SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II (226.BÖLÜM)
Kürt sorununun bu mütevazi çözümünün Türkiye’nin bütünlüğü kadar devletin birliğine de gerçek bir güçlenmeyi vereceği açıktır. AB’ye üyelikten Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya, Balkanlar ve çok sayıda ülkeyle ilişkilerine kadar her alanda olumlu katkı sunacağı ve saygınlık kazandıracağı açıktır. İçerde tüm gücünü ekonomik gelişmeye vermiş, asayiş sorunlarını halletmiş, tüm vatandaşlarıyla barışmış bir Türkiye’nin hızla kalkınmaması düşünülemez.
Kürtlerin onurlu vatandaşlar haline gelmeleri, kendi köy ve kentlerinde yaşamalarının metropollerin nüfus dengesizliği, sağlık ulaşım, aşırı büyüme ve eğitim gibi birçok sorunun çözümüne katkıda bulunacağı açıktır. Üretime ve pazara açılan bir Kürt nüfusu başlı başına zenginlik kaynağıdır. Unutmamak gerekir ki, özgür insan daha çok üretir ve tüketir. Bu da ekonominin gerçek gelişme yoludur. Kriz ve bunalım şurada kalsın, birçok gelişmiş ülkenin bile geride bırakılması, bölgenin gerçekten önder gücü haline gelmesi söz konusudur. Bu çözüm ufkunda bu gerçekler görünmektedir. Çözümsüzlüğün mirasının ne olduğu ortadadır: Kan, acı, her yönden kayıp ve aynı başlangıç noktalarına gelme.
Eğer Türkiye Cumhuriyeti Kürtleri yadsıyarak önümüzdeki dönemde demokratikleşip krizini aşacağını, içte birlik ve dışta güçlü ittifaklarla yoluna devam edeceğini düşünüyorsa, bunun kendini aldatma olduğu günümüzde yoğun bir biçimde yaşananlardan açıkça bellidir. Halen ateşkes konumunda olan PKK’nin yeni bir gerilla hamlesi bile, 21. yüzyılın ilk çeyreğini kaybettirmeye yeterlidir. Bundan da kimse kazanmayacak, belki Kürtler varlıklarının daha derinliğine farkına varıp, sorunu daha da ağırlaştıracaklardır. Gün gelecek yine aynı çözüm yolu kendini dayatacaktır.
Aslında cumhuriyetin başlangıcında olması gereken bu demokratik çözümün bu kadar uzaması ve sancılı olması ne kadar acıdır! Bir ülke ve halk için ne kadar kayıplarla yüklüdür! Halbuki çözüm imkansız olmadığı gibi, her tarafa, herkese kazandırıyor. Niye çözümden kaçınılsın ki? Kaçınılıyorsa, o zaman rantçı kesimlerde de görüldüğü gibi, bunlar yaşamlarını krizler ve savaşlara bağlamış, en çok emekten kopmuş, gözleri çalışmadan kazanmaktan başka bir şey görmeyen acımasız kesimlerdir. Ama gerçekler artık bunların da sonunun geldiğini göstermektedir. Halklar uyanmıştır. Oyunun da sonu gelmiştir. Onun için diyoruz ki, önümüzdeki süreç cumhuriyetin demokratik yeniden yapılanma ve bununla birlikte Kürt sorununun özgür birliktelikle çözümü dönemidir. Tarihin girdiği doğrultu budur. Geçici bazı yol kazaları olsa da, bunun hedefe ulaşacağı kesindir.
PKK’nin meşru silahlı savunma durumu sorun teşkil edebilir. Bunun aşılması, yerine getirilemeyecek talepler yüzünden engellenmemektedir. Getirilecek bir genel af ve hoşgörülü yaklaşım bu sorunun da rahatlıkla aşılmasına yol açabilecektir. Ama şu çok iyi bilinmelidir: Tam demokrasi güvencesi sağlanmadan, Kürt halkının varlığına ve kendini özgürce ifade etmesine, kültürel kimliğini ve anadilini geliştirmesine fırsat tanınmadan, PKK’nin veya benzerlerinin bitmesi ve dağılması düşünülmemelidir. Böylesine dağ gibi sorunlar durdukça, her zaman her yönteme açık örgütlere yol açarlar.
Hoşgörü esprisine uygun olarak, demokratik devletin olgunlukla yaklaşıp bu sorunun aşılmasının artık kendi tavrına bağlı olduğunu görüp adım atması; milliyetçi boğazlaşma, isyan ve bastırma dönemini sona erdirip, tüm sorunların demokratik uzlaşıyla çözüm sürecine girmesinde tarihi anlam ifade edeceğini bilmesi ve gerekeni yapması kendi sorumluluğu gereğidir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER