TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (36.BÖLÜM)
Eskiden ilkel insanlar vahşi hayvanlara karşı ok ve yayla savaşırlardı. Daha sonra kılıç kullandılar. Örneğin Ali’nin kılıcıyla şöyle savaştığı ve büyük kahramanlıklar gösterdiği söylenir. Türk tarihi de bu tür örneklerle doludur. Şimdi birçoğunuz kendi köyünüze bile girmeye üşeniyorsunuz. Eski bir dostunuzu yanınıza çekmekte bile zorlanıyorsunuz. Peki, o zaman komutanlık nerede kaldı? Komutan böyle mi olur? Bir jandarma bile daha fazla otoriter olabiliyor da, biz halkımız için gereken otoriteye ulaşamıyorsak, bunda bir eksiklik vardır. Bakın ben de otorite sahibiyim. Nereye gidersem gideyim, saygınlık yaratıyorum. Yirmi yıldan beri bu böyledir.
Aslında hepinizin ulaşması gereken düzey budur. Arkadaşını oyalayıp bastırarak ve bireysel kurnazlıklarla insan otorite haline gelebilir mi? Açık ki gelemez. PKK’de otorite olmanın da büyük örnekleri vardır; bunlar belirtilmeye gerek duyulmayacak kadar açıktır. Basitlikleri değil, bunları esas almak gerekir. Büyümenin esasları vardır. Ama “Bunlar bizim için değil, başkaları içindir” denilmektedir. Hayır, siz de militansınız ve bunlar sizin içindir. Açık ki, biz bunları büyümeniz için sergiledik. Çiftlik veya fabrika kurmak için bu kadar olanağı biraraya getirmiyoruz. Bunu halk ordusunun kuruluşu için yapıyoruz. Evet, bunlar emir ve talimatlardır. Emir ve talimatların nasıl ele alındığını görmek için diğer ülkelere bakalım. Beş para etmez Kenan Evren bile irticadan söz edince, bütün güvenlik birimleri bu doğrultuda tutuklamalara giriştiler ve soruşturmalar başlattılar. Sahte de olsa böyle yaptılar. Evren “bölücüler”den söz edince, canavar gibi üstümüze yürüyorlar.
Bizim de Halk Kurtuluş Ordusu’nun kuruluşuna ilişkin esaslarımız ve talimatlarımız vardır. O halde görevlerin üzerine neden hücum etmeyelim? Kendi tecrübelerime dayanarak söylüyorum: Birbirimizi başka türlü yaşatamayız. Bu durumda ne birlik olabilir ne de kazanabiliriz. Demek ki militan böyle olmaz. Militan, parti emirlerini her şeyin üstünde tutan ve her şeye rağmen hayata geçiren kişidir. Komutan budur. Biz hala komuta özellikleri nedir diye tutturmuş gidiyoruz. Aslında bu konuda çok şey yazdık. Bir yığın Türk subayı gözünüzün önünde geçti. Askerler bu subayların karşısında nasıl davranıyorlar? Türk subayları gibi hareket edelim demiyorum; ama onlar da bir komutandır. Onların yüzyıllardan beri süregelen özellikleri vardır. Bu komutanlar ciddidir, fazla gevşekliğe yanaşmazlar, üstten gelen emirleri sonuna kadar yerine getirirler. Bizi de işte bu temelde yönettiler. Bizde ise komutan denilenlerden bazıları laçkadır, emir ve talimat dinlemezler, kendi bildiklerini okurlar. Yani bizim ordu olamayacağımız, emir ve talimat düzenine gerek bulunmadığı anlayışını taşırlar. Böyleleri partiyle ve partinin yürüyüşüyle ters düşmüşler ve aslında kaybetmişlerdir. Ortada bir serseri gibi dolaşmaktadırlar.
Bunlar kongremizde, tasfiye edilmesi gereken olumsuzluklar olarak ele alındı. Bunlar kongrede ortayolculuk ve eski toplumdan kalma özellikler olarak değerlendirildi ve lanetlendi. Bütün arkadaşlar da bunun doğru olduğunu ve daha iyisini yapacaklarını söylediler. Burada böylesi bir yaşam konusunda yanıltmamak gerekir. Bu yaşam iyidir, özgürlük için geçen günler iyidir. Zaten başka türlü bir yaşam vaadi yanlıştır. Parti içinde hesap yapmamak gerekir. Bireysel hesap yapanların, işleri ne duruma getirebileceklerini biraz ortaya koyduk. Bunu ilerde daha da açacağım. Ben parti içinde kimin ne tür hesaplar yaptığını anlar, gözetler ve bilirim. Ama bunu her zaman söylemem, yeri geldiğinde söylerim. Yani hiç kimse partinin bir şey bilmediğini ve yaptıklarının yanına kar kalacağını düşünmemelidir. Parti büyüklüğü ve küçüklüğü de, dürüstlüğü ve kurnazlığı da, özlü ve kof çabayı da bilir. Kesinlikle bunu bilerek hareket etmek gerekir. Bazı kişilerin incir çekirdeğini bile doldurmayan beyinleriyle parti içinde ne tür dümenler çevirdiklerini sırf utandığım için anlatmıyorum.
Bunlar özeleştirilerde biraz dile getirildi. Ben kırk kat daha fazlasını söyleyebilirim. Bunlar iyi değil kötüdür. Ben herkesten çok daha yiğit ve güçlü olduğumu sanmıyorum. Bu işleri sıradan bir sorumluluk duygusuyla yürütüyorum. Arkadaşların sağlığı benimkinden daha iyidir, hepsi gençtir ve enerjileri daha fazladır. O zaman olan şey nedir? Başka tür yaşam isteyenleri ve baba ocağına dönme arzusu içinde bulunanları hemen gönderelim. Ama “Hem benim ünüm olacak, hem de partiyle oynayacağım ve parti ortamını bozacağım, bunun için de onay istiyorum” denilmemelidir. Bu böyle olamaz. Ateşle barut yanyana yeralsın, ama bir patlama meydana gelmesin istiyorsunuz. Bu kadar çocukluk yapılamaz. Yani burada birbirini reddeden anlayışlar ve uygulamalar vardır. İkisinden birini kabul etmek gerekir. Parti içinde yaşamanın yolları bu kadar açıktır. Kendisini biraz zorlayan, partinin gelişimini doğru kavrayacaktır. Herkes kendisini doğru tahlil etmelidir. Kongre gerçeğimiz üzerinde yaptığım yorumlar parti gündemine sunulmuştur. Herkes bunların üzerine düşünmeli ve tartışmalıdır. Bunları, arkadaşları kendi tecrübelerimden sonuna kadar yararlandırmak için yapıyorum. Bu olanağı kullanmaz, dar ve yüzeysel olarak değerlendirirseniz, sorumlusu siz olursunuz.
Bu değerlendirmeleri ilerletecek çok şey vardır. Birçok noktaya dikkat çekilmiştir. Parti gerçeklerimiz kapsamlı bir biçimde ele alınmış ve çözümlenmiştir. Çeşitli anlayışlar olaylarla netleştirilmeye çalışılmıştır. Tercihini doğru yapmak, gerçek bir parti militanı ve savaşçısı olmak isteyenler için durumlar nettir. Partiye bağlı olanlar netliği yaşayacaktır. Partiye bağlı olmayanlar ise haddini bilmek zorundadır. Biz hiçbir arkadaşımıza geri, düşkün, basit ve hafif kalma olanağı vermeyeceğiz. Bunu sadece parti için değil, o kişi için de kabul etmeyeceğiz.“Sen böyle olamazsın, böyle olursan her türlü yöntemle üzerine yürüyeceğiz ve seni bu durumdan kurtaracağız” diyeceğiz. Biz dışımızdaki bozgunculara ve devrime karşı suç işleyenlere karşı şu sloganla ortaya çıkmıştık: Hiç kimse bizden köleliğe özgürlük isteminde bulunmamalıdır. Bunu şimdi kendi yapımız için de söylüyoruz. Hiçbir arkadaşımız düşkünlüğe, ortayolculuğa ve her türlü eski toplumsal özelliğe özgürlük istememelidir. Böyle bir özgürlüğün sadece parti için değil, o kişi için de zararlı olduğunu bilerek, böyle bir özgürlüğe geçit vermeyeceğiz. Böyle bir özgürlüğü tanımak demek, sınıf olarak burjuvaziye özgürlük tanımak demektir. Bu, feodalizme özgürlük tanımak demektir; bu, sömürgeciliğe özgürlük tanımak demektir; bu, kapıyı sonuna kadar liberalizme açmak demektir.
Olayları basit ve dar bir kafayla ele almamalıyız. Benim anlattığım gerçekler tamıtamına böyledir. Küçük ruhsal özellikleriniz için istediğiniz özgürlük, bireysel üslubunuz ve bireysel yaşam tarzınız için dayattığınız şeyler, aslında kendinizi liberalize etmeniz anlamına gelmektedir. Bu da bizde kişiyi TC’ye kapaklanmaya kadar götürecektir. Bunlara özgürlük tanıyamayız. Eğitime ve iknaya evet, devrimci düşünceyle pişmeye evet! Ama herkes buna dürüstçe yanaşmalıdır. Bu parti içinde eğitimdir, böyle çözümlenir. Buna gelmeyenler kapı dışarı edilecektir. Bu kadar açık ve net konuşuyorum. Geçmişte de bazılarına karşı böyle açık konuştum. Parti içinde yıkıcılığa özgürlük tanınamaz. Çocukluk yapılmamalıdır. Bazıları “hem öyle, hem de böyle yaparız; bağrına sokulur ve hançeri de saplarız” dediler. Ben de o zaman partiyi ve kendimi savunmak zorundayım.
Çünkü bu partide bir halkın emeği vardır. Onu başkalarına kurban ettirmem mümkün olabilir mi? O halde geleceğin üzerine yürürken, bütün bu anlattıklarımızdan sağlam dersler çıkararak, parti içinde gerçekten yetkinleşmiş ve bütünleşmiş özelliklere ulaşmak ve gelecekte tam bir önder -ki, biz buna taktik önderlik, komuta özelliklerimizin gerçekleştirilmesi ve devrimci pratiğin yaratılması adını veriyoruz- haline gelmek gerekmektedir. Böylesi bir şiarla yürümek, eksiklikleri ve olumsuzlukları idam etmek ve gerçek anlamda her şeyi yaratmaya hazır bir kişiliğe ulaşmak kaçınılmazdır.
Tercih edilecek, hem de seve seve tercih edilecek kişilik budur. Yine bütün arkadaşları bu temelde kongre çizgimizi doğru yorumlamaya ve hayata geçirmeye çağırıyor, kendilerini bu konuda her türlü yaratıcılığı sergilemeye davet ediyorum.
18 Ocak 1987
HALKLAR ÖNDER ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER