NASIL YAŞAMALI? II CİLT -131.BÖLÜM
Birer Uygarlık Abideleri Olmalısınız
Gözünü çıkaracağız sahtekârlığın. Biraz inisiyatifini yakaladık; yaşatmayacağız, acımasızca uğraşacağız. Sahtekârlığı aşmanın doğru yolu ve yöntemleri vardır. Bu doğruları esas alanlarla sonuna kadar birlikteyiz. Eğer doğru yolda yürümüyorsa, oyun oynuyorsa işte o zaman amansızca yükleneceğiz. Önemli işler konusunda düşünme, taşınma, işleri çözüme kavuşturma, ondan sonrada “yaşıyoruz” de veya evin içinde yangın var, cayır cayır her şey yanıyor, ama sen zil tak oyna ve ondan sonrada “bu yaşamdır” de. Olur mu? Aslında ahlaka ilişkin veya edebiyata ilişkin de çok şey söylemek gerekiyor. Her şey için, hemen her gün bir şeyler söylemek gerekiyor. Aslında sizler için hem büyük filozoflar, peygamberler, hem edebiyatçılar, edep-talim, terbiye sahipleri, hem de büyük komutanlar gerekiyor.
Tabii bir kişi bütün bunları nasıl temsil edecek? Bu görevden kaçmak da olmaz. Bütün geliştirme çabalarımıza rağmen, hâlâ köylü gibisiniz. Ben yıllar önce o çocuk halimle güzel sözler söylediğimde köylü yüzünü çeviriyordu. Köylülerin istediği fitne-fesattır, içimizdeki köylüler de fitne-fesata bayılıyorlar, birkaç doğru söze kulak kabartma yerine yüzünü çeviriyorlar. Ben sizin gibi yüzeysel olamam, derin olmam gerekiyor. Sizin gibi kendimi aldatamam, çok yönlü olmam gerekiyor.
Çünkü halk benden bir şeyler bekliyor. Kötüye fazla geçit vermemeliyiz, doğrulara zemini açık tutmamalıyız. Yaşamı temsil edemiyorsak da dondurmamalıyız, bozmamalıyız. Başarısızlık nedeni de olmamalıyız. Bunlara dikkat etmek zorundayım. Sizin gibi kendimi kör-topal, bitmiş-tükenmiş gibi yaşama dayatamam. Bu büyük saygısızlık olur. Bu halk ne kadar sahipsiz de olsa, yine de ona biraz saygımız olacak. Sizler gibi hürmetsizlik yapamayız. Bu insanlığa, bu halka ihtiyacı olanı içten, aldatmayarak vermeyi bilmem gerekiyor. Temel bir insani ihtiyacı olan özgürlük ihtiyacını görerek yaklaşacağım. Ne mutlu ki, dostlar bizi dinliyor, yine bu halk, hâlâ bir şeyler bekliyor. Saygılı olmaya çalışacağız. Halkın düşmanları konusunda doğruyu söyleyeceğiz, doğruyu esas alıp, davranacağız. Bu konularda ciddi olmaya çalıştığımız söylenebilir. Sizin gibi kesinlikle zavallıları da oynamam. Siz iyi niyetli olabilirsiniz, ama çok zavallısınız. Pratiğinizde ortaya çıkan zayıflık en az yalancılık kadar köklü ve kötüdür. Halkın eylemi, dili veya halkın öncü gücü olamamak çok kötüdür. Düşman kuvvetlidir, saldırıyor diye bırakıp kaçamayız. Sizinki bir nevi kaçış denemesi, öyle ahım-şahım bir direniş değil. Direnişten bile kaçıyorsunuz. Veya en çok direndiğinizi sandığınız yerde bile bize vuruyorsunuz. Terbiye çok önemlidir.
Aslında eğitim bir terbiyedir. Bu halkı büyük terbiyesizler haline kim getirmiş. Sizi düşmanın dolaylı veya direkt ajan faaliyetleri bu hale getirdi, yoksa kendiliğinden bu hale gelmediniz. Benim bütün marifetim biraz terbiyeli olmamdır. Benim de epey yetmezliklerim var, ama esas konularda terbiyeliyim. Çirkin olmak, yetersiz olmak terbiyesizliktir. O zaman neyinizi beğenebiliriz? Hemen ölmek de büyük terbiyesizliktir. İnsan kendini kokuşturur mu? O kadar kolay ölür mü? Gözlerinizdeki karamsarlığın, çaresizliğin, pratiğinizin kendisi büyük sorumsuzluktur. Halk adamları, önderleri, bu durumları kabul etmezler. Ne yapalım? Başka görevlerimiz nedir? Yani gitsen taş kırsan, yolma yolsan ırgatlık yapsan kendini belki yaşatırsın, ama toplum olmak ve öyle olmadan da yaşayacağını sanmak kendini aldatmaktır. İyi bir amacı yok, bir yüceliği yok ve yaşıyormuş.
Nasıl böyle bir yaşama tenezzül ediyorsunuz? O ilkel halinizle bile biz bir uygarlık olmaya ne kadar özen gösterdik. Uygar bir eser sahibi olalım, deyip duruyoruz. Bir uygarlık abidesi olmak. Bu ülkenin uygarlığını oluşturmak aklınızdan geçmez. Tabii bu halinizle sizleri ne yapacağız? Duvar mı örelim, taş mı yontalım, toprak mı kazıyalım? Bunlarla fazla eser yaratılmaz. Taşı oymak için bile birçok şey gereklidir, onu da yapamazsınız ki! Biz çok canlı, üretken bir topluluk, çok bilinçli, iş bilir bir toplum ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Ama seviyeleriniz geri olduğu için, benim bütün konuşmalarım desteksiz atış gibi de olabilir. Çok geriden seyreden kişiler de olabilirsiniz, size yüklenmek bile belki acıdır. Aslında çözüm için ne yapmam gerektiğini siz söyleseydiniz benim için daha iyi olurdu. Yani biraz kendini geliştirmiş biri “şöyle yapsan böyle yapsan” dese belki sizden çok daha iyi öğrenebilirdim.
Benim bunca dayatmam yerine sizin dayatmalarınız daha da öğretici olabilirdi. Acaba içinizde bana böyle bir şeyler söyleyebilecek veya “şöyle yapsan daha iyi olur” diyecek kimse var mı? Dediklerimi anlamıyorsunuz, ama ben en ufacık sözlerinizi bile anlamaya çalışırım.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER