TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (145.BÖLÜM)
Adam bu yöntemle yüzlerce kişiyi düşürmüş, yüzlercesine boyun eğdirmiştir. Kendisine olan güvenin de buradan kaynaklandığını sanıyorum. Herhalde bu durumu yaşamış birkaç örnek de ortaya çıktı. Bunları tam bir kölelik altında tutmuş ve beş yıldır mücadele sürdürmüştür. Zavallılar nefes bile alamıyorlar. Burada köle olmuş tipleri görüyorum. Aslında sınırsız bir bağlanma ve köleleştirilmenin izlerini taşıyorsunuz. Başka yöntemler de vardır. Yapıyı kendine köle etmenin ve kendine bağlamanın yöntemini sizlere göstermeye çalışıyoruz. Adam gerçekten de bunu yapıyor. Bana bile söylendi; “İflah olmazlarsa tutuklama yöntemine başvururuz” denildi. Yani sadece kuşkulu olanları değil, eğitimle kendine gelebilecek durumda bulunanları da tutuklayacaktı.
Düşünüyorum da, otoritemiz ve partinin yakın denetimi olmasaydı, böyle yapılacaktı. Çok kısa bir süre içinde egemenlik kurmak için tasarrufta bulunacaktı. Mutlaka egemenlik kuracak, bununla birazcık çelişenleri derhal tasfiye edecekti. Her türlü yöntemi kullanarak, sözümona iktidarı ele geçirdi. Burada da iktidar olmak istedi. Ülkedeki pratiği de tamamen böyleydi. İktidarı bu temelde ele geçirmişlerdi. Buna şaka diyelim. Çirkef bir kişilik, dokuz başlı ucube, yedi başlı canavar, ne denilirse denilsin, sözümona iktidar olmuşlardı. Kürdistan ölçülerinde bir feodal bile kendi gücüyle savaşır. Her feodal egemenliğin altında bir savaş vardır. Ailesi ve aşiretiyle savaşmışlar ve kan dökmüşlerdir. Bütün olumsuzluklarına rağmen, yine de Kürt feodalinin bağlı kaldığı bazı değerler vardır. Bunda o da yoktur. Yani egemenliğini sürdürüyor. Ben bile kendimi bu kadar zor savunulabilecek bir durumda görmüyorum; kendimi önderlik pozisyonunda değil, savunma pozisyonunda görüyorum. Oysa benim bir rolüm varsa, o da yılmadan Kürdistan halkının bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini sürdürmektir.
Düşman karşısında konuşmayı sürdürmemize rağmen, bize en çok yardımcı olması gereken kişilerin davranışlarıyla bu duruma düşersek, bu bizi nereye götürür? İyi ki gafil değiliz. Ben bazıları gibi kolayca sinip dağılmıyorum. Aslında bu gelişmiş bir eğilimdir. Öyle kavranmadığı da söylenemez, kavranmıştır. Bir olaya açıklık getirmek için, doğru temelde yol almak istiyoruz. Oysa oldukça fazla değerlendirmeler ve uyarılar vardır diyeceksiniz. Bunun nedenini soracaksınız. Biz bir insanı kazanmak için sınırsız çaba harcıyoruz. İnsanı doğruya çekmek ve düzeltmek için üstlendiğimiz büyük görevler vardır. Kürdistan’ın ve Kürdistan’daki kişiliğin durumunu biliyoruz. Müthiş bir çabayla bu kişiliği eğitmek ve düzeltmek gerekiyor. Ben, bütün olanakları sunarak, bir kişinin kurtarılmasına çalışıyorum. O bundan ters sonuçlar çıkarıyor. Ben de dahil olmak üzere herkes hizmet etmek zorundadır. Her birimiz üzerimize düşen hizmeti yerine getirmek zorundayız. Firavunların bile köle emeği karşısında bu denli sorumsuzca davrandıklarını sanmıyorum. En zalim firavunların bile özellikle boyun eğdirme yöntemlerinde bu kadar ileri gittiklerine inanmıyorum. Bu tipler bilinçsiz değil, oldukça bilinçlidirler. Sayısız değerlere boyun eğdirmeye çalışırken, bunu bilinçli olarak yapıyorlar. Soruşturmanın derinleştirilmesiyle bu, belgelere de yansıyacaktır. Kadrolara öyle tutumlar dayatıyorlar ki, onları ölüme gönderiyorlar.
Dayattıkları tutumlarla en güzide arkadaşları intihara sürüklüyorlar. Ya da kaçırtıyor ve yakalıyorlar, ardından kurşuna diziyorlar. Yirmi yaşındaki pırlanta gibi gençleri nasıl kurşuna dizebildiklerini anlayamıyorum. Bu insanlara sıradan bir ilgi gösterilmesi halinde, her türlü hizmeti ifa edeceklerdir. Bunları ölümün üzerine gönderiyorlar, “kaçtı” diyerek gerisini tamamlıyorlar. Şimdi bu mantığa ve vicdana çok şey sorulmalı, ondan çok şey öğrenilmelidir. Bu mantık ve tutum, Kürdistan halkını ve gençliğini yıkıma götürmek için yeterlidir. Burada insanlık dışı bir durum yatıyor. Bu mantık iktidar olursa sonuçlarını kestirmek zor değildir. Tutumları şudur sanırım: Birkaç çete olarak kendilerine göre iktidarı ele geçirdikleri ve fırsatı elden kaçırmamaları gerektiği havasındalar. “İktidar elimizden kaçarsa, yüz yıl sonra da yakalayamayız” diye düşünüyorlar. Bunlar herhalde kendi aralarında konuşmuş, tartışmış ve buna inanmışlardır.
Örneğin ben iktidarda olduğumu söylemiyorum. Biz iktidarı değil, kurtuluş hareketini yürütüyoruz; kurtuluş hareketini yürütmenin amansız çabasını veriyoruz. Ortada bir iktidar yoktur ve biz iktidarda değiliz. Halkımızın üzerinde faşist-sömürgeci güçlerin iktidarı yürürlüktedir. Biz, bu iktidardan kurtulmaya çalışıyoruz. Halkımızın ulusal ve toplumsal kurtuluşuna yön vermek, savaşçı adımlarını biraz geliştirmek istiyoruz. Hareketimiz bir kurtuluş hareketidir. Bundan başka bir çabanız da söz konusu olamaz. Herkes buna hizmet ediyor; halkımız da bu temelde bize destek sunuyor.
PKK’nin özü de zaten budur. PKK’nin esasına bakacaksınız, onun bir kurtuluş hareketi olduğunu göreceksiniz. Bunu düşman da kabul ediyor.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER