NASIL YAŞAMALI (9.BÖLÜM)
Cinsellik Üzerindeki Mülkiyet Damgasını Siliyoruz;
Bu tartışmalarımızın anlamlı ve geliştirici bir özellikte olması, “ben militan olacağım, bunda kararlıyım” diyenin buna katlanması gerekir. Bunu yürütme gücüne ulaşması gerekir. Çoğunuzun geleneksel yaklaşımlar temelindeki pratiğine bakıyorum, bunalımlar biçiminde sonuçlar veriyor. Birçok arkadaşın kadın özgürlüğü tutkuları veya duyguları, fırsat bulursa yanlış kanallara akıtılacak. Egemenlikle sonuçlanabilir. Erkek egemenlikli olabilir, köle kadın duygularıyla yüklü olabilir. Bir de çok özel olabilir. En önemlisi de temel görevlerle bağlı olmayıp, aşırı abartmalı bir biçimde ortaya çıkabilir. Estetik yönü hiç olmayabilir. Toplumsallaştırıcı, ulusallaştırıcı, yurtseverleştirici yanı ikinci planda kalabilir. Nitekim hepsi de biraz böyle oluyor. Tabii bunlara karşı eleştirisel oluyoruz. Böyle ilişkilere parti içinde, hele ordu içinde fazla yer verdirmiyoruz. Doğru katılın ve özgürleşin. Özgürleştikçe de anlamlı ilişkiler geliştirilebilir. Ama bunun ne kadar zor olduğu ne kadar büyük bir eylem gerektirdiği açıktır. Şimdi birçok militanımızın bu özgür ilişki sahasını inkâr ettiği, örtbas ettiği, yüce tutkulara fırsat vermediği, bazılarının da saptırdıkları biliniyor. Bütün bunlar fazla anlamlı değil. Kendi eylemimi sürdürüyorum. Kendine güvenen kadına tabii ki, fırsat vermeliyiz. Madem bu kadar tutarlı kalmak istiyoruz, kadın özgürlüğüne yer vereceğiz. Özgür bir zemine dayansınlar, özgür bir ifadelendirmeye kavuşsunlar, özgür bir tercih imkanına kavuşsunlar.
Fakat ucuz evlilikleri, ucuz duygusallıkları dayatmak bana göre çok tehlikeli. İster kadından ister erkekten kaynaklansın buna yer vermeme konusunu ustaca geliştirmek önemlidir. Bu en çok da kadın özgürlük hareketine bir zemin ve yol aldırma şansına sahiptir. Bu konuda özellikle biraz daha düşüneceksiniz. Özgürlüğünüze güven gelişecek. Kendinizi hem tanımlamada hem yürütmede güç kazanacaksınız. Bu tabii ki, sizi daha güçlü tutumlara; erkek egemenliğine karşı olsun, kadın düşkünlüğüne karşı olsun güçlü konuma getirecektir. Buna dayalı ilişkilerin anlamı ve önemi olabilecektir. Roman taslağında tabii ki bunlar ipucu biçiminde verilmeye çalışılmıştır. Yine çözümlemelerde bu konulara ilişkin ipuçları vardır. Yapı değerlendiremiyorsa, bu onun sorumsuzluğudur. Bu konuda fazla duyarlılıktan, önderliği kapsamlı değerlendir_me gücünden yoksundur.
D: Başkanım, özellikle bizim geldiğimiz alanda bu özgürlük anlayışı tam kavranmamıştır. Biz de kavramamıştık. Örneğin, özgürlük adına, özgür irade adına tamamen karşı cinse tepki duymak, onu reddetmek var. Bu şekilde yaklaşımlar var...
P.Ö: Evet, bazılarında reddetmek vardır. Fakat bu reddetmenin akabinde, fırsat olursa zaptetmek, “sen kaba bir cinsel varlıksın, seni şöyle kullanırım” demek de vardır. Onun altında bir ikiyüzlülük var. Buna dikkat etmek gerekiyor. En çok reddeden her an tehlikeli olabilir. Aslında öyle yüzeysel ilişkiye, rahat kabul eden ilişki tarzına da fazla güvenmemek gerekir. Konu biraz bizim sağladığımız derinlikte ele alınmalıdır. Özü biraz yakalamak gerekiyor. Özellikle kadın kesiminin erkek kesimini çok iyi tanıması gerekir. Şimdi bu haliyle çoğunuza bırakılsa geliştireceğiniz ilişkiler sakatlıklarla dolu olur. Çünkü her “PKK'liyim” diyeni insan sanıyorsunuz. İlişki içine girince de bitiyorsunuz, mahvoluyorsunuz. Durumun böyle olmadığını benim deneyimim çok net ortaya koydu. Büyük deneyim, büyük mücadele var. Sizin derinleşme, yoğunlaşma, özgürlüğü çok yönüyle kavrama ihtiyacınız var. Bunu adım adım partiye uygulatın. Bunu biraz da ustaca yapmalısınız. Cinselliğe tepki mi, hayır! Ben cinselliği de bu konuda biraz izaha kavuşturdum. Cinsellik üzerindeki mülkiyetin damgasını silmeye halen büyük özen gösteriyorum. Hemen her gün diyebilirim ki, “ben, benim” diyen bir kızda bile cinselliği mülkiyet temelinde sunma özelliği ağır basıyor veya kaba zevk anlamında bir yaklaşıma giriyor. İkisi de bence birbirini tamamlar. Birisi fahişelik denilen olaya, diğeri ise kendini lime lime edip kırk türlü satmaya götürür. Ben de kendi deneyimimde karşı tarafın yaklaşımında biraz bunu gördüm; cinsiyetini milimi milimine satma. Aslında bunun diğer bir yüzü fahişeliktir. Toplumda yaygınca yaşanan bunun bir örneğidir, yani çok iyi bir mülk gibi görmek ve satmak. Satmanın açığa çıkmış bir biçimi fahişeliktir, diğeri ise sadece evlilikle gerçekleşmiştir. Evliliği bir fahişelik kurumu olarak belki değerlendirmem; bu yanlış anlaşılıp kaldırılamayacak ve beni zor duruma düşürecek ama evlilik ikili fahişeliktir diyebilirim. Evlilik dışı olan genel bir fahişeliktir.
Aslında hem genel fahişeliği hem ikili fahişeliği açmak gerekir. Büyük sevgiye biraz bu temelde ulaşılabilir. Bu da çok büyük bir devrimsel eylemliliğe ihtiyaç duyar, düşünce gücünü gerektirir. Çok güçlü olmayan kişilikler bunu yakalayamazlar. Bu değerlendirmede sevginin büyük bir güven veya güçle bağlantılı olabileceği ortaya konuluyor. Olursa, bu saydığım şeyler belki aşılabilir. En değme tiplere bakın, evlilik kurumu içine girince bir-iki yıl sonra gerçekten fahişeliğe yol açıyor. Kadının da erkeğin de gözü dışarıdadır. Kadın da bin defa aldatır, erkek de bin defa aldatır. Bu, ikili fahişelik değil de nedir? Benim hala en büyük özlemim bu konulardaki fahişeliği aşmaktır. Tarafların ikiyüzlülüğüne ben tahammül etmem tabii. Yani benim halen kendime biraz güvenim var. Halen büyüklüğün peşindeyim, sevginin peşindeyim, güçlendirmenin peşindeyim. Ama çoğu arkadaşın kavram düzeyinde bile bizi anlaması çok geri durumda. Birçok erkek olsun, kadın olsun işin tanımına bile doğru yaklaşmıyor. Ama yine de devrim umuttur, umut da büyük gelişmeye doğru yüz tutuyor. Ucuz çözüm yok. Kısaca, kaba cinsel yaklaşım gerçekten saygısızlaştırır. Ben bunu kendi kişiliğime yediremiyorum. Böyle bir evlilik olsun, böyle bir özel ilişki olsun, böyle bir duygu ilişkisi olsun, kapalıyım.
Aslında dikkat edin, kadına yüksek ilgi de gösteriyorum ve yükseltmek istiyorum. Bu konuda da çok değişik bir yaşamı hayata geçirmeye çalıştığıma, bu konuda uluslararası alanı bile biraz zorladığıma, etkilediğime inanıyorum. Ama halen de ciddi bir görev olarak görüyorum. Ne inkarcılıkla ne kabalıkla ne erkek egemenliğiyle ne ucuz “ihtiyacım var” anlayışıyla bu sorun çözümlenemez. Eğer bugün düşman karşısında darbe yememişsem, kadın karşısında darbe yemediğimden ve bu konuda da başardığımdan ötürüdür. Bu kadar özgür kadın eğer benim etrafımda toplanıyorsa, onlara vereceğim şeylerin olmasından ötürüdür. Hiçbir erkeğin götüremeyeceği kadar bir kadın hareketini götürebiliyorsam, bu ulaştığım güçten ötürüdür. Örgütün de temelinde devrim var, özgürlük var. Yoksa niye ben böyleyim? Niye diğerleri böyle değil? Kimseyi zorlamakla, örgüt gücüyle, otorite gücüyle de getirmiş değilim. Bir özgürlük hareketinin derinleştirilmesi söz konusudur. İlgi duyuyorsanız, yol almaya çalışırsınız.
D: Başkanım, bu hareketin TC'yi de etkilemesi söz konusu. Özellikle Tansu Çiller'in başbakan olması bizden etkilenmenin sonucudur.
P.Ö: Gayet tabii. TC, büyük özgür kadın hareketimize, tepe_den bir Tansu Çiller'le cevap vermiştir. O da Tansu Çiller şahsında kadını karşı-devrimin önderlik sahasına çekmek istiyor. Nitekim Kürdistan'a gider gitmez birçok kadını kendi eğitimlik sahasına çekmesi de bununla bağlantılıdır. Direkt bizim etkimizle Tansu Çiller ortaya çıktı. Kaldı ki, DYP kongresinde bile erkek kesiminin yenilmesi bizim eylemimizin bir sonucuydu. Bir de kadın özgürlüğünün gelişmesi Türkiye'yi cesaretli kılmıştır. Dahası da var; aydınların büyük tartışması bu çözümlemeler temelindedir. Türkiye'deki kadın özgürlük hareketinin de etkilenmesi şiddetlidir. Bu basın-yayın organlarına da yansıyor. Ama çarpıtarak, özünden boşaltarak bunu yapıyorlar. Karşı-devrime ya da sıradan bir yaşama hizmet ettirmek için kullanıyorlar; o ayrı bir mesele. Ama hayli etkileyici olduğu açık tabii. Cesur olmak gerekiyor. Kesinlikle sağlam bir mantık yapısı kadar, gelişkin duygu gücüyle savaştan kopmamış temel gerçekliği görmek, işte yurtseverlik, tarih, halk, partileşme, örgütleşme temelinde günlük yaşamın devrimci dayanıklığına ters düşmeden duygu ve sevgi gücünü geliştirmek önemlidir. Tabii bir de bunun çarpıtıcılarını görmek gerekiyor. İlkinde kadın biraz cesaretleniyor, özgürleşiyor ama bunu kullanmak isteyen bir sürü erkek veya erkek egemenlikli anlayış vardır.
Fazla politik olmayışınız, bu konuda fazla kendinizi tecrübeye kavuşturamayışınız zayıf kalmanıza ve birçok hatayı yapmanıza yol açıyor. Kısaca, eğitiminize duyarlı yaklaşacaksınız, kişilik gelişimine, dönüşümüne yüksek değer biçeceksiniz, parti zeminini oldukça değerlendireceksiniz. Gözden geçirmeleri süreklileştireceksiniz, kalıntıları atacaksınız. Yenilikleri edineceksiniz ve ucuz beklentilerle, ucuz hasretliklerle bu işin gidemeyeceğini bileceksiniz. Bunlar sizi ilerletebilir. Kadın özgür militan tipini, kadın hareketinin özgürleştirme düzeyini geliştirebilir. Genel devrime bağlılıkta gelişme göreviniz yanında, böyle bir göreviniz olduğunu da söyleyebilirim. Yani kadının özgürlüğüne çok yönlü anlam vermeyenin partileşmeye, savaşmaya katkı yapabileceğini sanmıyorum veya bu konuda eksik kalacağını düşünüyorum. Kendinize güveniyorsanız en yüceyi görebilirsiniz, duyabilirsiniz, birlikteliği gerçekçi zemine oturtabilirsiniz. Bu konudaki iddianıza bağlı, hırsınıza bağlı, tutkunuza bağlı, devrimciliğinize bağlı olarak bunu yapabilirsiniz. Ama bunu yapamadığınız zaman ucuz bunalımlara düşmek, engellemeler yaratmak ve bunda ısrar etmek de bir tasfiyeciliktir. Çok ısrar edilirse “engelleme” denilir ve atılır. Bu durumlara düşmeden, zor da olsa yücelme yoluna kendinizi vereceksiniz.
Şu anda PKK'nin önderlik doğrultusu böyledir. İlerletmeye büyük istekle katılım göstermek, çok dikkatli ve duyarlı bir özgürlük yürüyüşünün sahibi olmak, gözettiğimiz bir husustur. Kendimiz de bu temelde bir yürüyüşe sahibiz. Hareket önderliği bu temelde yürüyüşünü biraz daha yetkinleştirerek, bunu bütün yapıya, giderek halka mal etmeye çalışıyor. Bu anlamda zafer yürüyüşünü yetkinleştirmek istediğini gözardı edemeyiz. Bugünkü çalışmamız konuya biraz derinlik kazandırdı. Daha somut olarak dinlemeye çalışacağız. Kendinizi gözden geçirin, soru sormayı kapsamlı kılın. Cevaplar da kesin, sonuç alıcı, özellikle de eğitim ve pratiğinize hizmet edici nitelikte olmalı. Geçmişte ne olursa olsun başarma azminizi kırmayın. Sanıyorum bizim de desteğimizle ileri çıkışlar yapabilirsiniz. Bu biçimde Beritan (Gülnaz KARAtAŞ)'ın anısına da layık olunur. 23 Temmuz 1993
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER