TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (110.BÖLÜM)
Peki, nasıl oluyor da, bu kadar insanı yürütebiliyoruz. Bunun kendiliğinden gerçekleştiğini söyleyemezsiniz. Kendiliğindencilik dünyanın her tarafında vardır. Ama Kürdistan’da kendiliğindencilik yoktur. Bu kadar parçalanmış ve güçten düşürülmüş bir halkın sırtında kendiliğindencilik olamaz. Olsa bile bu çok cılızdır, tamamen subjektiftir. Yani insan bilinci ve iradesiyle karara ulaştırılır ve yürütme sorumluluğu ister. Tabii gerçeklerin bu kadar açığa çıkarılması, bütün görevlere karşı olduğu gibi, çizgi dışılığa karşı da kolektif bir karar gücü durumuna gelecek ve bütün partiye yansıyacaktır. Suç işleyenlerin suçlarını ortaya çıkarmak görevimizdir. Bu tip tutum sahiplerini tehdit etmiyoruz. Bunun gereği de yoktur. Biz, her şeye rağmen, elimizden ne geliyorsa onu sunacağız. Varsın kendileri utansın ve yeri dibine girsinler. Bu tutum sahiplerinin bizim özel çabalarımızla boğulmalarına gerek yoktur. Çünkü onları, gelişen halkın iradesi boğacaktır. Biz bütün gücümüzle partiyi daha da büyüteceğiz. Bütün dürüst öğelerimizi daha yetkin bir karar gücüne ulaştıracağız. Sahte önderlik yapanlar, çizgimizle oynayanlar ve bu temelde suçlu durumuna düşmüş olanlar sonuçta boğulacaktır.
TC’yi bile boğabiliyoruz da, bu silik ve onun kırk elden geçmiş karikatürlerini mi hizaya getiremeyeceğiz? Bu mümkün müdür? Bunlar sapıktır ve bu durumlarına rağmen kendilerine son derece eğitici yaklaşıyoruz. Lümpenizm ve bastırmacılık türünden tutum sahipleri, eğitici yaklaşımlarımıza rağmen, bu özelliklerini bize satmaya kalkışmamalıdır. Kürdistan’da herkes bozuk eşyalarını herkese satabilir, ama hiç kimse bozuk mallarını bize satamaz. Bizim adımıza da kimseyi aldatamaz. Biz kendi sorumluluğumuz üzerinde yürümesini biliriz. Düşmana kaçmak bir kurtuluş değildir. Bazı aşağılık yöntemlere sarılmak yiğitlik olamaz. Arkadan hançerlemek de yiğitlik değildir. Biz de o zaman kendimizi savunacağız. İşte kavga buna denilir. Biz kavga için yaratılmış bir halk konumundayız. Bizimle birlikte yol almaya var olduğunuzu söylüyorsanız, desteğimiz ve yoldaşlığımız sonuna kadar olacaktır. Tersine bazıları bizim adımıza oyun yapmak istiyorlarsa, böylelerine ölüm bile çok gelecektir. Tercihin doğru yapılması gerekir. Bizim felsefemizde basitliğe, aldatmaya ve uzlaşmaya yer yoktur. Yüceliklerde birleşmek dururken, sokak serserileri gibi birbirini kandırmaya ne gerek vardır?
Büyük bir yoldaşlar topluluğu olarak, kararlarımızla Kürdistan’ı ayağa kaldırır, bir önderler topluluğu oluşturmak için yoğun çaba harcar ve bunun büyük terbiyesini-eğitimini vermeye çalışırken, bu serserilerin sözümona bizi ifsat etmeleri, arkamızda oyun oynamaları ve bizi boşa çıkarmaları kolay mıdır? Bunlar kendilerini aldatabilirler, ama bizi asla aldatamazlar. Çizgiyi ve parti ahlakını savunmak gerekir. Eğer çizgiyi savunamaz, bunda ısrarlı olamaz ve bunu birliğe hizmet eder bir biçimde son derece ustaca yapamazsanız, böylelerinin ne de olsa PKK üyesi olduğunu düşünerek önlemi elden bırakırsanız, kendi sonunuzu getirmiş olursunuz. Bazı yoldaşlarımız doğruyu görüyor ve partiye iletmek istiyorlar; ama başlarında bulunan bazı müfritler bunların canına okuyorlar. Bazıları da aslında hataları gördüklerini, ama ses çıkaramadıklarını söylüyorlar. Sağlam ve yaman PKK’lilik bu değildir. Bu çok kötüdür. Ama ikide bir kötü bir biçimde ortaya çıkararak, masaya yumruğunu vurmak da çözüm getirmemektedir.
Yine kişinin tek durumuna düşmesi ve kendisini imhaya götürmesi de doğruyu temsil etmek olamaz. Hayır, doğrunun doğru bir biçimde temsil edilmesi tek başına olamaz. Doğruyu temsil eden sessiz kalmaz, boyun eğmez, yerinde ve zamanında güç olmasını ve ses vermesini bilir. Bütün bunlar için gerekli önlemleri alır. Bir şey söylediği ya da vurduğu zaman ses çıkarır ve sonuç alır. Doğrunun temsili budur. Kendini bir zavallı durumuna düşürerek yenilgiye götürdükten sonra, “aslında doğruyu fark etmişim” denilse de, bu hiçbir şeyi kurtaramaz. Bu konuda temsil ettiğimiz doğrultu nedir? Bu konuda temsil ettiğimiz doğrultu, yerinde ve zamanında doğru bir söz söylemek ve doğru adım atmaktır. Bunu yapamadığımız bir yer ve zaman olduysa söyleyin. Biz eleştirilere açığız. Filan yerde ve filan zamanda yapabileceğiniz bir şeyi yapmadınız deyin. Düşünün, bu konuda bir hatamızı bulup çıkarabilirseniz, size bravo diyeceğiz. Bu konudaki her türlü eleştiri yüksek bir değer ifade edecektir. Bu sizin için de geçerlidir. Sıradan bir görev karşısında bile boyun büker ve kendinizi en donanımsız ve savunmasız bir biçimde orta yere koyarsanız, bizim savaşma tarzımızla savaşmadığınız ortaya çıkacaktır. Tabii bu da yenilginin kendisi olacaktır. Doğruları bu kadar ortaya koymamıza rağmen, yine de ortaya çıkıp kendilerini doğru olmayan bir tarzda dayatanları kabul etmeyeceğiz. Bu konuda bize doğru olmayan tarzda yazılan raporları ve mektupları sahiplerine iade edeceğiz. Biz, doğrularımızı temsil edebilen ve bunun savaşım tarzı üzerinde yoğunlaşan militanlarımız üzerinde duracağız.
Bütün bunları belirlerken, yine PKK’nin bütün belli başlı temel özelliklerini hatırlatmaya, hatta devrimlerin esasını göstermeye ve daha çok da doğru pratiğin nasıl gelişmesi gerektiğini ortaya çıkarmaya çalıştığımızı görüyorsunuz. Burada ulaşamamak ve yetişememek denilen bir durumdan söz edilemez. Biz burada işler için belli bir üretici güç olmaya çalışırken, başta kamp faaliyetlerimiz olmak üzere, parti adına yürütülen bütün faaliyetlere en ileri düzeyde ulaşıyor, bu faaliyetleri temsil ediyor ve ilerletiyoruz. Kamp çalışmalarında yetişemediğini ve temsil edemediğini söylemek olur mu? Henüz kendini veremediğini ve buna biraz daha ihtiyacı olduğunu söyleyen baylara hatırlatayım: Biz mücadelemize başlarken iki sözcükle bir çözüm gücüydük, bugün de öyleyiz.
Sözünü ettiğimiz tutum sahiplerinin hiç kuşkusu ve endişesi olmasın; hesapları varsa, bunu bilerek ona göre kendilerini ayarlasınlar. Yetişemediklerini söyleyenlere içimizde artık fazla yer yoktur. Ulaşamadığını ve kendisini katamadığını söylemenin gerçeklerimizle fazla bir ilgisi olamaz. İşlerimiz konusunda biz her zaman hazır ve nazırız.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER