NASIL YAŞAMALI (27.BÖLÜM)
Bir Taraf Olarak Kendi Kaderinizi Özgürce Belirleyin;
Sizler tartışmaları tabii ki geliştirebilirsiniz. Bizden en çok isteyebileceğiniz bir tartışma özgürlüğüdür. Ortam baskısı olmayacak, ama sizler de örgütün disiplinine ve bu konudaki muazzam yanlış anlayışlara, dayatmalara doğru karşılık vermelisiniz. En önemlisi de doğru bir yaşamın seçkin ve mücadeleci bir taraftarı olmalısınız.
Diliniz açılmalı, beyniniz çalışmalı, yüreğiniz at- malıdır. Bu konuda bir yaratılışı, yetkinleşmeyi kendinizde sağlamalısınız. Yani bir tarafsınız; bana göre ayarlanmayın veya erkeğe göre ayarlanmayın, kendinize göre ayarlanın. Sağlığınız, özgürlüğünüz, bir cins olarak kendi kaderinizi belirlemeniz için ne gerekiyorsa onu yapın. Özgürlük yaklaşımı budur. Sizin yaşadığınız çok özel sorunlar bu çerçevede çözüme kavuşabilir. Geçmişte yaşadığınız bazı hafif ilişkiler olabilir; onları ne çok dert edinin ne de çok özleyin. Kaybedilecek bir dünyanız yok, ama kazanacağınız bir dünya var. Eğer böyleyse geçmişin etkisi altına girmeyerek, ona duyacağınız tepkiyle geleceğe görkemli yürüyüş başlatabilirsiniz.
Nitekim halkımızı özgürleştirmek teorimizde biraz böyle gelişti. Yine bireysel özgürleştirme pratiğimiz de bu hususlardan güç aldı. Tüm bunları esas alan bir ilişki tarzına girin. Adını ne koyarsan koy, bu makuldur, değerlidir. Yine adını ne koyarsan koy, bu çerçeveyi yırtan, dıştalayan tarz makul ve değerli değildir. Bu çerçeveyi tutturabilecek misiniz? Benim bu konuda çabalarım var. Bunu kavrayıp gelişmenize uyarlayabiliyor musunuz? Tartışmalarda yöntem hatasına düşmeyin.
Geçmişte bilmem ne yapıldı; benimle filan erkek arasında ne oldu vb. noktalara takılmak tartışmayı seviyesizleştirmektir. Hatta aşık da olmuş olabilirsiniz, sözlü veya evli de olabilirsiniz ama bu özgürlük sorunları yine de geçerlidir. Kadın tartışması denilince herkes hafiflik anlıyor, ama tam tersine ciddidir. İlişkilerin hepsine “yoz” diyerek kestirip atmamak lazım; çok değerli ilişkiler geliştirilebilir. Bu konuda ilkelere, çerçevelere dikkat edilmek kaydıyla, bunları maske edinip kendi adiliğini, kendi anti-sosyal, anti-siyasal ve örgütsel gerçekliğinizi gizlemeyin. Gerçekten bu çerçeve ve ilkeyi benimseyerek insanlara, erkeklere yaklaşımınız çok gerekli olduğu gibi, sizi epey güçlü de kılabilir. Hatta bu bir görevdir. Yani sadece bir teorik tartışma gereksinimi değil, ciddi bir örgütsel görevdir.
Dolayısıyla erkekleri eğitmelisiniz. Bunun üzerine çok düşüneceksiniz. Sizin sorununuz burada bireycilik yapmak değildir. Örgüt bireyciliğini tartıştık ve bireyciliği uğruna kendini ne hale getirenleri gördük. Siz de duygu bireyciliğini yapmayın. “Sırf isteğim, sırf aşkım, bilmem duygularım” biçiminde örgütü altüst etmeyin. Duygularınız kolektifleşsin, sevgileriniz genelleşsin, beğeni durumunuz tek bir kişiyi putlaştırmasın. Zaten böyle yapmazsanız, bizim anlayışa asla ulaşamazsınız. Ulusal düzeyden bahsediyorum. Kaldı ki, ulusal düzey ve güzellik arayışı, sevgi kavrayışı, beğeni kavrayışı, red kavrayışı, çirkinlik kavrayışı gelişmedikçe siz bireysel anlamda da doğru tercih geliştiremezsiniz.
Ama sizin yaklaşımlarınız muazzam bireycidir. Tutkuyla bağlandığınız biri varsa, ölseniz de bırakamıyorsunuz. Hain bile olsa onunla gidiyorsunuz. Fiziğiniz gitmese de kalbiniz ve duygularınız gider. Bunları sizi suçlamak için değil, çok hayati gerçekleri görmeniz ve buna göre esas halkaları yakalamanız için söylüyorum...
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER