik. Yine karşı tarafın ailesi, bizim için “biz bu kişiyi, bu ilişkiyle devlete bağlamak istedik” diyor. Bu tip de aileye çok bağlı o zaman. Bizim de bu aileyi Kürdistan hizmetinde kullanma isteğimiz çok önemlidir. Biraz da kullandık. Ama çok dürüstçe, Kürdistan yurtseverliğine ve devrime hizmet temelinde yaptık bunu. Eğer dikkat edilirse, çoğunuzun yaşadığına benzer bir ilişkimin olmadığı görülür. Bizde ilişkilere sonuna kadar anlam verme, yüklenme, sürdürme ve geliştirme özelliği var. Aslında ortada bir özel ilişki falan yok, evlilik ilişkisi de lafta kalıyor. Burada bir savaş ilişkisi var. Fakat görünüşü başka türlüdür. Şimdi burada sıradan bir köylü yaklaşımım olsa ya derhal boyun eğerdim ya da çatışırdım. Yani bu belli bir ilişkiye dönüşüp giderdi. Olmayan bir ilişkiye, kendimi inandırabilirdim; siyasi yönünü düşünmeyebilirdim.
Çünkü çoğunuzun girdiği ilişkilerde siyasi düzey yoktur. Ne getirir ne götürür biçimindeki yaklaşımlar yoktur. Daha çok abartılmış, gerçeklerden kopmuş yan ağır basar. Tabii bu, sizi fazla geliştirmez. Kolay kurulur, kolay bozulur; çünkü içeriksiz ve amaçsızdır ilişkileriniz. En önemlisi de ilişki sanatında güçlü değilsiniz; aslında ilişki kurma gücünüz yok. Halen de çoğu arkadaşımızın ilişki kurma gücü zayıftır. Benim en büyük gücüm nedir? İlişki üzerinde çok ısrarlı duruyor, çok kapsamlı ele alıyor, çok tahlil ediyorum. Çok özel ilişki biçiminden kadının kendini erkek yerine koyup karşı tarafı da boyun eğdirtmeye kadar götürecek yaklaşımları gözden kaçırmıyorum. Aslında bu tipin çok tehlikeli yönleri görülebiliyor ama hemen klasik yaklaşımlara başvurulmuyor. “Sen misin bu kadar konuları altüst eden” deyip tasfiye edilmesi saatliktir. Özel ilişkiye cevap vermediği için, yargılamak basittir. Bütün bunlar yapılmıyor. Bunun yerine bu sorun sürece yaydırılıyor, derinliğine ele alınıyor. Burada kadın kimdir, işbirlikçi kimdir; kemalizm nedir, T.C. nedir sorularına daha kapsamlı, derin cevaplar bulmaya çalışıyorum. Bu arada özgür kadının yaratılması gerektiğine inanıyorum. Çünkü bu tip, köleleştirici bir kadını temsil ediyor, hem de en tehlikeli kadını. O zaman özlü kadın nasıl olabilir? Zaten bu yönde de savaş var. Özgür kadını ele alma konusunda bazı tiplerle ilişkilerin geliştirilmesine muazzam tepki duyuyor ve imhacı tarzda yaklaşıyor. Bu amaçlı ilişkinin geliştirilmesini istemiyor. Tabii bunda da bilinen klasik silahlar var; özel ilişki yaftasını kullanmak istiyor. Ben burada özel ilişki yaftasını esas alsam, bu konuda özgür kadın alanına doğru yol almazsam, bir Kürt erkeği gibi davransam aslında kadın özgürlüğü konusunda fazla başarılı olamayacağım gibi birçok olumsuzluğa yol açmam da işten bile değil. Bu açıdan yaratıcı bir faaliyet alanım olarak köleleştirici kadın sorununa hem teorik hem pratik düzeyde yükleniyorum. İşte bunu roman taslağında görmek zor değil.
Özellikle 1980'lerin ortalarına doğru bunun bütün tehlikeli yönleri ortaya çıktıkça, özgürlüğü boğan bir tip olma ihtimali yükseldikçe bu faaliyetler derinleşiyor. Çok sayıda kadının özgürlük faaliyetine katılması gereği ortaya çıkıyor. Özgür ilişkilerin ancak devrimin geliştirilmesiyle imkân bulacağı, özgür kadının ortaya çıkmasıyla biraz gelişim sağlayabileceği anlaşılıyor. Başlangıçta kurulacak ilişkilerin fazla değerli olmayacağı, sıradan tutkularla, işte “sokakta rastlaştık, bilmem mahallede rastlaştık, okulda rastlaştık” yaklaşımlarıyla ciddi bir ilişki temelinin kurulamayacağı görülüyor. Aslında ciddi denilen ilişkilerin bir yerde devrimin kendisi olduğu, bu konuda öncü örgüt rolünün, gelişen-başarılan çalışmaların kadının özgürlüğü için büyük bir temel olduğu, öncelikle bu temelde bağlılıkların gelişmesi gerektiği, bunlar sağlanmadıkça girilecek şahsi bağlılık ilişkilerinin kesinlikle tehlikeli olabileceği açıktır. Ciddi bir yurtseverlik temeli olmayan, özgürleştirilmek istenen bir halka, örgüte bağlanmayan bir bireysel ilişki tarzı, ne kadar safça da olsa aslında kişiyi çarpıtabilir.
Çünkü içinden geldiği ortam klasik aile koşullarıdır, düzenden etkilenmedir. Sonuç ise; söz konusu kişinin bu kurumların ilişkileri gereği olarak kesin kaybetmesidir. Bu yüzden kadınlara, erkeklere yönelik geliştirilen bazı yaklaşımlar vardır. Önce onları temel değerlere bağlama çabası bu süreçte derinliğine ele alınıyor. Zaten yüzeysel, basit, günlük duygu ilişkilerinin fazla anlam ifade etmeyeceği, özellikle köleleştirici olduğu ortaya konuluyor. Klasik aile ilişkilerinden, eş-dost ilişkilerinden uzak durun, deniliyor. Mevcut evliliklerinizin ve duygularınızın fazla değeri olmadığı gibi, bunlar tehlikelidir de. Öyleyse büyük bağlılıkların nasıl gelişmesi gerektiği o çeşitli konuşmalarda, örneğin 1992 Temmuz konuşmalarında iyi dile getirildi. Buna benzer bir sürü değerlendirme yapıldı. Ve bir baktık, bu çabalar biraz daha özgürleştiriyor. Bu, işi biraz daha bilimsel ele almak kadar, daha köklü, radikal ve derinliği olan ilişki tarzına yol açıyor. Biraz daha kadın saygı ve güç kazanıyor. Erkek biraz daha gerçekçi oluyor, feodal aile geleneklerinden kurtuluyor. Kadın biraz daha gözünü bilimsel gerçeklere açıyor, temel değerlere bağlanıyor; hemen bir erkeğe değil. Şimdi erkeğin kadını hemen bir mal gibi görme durumu da ortadan kalkıyor ve bunlar özgürlüksel gelişmeler niteliğinde oluyor.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER